Sayıştay Tazmin Raporlarının Muhasebe Kayıtlarından Silinmesinde Sorumluluk

İdareler Sayıştay Raporu ile Tazmin Hükmü Verilen Tutarları İptal Edebilir mi? Sayıştay Tazmin Raporlarının Muhasebe Kayıtlarından Silinmesinde Sorumluluk

Sayıştay Tazmin Raporlarının Muhasebe Kayıtlarından Silinmesinde Sorumluluk

İdareler Sayıştay Raporu ile Tazmin Hükmü Verilen Tutarları İptal Edebilir mi? Sayıştay Tazmin Raporlarının Muhasebe Kayıtlarından Silinmesinde Sorumluluk Kesinleşen Sayıştay ilamlarına ilişkin tazmin hükümlerinin, muhasebe kayıtlarından çıkarılması ve beraberinde bunların faizlerinden de vazgeçilmesi.

Sayıştay Tazmin Raporlarının Muhasebe Kayıtlarından Silinmesinde Sorumluluk

İdareler Sayıştay Raporu ile Tazmin Hükmü Verilen Tutarları İptal Edebilir mi?

İdarelerin, Sayıştay denetimi sonucu verilen tazmin kararlarına karşı temyiz kuruluna başvuru ya da karar düzeltmesine gitme yolunu bulunmakta olup alınacak bir idari kararla tazmin hükmünü ortadan kaldırma yetkileri bulunmamaktadır. Bunun aksine yapılan işlemlerde idarelerin üst yöneticilerinin sorumluluğunun olduğuna dair karar.

Kamu İdaresi Türü Özel İdareler
Yılı 2013
Dairesi 1
Dosya No 39901
Tutanak No 42403
Tutanak Tarihi 30.11.2016
Kararın Konusu Sorumluluk ve Yargılama Usulleri ile İlgili Kararlar İlgili Daire Kararı için tıklayın

Konu: Kesinleşen Sayıştay ilamlarına ilişkin tazmin hükümlerinin, muhasebe kayıtlarından çıkarılması ve beraberinde bunların faizlerinden de vazgeçilmesi.



30 sayılı ilamın 7 nci maddesinde, mevzuata aykırı olarak, kesinleşen Sayıştay ilamlarına ilişkin tazmin hükümlerinin, muhasebe kayıtlarından çıkarılması ve beraberinde bunların faizlerinden de vazgeçilmesi sonucu oluşan toplam ….. TL’lık kamu zararının; Üst Yönetici ...’ ndan tazminen tahsiline hükmolunmuştur.



Sorumlu dilekçesinde,



1) Öncelikle 2007 yılı Temyiz İlamına karşı, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu'nun 57. maddesi çerçevesinde Karar Düzeltmesi talebinde bulunulduğunu, ayrıca aynı Kanunun 58. maddesi 1. fıkrasında zikredilen "İçtihatların birleştirilmesi" doğrultusunda Genel Kurul'da karara bağlanması istenildiğini, İlgideki İlamda bahsedilen "farklı kararların taraf olanlar arasında bir adaletsizliğe sebebiyet verdiği düşünülse de; gerek adli, gerek idari ve gerekse mali yargıda temyiz, içtihadı birleştirme, yargılamanın iadesi gibi hukuk yollarıyla bunun önüne geçilmiştir" öngörüsünün, yukarıda zikredilen 2007 yılı uygulamasında dikkate alınmadığını,



2) 2007, 2009 ve 2010 yılı ödemeleriyle ilgili olarak 01 Ağustos 2010 tarih ve 27659 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 6009 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 8. maddesindeki "Konusu suç teşkil etmemek ve kesinleşmiş bir yargı kararına müstenit olmamak kaydıyla, bu Kanunun yayımı tarihine kadar, il özel idaresinde çalışan kamu personeline her ne ad altında olursa olsun ek ödemede bulunmaları nedeniyle kamu görevlileri haklarında idarî veya malî yargılama ve takibat yapılamaz, başlatılanlar işlemden kaldırılır''' hükmünün yerine getirilmediğini, Oysa 2008 yılı ek ödemelerine ilişkin İlamda, bu hüküm dikkate alınarak tazmin kararı verilmediğini,



3) İlgideki İlamda belirtilen "... İl Özel İdaresi 2007, 2009, 2010 ve 2011 yılı hesaplarına ait olan ve temyiz sürecini tamamlayan ilam hükümleri, kesinleşme tarihinden itibaren 90 gün içinde infaz edilmemiş" görüşünün yanlış bir ifade olarak İlamda yer aldığını, Çünkü 2007 ve 2009 yılı ek ödemelerinin tazminen tahsili için gerekli işlemler yapıldığını, kamu alacağı olarak muhasebe kayıtlarına kişi borcu olarak işlendiğini ve görevlilere tebliğ edildiğini, 2010 ve 2011 yılı İlamlarında ise temyiz sürecinin tamamlanmadığını,



4) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 79. maddesinde ve Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin (19 Ekim 2006 tarih ve 26324 sayılı Resmi Gazete) 21. maddesi 1. fıkrasında "Zorunlu veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkanı kalmayan kamu zararından doğan alacaklardan merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilen tutara kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı, diğer kamu idarelerinde özel kanunlarındaki hükümler saklı kalmak kaydıyla üst yöneticiler yetkilidir" hükmü, 21.maddesi 3. fıkrasında ise "Bu şekilde kayıtlardan çıkarılacak alacaklar için, alacak takip dosyası; merkezde strateji geliştirme birimlerince, taşrada ise alacağı takiple görevli birimlerce, idareyi temsile yetkili hukuk birimlerine gönderilerek yetkili mercilerden takipten vazgeçme onayının alınması istenilir" hükmünün yerine getirildiğini,



Bu işlem ile; İdare tarafından kamu alacağı olarak muhasebe kayıtlarına işlenen ve tebliğ edilen kişi borçlarının, tahsili işleminin uygulanması halinde telafisi mümkün olmayan zararların doğmasının önüne geçildiğini ve kanunların verdiği yetkinin kullanıldığını,



5) İlgideki İlama konu 09.04.2014 tarih ve 2013/4416-272 sayılı sorgu kağıdında yer alan ve İlamda tekrarlanan Kamu Zararı Tablosunun gerçeği yansıtmadığını,



... Valiliğinin 23.12.2013 tarih ve 24940 sayılı Olur'unda belirtilen hususlar ile 2007, 2009, 2010 ve 2011 yılı terkin limit ve tutarlarının dikkate alınmadığını, bu miktarların personel isimleri tek tek zikredilerek ve yıllar itibariyle ayrımı yapılarak belirlenmiş olmasına rağmen, İlamda kamu zararına esas muhasebe işlem fişlerinin objektif değerlendirilmediğini, personeller arasında ayrım yapıldığını,



Sonuç olarak ... TL kamu zararının tazminen tahsili kararının kaldırılmasını talep etmiştir.



Sayıştay Başsavcılığı; “…



6085 sayılı Kanunun 53. maddesi gereği Sayıştay ilamlarının kesinleştikten sonra doksan gün içinde yerine getirilmesinden ilamların gönderildiği kamu idaresinin üst yöneticisinin sorumlu olduğu belirtilmektedir. Kanunun bu hükmü karşısında;



2007 yılına ait ilam sorumlular tarafından temyiz edilmiş ve temyiz kurulunun Daire kararını onayan kararı ise karar düzeltilmesi talebinde bulunulmuş ve bu talep ret edilerek kesinleşmiştir.



Diğer taraftan 2007, 2009, 2010 ve 2011 yılları hakkında verilen ve kesinleşen kararlar hakkında 90 gün içinde infaz hükümleri yerine getirilmediği dosyanın tetkikinden anlaşılmıştır.



Ayrıca, Sayıştay Kararı ile kesinleşmiş ve 6085 sayılı kanunun 53. maddesi gereği tahsili gerekecek miktarların 6009 sayılı kanununu geçici 8. maddesine göre değerlendirilip kurumları tarafından kaldırılması mümkün olmayıp Sayıştay tarafından talep halinde tekrar incelenerek karara bağlanması gereken bir husustur. Ayrıca ödeme 6009 sayılı Kanununu geçici 8. maddesi kapsamında yapılan bir ödeme olmadığından bu yöndeki iddiaları yasal değildir.



2007, 2009, 2010 ve 2011 yılları ile ilgili verilen Sayıştay Kararı kesin hüküm niteliğinde olup dolayısıyla Vali 5018 sayılı Kanunun 79. maddesi ve Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 21/1. maddesini gerekçe göstererek kayıtlardan çıkarılması yönünden karar alması söz konusu olamaz.



Bu durum karşısında dava konusu yıllara ilişkin kesinleşen Sayıştay ilamlarına ilişkin tazmin hükümlerini alınan onay gereği kayıtlardan çıkarılması sonucu neden olunan Kamu Zararının Üst yöneticiye tazmin ettirilmesi hakkındaki kararının 6085 sayılı Kanun'un 55/7. maddesi gereği olduğu gibi tasdikine karar verilmesinin uygun olacağı” şeklinde görüş belirtmiştir.



Dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra gereği görüşüldü.



