Anayasa Mahkemesi’nden Emeklilikte Borçlanmaya İlişkin Kritik Karar: 2008 Öncesi Memurların Sigorta Başlangıç Tarihini Geriye Çekme İmkanı Kalktı
Anayasa Mahkemesi, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici bir hükmünün iptal talebini görüştü. Mahkeme çoğunlukla, 2008 öncesi kamu görevlilerinin borçlanma yoluyla sigorta başlangıç tarihlerini geriye alma imkanını kaldıran düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olmadığına hükmetti.
Karar Tarihi: 17 Haziran 2025
Esas No: 2024/51
Karar No: 2025/138
Davaya Konu Olay ve İptal Talebinin Arka Planı
Dava, avukatlık staj süresini borçlanan bir kamu görevlisinin, sigortalılık başlangıç tarihinin bu süre kadar geriye alınması talebinin reddedilmesi üzerine açıldı. Bu red işleminin dayanağı, 5510 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinin 5. fıkrasının 1. cümlesi oldu. Söz konusu cümlede, "Bu madde kapsamına girenlerin... borçlanmaları... hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır" hükmü yer alıyordu.
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre ise, borçlanılan süreler prim ödeme gün sayısına eklenmekle birlikte, sigortalılığın başlangıç tarihinin geriye çekilmesine imkan tanınmıyordu. Davayı gören Ankara 9. İdare Mahkemesi, bu kuralın Anayasa’nın 2. (hukuk devleti), 5. (sosyal devlet), 10. (eşitlik), 49. (çalışma hakkı) ve 60. (sosyal güvenlik hakkı) maddelerine aykırı olduğu kanısına vararak, iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Anayasa Mahkemesi’nin Gerekçeli Kararının Ana Hatları
Anayasa Mahkemesi, öncelikle incelemesini kuralın sadece "borçlanmalar" yönüyle sınırlandırdı. Mahkemenin çoğunluğu (11 üye), aşağıdaki gerekçelerle iptal talebini reddetti:
1. Sosyal Güvenlik Hakkı (Anayasa Md. 60) Açısından Değerlendirme:
Mahkeme, sosyal güvenlik hakkının devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında olduğunu ancak bu hakkın ölçülerinin ve istisnai uygulamaların (borçlanma gibi) kanun koyucunun takdir yetkisinde bulunduğunu vurguladı. Kararda, söz konusu kuralın kamu görevlilerinin borçlanma yapma hakkını tamamen ortadan kaldırmadığı, sadece bu borçlanmanın sigorta başlangıç tarihi üzerindeki bir etkisini (geriye çekilmeyi) düzenlediği belirtildi. Bu nedenle, kuralın sosyal güvenlik hakkına ilişkin devletin pozitif yükümlülüğüyle çelişmediği sonucuna varıldı.
2. Eşitlik İlkesi (Anayasa Md. 10) Açısından Değerlendirme:
Mahkeme, eşitlik ilkesinin "hukuki durumları aynı olanlar" için geçerli olduğunu hatırlattı. Çoğunluk görüşüne göre, 2008 yılı Ekim ayı başından önce 5434 sayılı Kanun’a (Emekli Sandığı) tabi olanlar ile bu tarihten sonra 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (c) bendi kapsamında (kamu görevlisi olarak) çalışmaya başlayanlar, farklı sosyal güvenlik rejimlerine tabiydi. Dolayısıyla, bu iki grup "karşılaştırılabilir durumda" kabul edilemezdi. Bu nedenle, gruplar arasında borçlanmanın sigorta başlangıç tarihine etkisi konusunda yapılan farklı düzenlemenin eşitlik ilkesini ihlal etmediği kabul edildi.
3. Diğer İddialara İlişkin Değerlendirme:
Mahkeme, kuralın Anayasa’nın 2. (hukuk devleti), 5. (sosyal devlet) ve 49. (çalışma hakkı) maddeleriyle doğrudan bir ilgisinin bulunmadığını tespit ederek, bu yönde bir inceleme yapmadı.
