Anayasa Mahkemesi, disiplin cezasıyla ilgi iptal talebini reddetti

Anayasa Mahkemesi, 14/14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 12/5/1982 tarihli 2670 sayılı Kanun'un 31. maddesiyle değiştirilen 125. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin (j) alt bendinin Anayasa’nın 129. ve 137. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebinin reddetmiştir.

İtiraz konusu kural

İtiraz konusu kuralda; verilen kurala itiraz eden memura kınama cezaı verilmesi öngörülmektdir.

Başvuru Gerekçesi

Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralda kınama cezasına konu emirlerin mevzuata uygun olup olmadığı bakımından herhangi bir sınırlamanın öngörülmediği, bu durumun mevzuata uygun olmayan emre itirazın da kural kapsamında disiplinsizlik olarak nitelendirilmesine sebebiyet vereceği belirtilerek kuralın Anayasa'nın 129. ve 137. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Kurum ve kişilerin soruşturmacının istediği belgeleri verme zorunluluğu
Kurum ve kişilerin soruşturmacının istediği belgeleri verme zorunluluğu
İçeriği Görüntüle

Mahkemenin değerlendirmesi

657 sayılı Kanun’un “Amir durumda olan devlet memurlarının görev ve sorumlulukları" başlıklı 10. maddesinin birinci fıkrasında amir konumunda olan memurların kuruluş ve hizmet birimlerinde kanun ve diğer mevzuatla belirlenen görevleri zamanında ve eksiksiz olarak yapmaktan ve yaptırmaktan, maiyetindeki memurlarını yetiştirmekten, hâl ve hareketlerini takip ve kontrol etmekten görevli ve sorumlu oldukları belirtilmiştir. Anılan maddenin (2) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde amirlik yetkilerinin kanun ve diğer mevzuatta belirlenen esaslar içinde kullanılacağı ifade edilmiş, (3) numaralı fıkrasında amirin, maiyetindeki memurlara kanunlara ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine aykırı emir veremeyeceği belirtilmiştir.

Söz konusu Kanun’un “Devlet memurlarının görev ve sorumlulukları” başlıklı 11. maddesinde ise devlet memurlarının kanun ve diğer mevzuatta belirtilen esaslara uymakla ve amirler tarafından verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü oldukları, görevlerinin iyi ve doğru yürütülmesinden de amirlerine karşı sorumlu oldukları hüküm altına alınmıştır. Söz konusu maddenin (2) numaralı fıkrasına göre devlet memuru amirinden aldığı emri Anayasa, kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse yerine getirmeyecek ve bu aykırılığı o emri verene bildirecektir. Amir, emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yerine getirmek zorundadır. Ancak bu durumda emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene ait olacaktır.

Disiplin cezaları; kamu görevlilerinin görev, yetki ve sorumlulukları kapsamında kamu hizmetlerinin yürütülmesi ve kamu yararının devamlılığının sağlanması amacıyla yasal olarak düzenlenmiş yaptırımlardır. Kamu hizmetlerini yürüten kamu görevlilerinin görev anlayışı, yetki ve sorumlulukları kamu hizmeti ve hizmet gerekleri ile sınırlandırılmış; bu sınırlar dışına çıkanların ise disiplin cezalan ile cezalandırılmaları öngörülmüştür. Bu bağlamda 657 sayılı Kanun'un 124. maddesinde kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin devlet memurlarına yüklediği ödevleri yurt içinde ve yurt dışında yerine getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre 125. maddede sıralanan disiplin cezalarından birinin verileceği hükme bağlanmıştır (AYM, E.2010/28, K.2011/139,20/10/2011).