1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 160 ıncı maddesinde,



“Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Sayıştay’ın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren on beş gün içinde bir kereye mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler. Bu kararlar dolayısıyla idari yargı yoluna başvurulamaz.



Vergi, benzeri mali yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ile Sayıştay kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay kararları esas alınır.



(Ek üçüncü fıkra: 29/10/2005-5428/2 md.) Mahalli idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme bağlanması Sayıştay tarafından yapılır.



Sayıştay’ın kuruluşu, işleyişi, denetim usulleri, mensuplarının nitelikleri, atanmaları, ödev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri ve diğer özlük işleri, Başkan ve üyelerinin teminatı kanunla düzenlenir.” denilmektedir.



Anayasanın 160 ıncı maddesinin son fıkrasında yer alan hususları düzenleyen 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 1 inci maddesinde; Sayıştay’ın kamu kaynaklarının öngörülen amaç, hedef, kanunlar ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olarak kullanılmasını ürkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini yargı yolu ile kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevli olduğu, 23 üncü maddesinde, dairelerin, sorumluların hesap ve işlemlerini yargılayarak hükme bağlayacağı, 26 ncı maddesinin son fıkrasında, Temyiz Kurulunun Sayıştay dairelerince verilen ilamların son hüküm mercii olduğu hüküm altına alınmıştır.



Anılan Kanunun “İlamların infazı” başlıklı 53 üncü maddesinde;



“(1) Sayıştay ilamları kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirilir. İlam hükümlerinin yerine getirilmesinden, ilamların gönderildiği kamu idarelerinin üst yöneticileri sorumludur.



(2) İlamlarda gösterilen tazmin miktarı hüküm tarihinden itibaren kanuni faize tabi tutularak, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil olunur.”



Aynı Kanunun “Temyiz” başlıklı 55 inci maddesinde; “(1) Sayıştay dairelerince verilen ilamlar Sayıştay Temyiz Kurulunda temyiz olunur. Bu Kurulca verilen kararlar kesindir.



(…)



(3) Temyiz süresi ilamın ilgiliye tebliğinden itibaren altmış gündür.



(…)” denilmektedir.



Bu hükümlere göre; Sayıştay dairelerince verilen kararlar (ilamlar), ilgililerce temyize başvurulması durumunda Sayıştay Temyiz Kurulu kararıyla; temyize başvurulmaması veya süresi içinde başvuru yapılmaması halinde temyiz süresinin geçmesiyle kesinleşmiş olmaktadır. Kesinleşen daire kararlarının ise, doksan gün içerisinde yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu yükümlülük, ilamın gönderildiği kamu idaresinin üst yöneticisine ait olup, yükümlülüğün yerine getirilmesi sırasında tazmin tutarlarına hüküm tarihinden itibaren kanuni faiz işletilmesini de içermektedir.



Üst yönetici Vali ...’ nun 23.12.2013 tarih ve 56755009-840-24940 sayılı oluruyla 2007, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ait Sayıştay İlamları ile tazmini istenen ek ödemeleri; 661 sayılı KHK, 6009 sayılı Kanun ve 5018 sayılı Kanun hükümlerini gerekçe göstererek terkin ettiği, terkinin yapıldığı tarihte, 2007 sayılı ilamın kesinleşmiş olduğu, temyize ve/veya karar düzeltilmesine başvurulması nedeniyle; 2009, 2010 ve 2011 yılı ilamlarının ise o tarihte kesinleşmediği anlaşılmaktadır.



Bu durumda, Üst Yönetici tarafından 09.07.2013 tarihinde kesinleşen 2007 yılına ilişkin ilamın doksan gün içerisinde yerine getirilmesinin sağlanması, 2009, 2010 ve 2011 yılları Sayıştay İlamları için ise; temyize ve karar düzeltilmesine ilişkin başvuruların sonuçlanması suretiyle kesinleşmeleri beklenerek, yine ilamların infaz edilmesi gerekirdi.



İlamda, tazmin hükmü içeren söz konusu ilamları terkin eden üst yönetici, mevzuata aykırı olarak söz konusu ilamları infaz ettirmeyeceğini ortaya koyduğundan; tazmin hükümlerinin muhasebe kayıtlarından çıkarılması ve beraberinde bunların faizlerinden de vazgeçilmesi sonucu oluşan kamu zararından, 6085 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca tek başına sorumlu tutulmuştur.



Üst Yöneticinin terkin işlemine ilişkin olur yazısının gerekçeleri değerlendirildiğinde;



661 sayılı KHK, 02.11.2011 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, çok büyük bir bölümü bu tarihten önceki ödemelere ait olan tazmin hükümlerine etkisi olmamakla beraber, bu konudaki itirazların ancak, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nda belirtilen kanun yollarına başvurulması suretiyle çözümlenmesi mümkündür.