Karşı Oy Görüşleri: "Eşitlik ve Sosyal Güvenlik Hakkı İhlal Edilmiştir"
Karara karşı oy kullanan dört üye (Haşan Tahsin GÖKCAN, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ ve Kenan YAŞAR), kuralın açıkça anayasaya aykırı olduğunu savundu. Karşı oy gerekçelerinin özü şu noktalara dayanıyordu:
-
Karşılaştırılabilirlik Yanılgısı: Azınlık görüşüne göre, "hizmet borçlanması yapmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanma" açısından 2008 öncesi kamu görevlileri ile sonraki dönemde kamu görevlisi olanlar ve hatta diğer sigortalılar (SSK’lılar, Bağ-Kur’lular) karşılaştırılabilir durumdadır. Hepsi aynı borçlanma fiilini gerçekleştirmekte, ancak sonuçları farklı olmaktadır.
-
Nesnel ve Makul Bir Gerekçe Yok: Aynı stajı yapan iki kişiden birinin (SSK’lı) sigorta başlangıcını geri çekebilirken, diğerinin (kamu görevlisi) bu imkandan yoksun bırakılmasını haklı çıkaracak objektif ve makul bir neden bulunmamaktadır. Bu, salt kişinin çalıştığı statüye dayalı, temelsiz bir ayrımcılıktır.
-
Sosyal Güvenlik Hakkında Dolaylı Müdahale ve Ağırlık: Kural, kamu görevlilerini emeklilikte sistematik bir dezavantaja sokmakta, sosyal güvenlik hakkının özüne dolaylı bir müdahale oluşturmaktadır. Kamu yararı (aktüeryal denge) gerekçesi, sadece bir gruba (kamu görevlilerine) yönelik ağır bir külfet getirilerek sağlanamaz; bu, ölçülülük ilkesine de aykırıdır.
-
EYT ile Bağlantı: Azınlık görüşü, bu kuralın Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesinden yararlanma imkanı üzerinde belirleyici bir etkisi olduğunu vurgulayarak, aynı koşullardaki bireyler arasında eşitsizliğe yol açtığını savundu.
Kararın Hukuki ve Pratik Sonuçları
-
Kamu Görevlileri (Memurlar) İçin: Karar, 2008 öncesi Emekli Sandığı’na tabi olmuş tüm kamu görevlileri için kesinleşmiş bir hukuki durum oluşturmuştur. Bu kişiler, askerlik, staj, doğum izni gibi süreleri borçlanarak prim gün sayılarını artırabilecek, ancak sigortalılık başlangıç tarihlerini bu süre kadar geriye çekemeyeceklerdir.
-
Hukuki Belirlilik: Sosyal güvenlik mevzuatındaki bu tartışmalı geçiş hükmü, Anayasa Mahkemesi denetiminden geçmiş ve meşruiyet kazanmıştır. Benzer davalarda bu karar emsal teşkil edecektir.
-
Doktrinel Tartışma: Karar, özellikle "sosyal güvenlik reformları sonrasında farklı rejimler arasında eşitliğin sağlanması" ve "borçlanma kurumunun hukuki niteliği ve sınırları" konularında akademik ve hukuki tartışmaları besleyecek niteliktedir.
-
Yasama Yetkisi Hatırlatması: Mahkeme, borçlanma gibi sosyal güvenlik sistemine istisnai nitelikte avantajlar sağlayan düzenlemelerin kapsam ve koşullarını belirlemede kanun koyucunun takdir yetkisinin geniş olduğunu bir kez daha teyit etmiştir.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı, kamu görevlilerinin emeklilik hesaplarında önemli bir parametreyi netleştirirken, sosyal güvenlik hukukunda eşitlik ve adalet arayışına dair temel bir tartışmayı da gündeme getirmiştir.




