Adli makamlarca yapılan soruşturma aşamasında dinleme ve takibe dayanılarak disiplin soruşturması açılabilir mi? Adli makamlarca yapılan soruşturma aşamasında dinleme ve takibe dayanılarak disiplin soruşturması açılabilir mi?

Disiplin hukukunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi 

Danıştay 10. Dairesi 27/10/1987 gün, E:87/2015, K:87/1721 sayılı kararında, üstüne atılı disiplin suçunu işlediği hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kesin olarak ortaya konulamadan, çelişkili ifadelere dayanılarak davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemi hukuka uygun bulmamıştır. Danıştay 16. Dairesi’nin 17/04/2015 tarih, E:2015/8892, K:2015/1827 sayılı kararında ise;
“ Hukukun genel ilkelerinden biri olarak kabul gören masumiyet karinesi, bir kimseyi suçlayan şahsın veya makamın iddiasını kanıtlaması gerektiğini; suçlanan kişinin, ilke olarak, suçu işlemediğini, suçsuz olduğunu kanıtlamakla yükümlü olmadığını ifade etmektedir. Masumiyet karinesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan şüpheden sanık yararlanır ilkesine göre ise; suçlanan kişinin suçu işlediğini gösteren yeterli ve kesin delil yoksa, kanaate ve inanca dayanılarak ceza verilemeyecektir. Nitekim Anayasanın 38/4. maddesinde; Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz hükmü, Türkiye'nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6/2. maddesinde ise; Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır, hükmü yer almaktadır.
Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Çelik(Bozkurt) kararında; başvuranın öğretmenlik mesleğinden çıkartılmasına ilişkin idari işlem ve idare mahkemesi kararını incelerken, masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermiş ve masumiyet karinesinin disiplin hukukunda da geçerli bir ilke olduğuna hükmetmiştir. …” diyerek ve sonunda “… Uyuşmazlıkta, gerek şikayet dilekçesinde gerekse idari soruşturma kapsamında alınan tanık ifadelerinde ilgili icra dairelerinde görev yapan tüm müdür ve müdür yardımcılarının söz konusu fiilleri işlediğine ilişkin bir iddia ileri sürülmediği gibi davacının sözü edilen fiilleri işlediğine ilişkin davacıya yöneltilmiş bir isnat da bulunmamaktadır. Öte yandan, olayla ilgili yürütülen ceza kovuşturmasının duruşma tutanaklarının incelenmesinden ise; idari
soruşturmada tanık olarak beyanda bulunan avukatlardan bazılarının, soruşturma sırasında kendilerinin şikayetçi oldukları şahısların isimlerini soruşturmayı yürüten müfettişlere beyan ettiklerini ancak müfettişler tarafından söz konusu şahısların isimlerinin belirtilmeyerek genel ifadelerin tutanağa geçirildiğini, davacıyla herhangi bir problem yaşamadıklarını beyan ettikleri, isimleri beyan edilen şahıslar arasında da davacının bulunmadığı görülmüştür. Bu durumda, yukarıda değinilen "masumiyet karinesi" ve "şüpheden sanık yararlanır" ilkelerine aykırı olarak, isim belirtilmeyerek alınan genel tanık beyanları dışında, inandırıcı ve somut deliller ortaya konulmaksızın, fiilin sübut bulduğu gerekçesiyle ceza tayini cihetine gidilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” Şeklinde değerlendirme yapılmıştır

Editör: Haber Merkezi