Sayıştay Kararı ile kesinleşmiş ve 6085 sayılı kanunun 53. maddesi gereği tahsili gerekecek miktarların, 6009 sayılı kanununu geçici 8. maddesine göre değerlendirilerek de kurumları tarafından kaldırılması mümkün değildir. Zaten bu iddia, ... İl Özel İdaresi hesaplarının yargılaması sırasında dikkate alınarak, mevzuat hükümlerine aykırı olarak yapılan ödemelerin, 6009 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.



5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunun 79 uncu maddesinde “Zarurî veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânı kalmayan, kamu alacaklarından merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilen tutarlara kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına üst yöneticiler yetkili olmakla birlikte; zorunlu veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânı kalmadığından söz edebilmek için tüm hukuk yollarının tüketilmesi gerekmektedir.



Rapor dosyası ve eki belgelerde tüm hukuk yollarının tüketildiğini, alacağın takip ve tahsil imkanı kalmadığını gösteren (Mahkemece verilmiş gaiplik belgesi, Borçlunun ölümü ve mirasçılar adına sulh mahkemesince verilmiş miras reddi kararı, Borçlunun ölümü ve mal ve mirasçıların bulunmadığını gösterir resmi evrak gibi) bir belge bulunmamaktadır. Üstelik, adına tazmin hükmü verilenlerin Özel İdarede çalıştıkları, bu nedenle de belirtilen tutarın tahsilinde herhangi bir zorluk bulunmadığı da göz önünde bulundurulduğunda, tazmin hükmü verilen miktarın takip ve tahsilini imkânsız hale getirecek herhangi bir zorunlu ve mücbir sebep de bulunmadığı düşünülmektedir.



6085 sayılı Kanunun 78 inci maddesinde, adli, idari ve askeri mahkemelerce verilen hükümlerin; Sayıştay’ın denetim yapmasına ve hükme bağlamasına engel olmadığı belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, Anayasada Sayıştay’ın kararlarının kesin hüküm niteliğinde olduğunun açıkça belirtilmesi ve bu karara karşı yargı organları dahil hiçbir makam ve merciye başvurma yolunun öngörülmemiş olması Sayıştay kararının yargısal anlamda kesin hüküm niteliğinde olduğunu göstermektedir ve idari makamların bu kesin hükmü sonuçsuz veya etkisiz kılacak şekilde bir karar alması söz konusu olamaz.



Sorumlu, daha önceki temyiz başvurularında, konunun "İçtihatların birleştirilmesi" doğrultusunda Genel Kurul'da karara bağlanması istenildiğini belirtmekte ise de; ilgililerin başvuracakları kanun yolları ve usulleri 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 54 üncü ve müteakip maddelerinde temyiz, yargılamanın iadesi ve karar düzeltilmesi şeklinde düzenlenmiştir. Sayıştay Kanunu'nun “İçtihatların birleştirilmesi” başlıklı 58 inci maddesinde;



“(1) İşin gereği ve ibraz edilen belgelerin mahiyeti bir olduğu halde aynı konu hakkında dairelerce veya Temyiz Kurulunca verilen ilamlar birbirine aykırı ise Sayıştay Başkanı bu ilamları içtihatların birleştirilmesi için Genel Kurula gönderir.



(2) Sayıştay Başkanı birleşmiş içtihadın değiştirilmesi için de istemde bulunabilir.



(3) İçtihatların birleştirilmesi veya değiştirilmesi kararları Resmi Gazetede yayımlanır. Bu kararlara Sayıştay daire ve kurulları ile kamu idareleri ve sorumlular uymak zorundadır” denilerek ilamların birbirine aykırılığının söz konusu olması durumunda Birinci Başkan tarafından içtihadın birleştirilmesi için bu ilamların Genel Kurula verileceği ve birleşmiş içtihadın değiştirilmesi için de Birinci Başkanın istemde bulunabileceği hükme bağlanmış olup, bu hususa ilişkin olarak Kurulumuzca yapılacak işlem bulunmamaktadır.



Sorumlu tarafından, Kamu Zararı Tablosunun gerçeği yansıtmadığı, İlamda kamu zararına esas muhasebe işlem fişlerinin objektif değerlendirilmediği, personeller arasında ayrım yapıldığı belirtilmekte ise de; rapor dosyası ve eki belgelerin incelenmesinde, kişi borcunun silinmesine ilişkin muhasebe fişlerine göre kamu zararı tablosunun oluşturulduğu, dolayısıyla borcu silinen personelin tabloda yer aldığı görülmektedir. Buna göre, kamu zararı tablosunda hata bulunmamaktadır.