Kuralda, verilen emirlerin kapsamı ve niteliğine yönelik bir belirleme yapılmamakla birlikte anılan hükümler gözetildiğinde kurala konu emirlerin yönetmelik, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı nitelikte olmaması gerektiği açıktır. Kuralın verilen emirlere itiraz ederek kamu hizmetlerinin gereği gibi yapılmasına ve memurların hiyerarşik düzen içinde uyumlu hareket etmelerine engel olan kamu görevlilerinin kınama cezasıyla cezalandırılmalarını öngörüp anlaşılmaktadır. Verilen emrin çerçevesinin Anayasa ve kanunla belirlendiği de gözününe alınarak anılan şekilde genel bir belirleme yapılması kuralın belirsizlik taşıdığı veya keyfiliğe karşı gerekli kanuni güvenceyi taşımadığı anlamına gelmemekte olup kanun yapma tekniğinin doğasından kaynaklanmaktadır.

Kuralda yer alan, verilen emir ve buna yapılan itiraza ilişkin hususlar somut olayın özelliğine göre kanuna dayalı olarak idare tarafından belirlenecek ise de idarenin bu işlemi mahkeme tarafından denetleneceğinden bu kanunun kapsamı nihai olarak yargı kararıyla ortaya konulacaktır. Dolayısıyla kuralın belirsiz ve öngörülemez olduğu söylenemez. Bu bağlamda kuralla memurlara uygulanacak disiplin cezası ile ceza gerektiren fiil ve hâller hususunda kanuni çerçevenin çizildiği, disiplin suç ve cezaları yönünden kanuni güvencenin sağlandığı sonucuna varılmıştır.

Öte yandan kanun koyucu, takdir yetkisi kapsamındaki bu tür düzenlemeleri yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik getirilen kuralın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmek için elverişli olmasını, gereklilik söz konusu amaca daha hafif bir düzenleme ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise getirilen kural ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Buna göre bir kuralda öngörülen düzenleme ile ulaşılmak istenen amaç arasında ölçülülük ilkesi gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2020/95, K.2022/3,26/1/2022, § 17).

Kamu görevi yürüten bireyler açısından disiplin cezalarının amacı kamu görevlisini görevine bağlamak, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini ve bu suretle kuramların huzurunu temin etmektir. Disiplin cezaları kamu hizmetlerinin gereği gibi yapılması ve memurların hiyerarşik düzen içinde uyumlu hareket etmeleri amacıyla uygulanmaktadır. Memurların görevlerini yerine getirirken verilen emirlere itiraz etmelerinin disiplin yaptırımına tabi tutulmasıyla amirlerin, maiyetlerinde bulunan personel üzerindeki otoritelerinin zayıflamasının ve bu suretle kuram düzeninin bozulmasının engellenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla alt kademede yer alan görevlilerin yükümlülüklerini, amir konumunda olan görevlilerin emir ve talimatı altında yerine getirirken verilen emre itiraz etmesi nedeniyle kınama cezasıyla cezalandırılmasının anılan amaca ulaşma bakımından elverişli olmadığı söylenemez.

Kural, çerçevesi Anayasa ve 657 sayılı Kanun’la belirlenmiş emirlere karşı memurun itiraz ederek kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesine engel olma hâlini kınama cezasıyla cezalandırmaktadır. Kanun koyucunun kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması amacıyla hangi eylemlerin kınama cezasıyla cezalandırılabileceği hususundaki takdir yetkisi de gözönünde bulundurulduğunda, ulaşılmak istenen amaca daha hafif bir yöntemle ulaşılabileceği de söylenemez.

Ayrıca kural kapsamında gerçekleştirilen işlemlere karşı yargı yoluna gidilebileceği, kınama şeklindeki yaptırımın ağırlığı ve niteliği gözetildiğinde kuralın taşıdığı yarar ile getirdiği külfet arasında adil bir dengenin kurulduğu sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla kuralın ölçülülük ilkesiyle çelişen bir yönü bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenle kuralın, Anayasa’nın 2. ve 128. maddelerine aykırı olmadığına ve itirazın reddine hükmedildi.

Kararın tamamını okumak için tıklayınız