Açıklanan nedenlerle, sorumlu iddialarının reddi ile 30 sayılı ilamın 7 nci maddesi ile ….. TL. ye verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE



(. Daire Başkanı …, Üyeler …, …, ile …’in;



İlamda, kesinleşen Sayıştay ilamlarına ilişkin tazmin hükümlerinin, muhasebe kayıtlarından çıkarılması ve beraberinde bunların faizlerinden de vazgeçilmesi sonucu oluşan kamu zararının, tek başına Üst Yönetici ...’ndan tazminen tahsiline hükmolunmuştur.



Ancak, rapor dosyası ve eki belgelerin incelenmesinde;



Sayıştay İlamlarının faizleriyle birlikte muhasebe kayıtlarından çıkarılması işlemlerine ilişkin sürecin; Mali İşler Daire Başkanlığının “Sayıştay İlamlarına istinaden tazmini istenen ek ödemelerin, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kontrol Kanunu’nun 79 uncu maddesi uyarınca kayıtlardan çıkarılması ile İlgili Valilik Makamından Hukuk Müşavirliğince Olur alınması” yönünde dosya hazırlaması ve göndermesi ile başladığı görülmüştür.



-Mali İşler Daire Başkanı bu yazısıyla;



İl Özel İdaresinde çalışan Genel Sekreter ve Yardımcılarına yapılan ödemeler ile ilgili Sayıştay İlamlarının; 5018 sayılı Kanunun 79. Maddesi gereği kayıtlardan çıkarılması gerektiği ile ilgili görüşünde, kayıtlardaki kamu alacaklarının zaruri veya mücbir sebeplerle tahsil ve takip imkânı kalmadığını gerekçeleriyle ortaya koymadan, yani 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 79. Maddesinde öngörülen şartları havi olup olmadığı yönünde bir değerlendirmede bulunmadan, böyle bir durum varmışçasına, iş yoğunluğu veya mesleki uzmanlığı olmayan kamu görevlilerini yanıltabilecek, açıkça hukuka aykırı idari bir işlem tesis etmiştir.



Bu yazı üzerine Hukuk Müşavirliğinin Valilik Makamına yazdığı “Olur”da;



1– Yalnızca, 5018 sayılı Kanunun 79 ve Kamu Zararının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 21.maddesinin yazıldığı, bu alacakların Kanun’un bu maddesi ve Yönetmeliğin ilgili maddesiyle ilişkilendirilmediği, illiyet bağının kurulmadığı,



2- Sayıştay İlamlarıyla tahsil edilmesine karar verilen tutarların, 1.8.2010 tarih ve 27659 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6009 sayılı Kanunun Geçici 8. Maddesi kapsamında olduğu şeklinde hukuka aykırı değerlendirme yapıldığı ve ayrıca bu maddenin, memur temsilcileri ile birlikte yapılan idari tasarrufları içerdiğini ifade eden “memur temsilcileri ile toplu sözleşme akdederek veya başka bir tasarrufta bulunarak” ifadelerinin eksik yazıldığı,



3- Konunun 661 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ilgisi olmadığı halde bu Kararnameyle ilgiymiş gibi gösterildiği,



-Genel Sekreter Vekili ve aynı zamanda Ahiz olan …… tarafından ise, söz konusu bu “Olur”a uygun görüş verildiği görülmekle; Sayıştay İlamları gereği kurum hesaplarına alacak kaydı yapılan tutarlar kayıtlardan çıkarılmıştır.



Yukarıda açıklanan gerekçelerle, Sayıştay ilamlarına ilişkin tazmin hükümlerinin kayıtlardan silinmesi işlemindeki süreçlerde görev alan ve bu işe “Olur” verecek kamu görevlilerini yanıltıcı (iş yoğunluğu ve uzmanlık alanı dışında olması gibi), açıkça hukuka aykırı idari bir işlem tesis etmiş olan, Mali İşler Daire Başkanı, Hukuk Müşaviri ve Genel Sekreter Vekilinin de sorumlu tutulmasını teminen, dosyanın kararı veren DAİREYE TEVDİİNE, karar verilmesi gerekir” şeklindeki ayrışık görüşlerine karşı)



Oyçokluğu ile,



Karar verildiği 30.11.2016 tarih ve 42403 sayılı tutanakta yazılı olmakla iş bu ilam tanzim kılındı.


 


Güncelleme Tarihi: 28 Ekim 2019, 12:04
YORUM EKLE