Kurum Mevduatına DİBS Faiz Oranından Düşük Faiz Ödenmesi Kamu Zararı mıdır?

Kurum Mevduatına DİBS Faiz Oranından Düşük Faiz Ödenmesi Kamu Zararı mıdır?

Kurum Mevduatına DİBS Faiz Oranından Düşük Faiz Ödenmesi Kamu Zararı mıdır?

Kurum Mevduatına DİBS Faiz Oranından Düşük Faiz Ödenmesi Kamu Zararı mıdır?

Kurum Mevduatına DİBS Faiz Oranından Düşük Faiz Ödenmesi Kamu Zararı mıdır?

Kurum Mevduatına DİBS Faiz Oranından Düşük Faiz Ödenmesi Kamu Zararı mıdır?

Kamu idareleri tahsil ettikleri paraları vadeli ve vadesiz mevduat hesaplarında değerlendirmektedir. Vadeli mevduat hesaplarında bulunan paralar için ise bankalarla yapılan sözleşmeler gereği faiz geliri elde edilmektedir. Bankalardaki vadeli hesaplarda bulunan mevduatının değerlendirilmesinde, bazı vadeler için Kamu Haznedarlığı Tebliği hükümlerine aykırı olarak referans faiz oranlarının dikkate alınmaması sonucu düşük faiz geliri elde edilmesinin kamu zararı olduğu yönündeki daire kararına karşı temyize gidilmiştir. Temyiz Kurulu ise kamu idaresinin kamu bankalarından birindeki mevduatına, o bankanın verdiği faizin, bazı dönemlerde DİBS için piyasada oluşan faiz oranından daha düşük kalmasının kamu zararı olmadığı yönünde karar vermiştir.



 

Kamu İdaresi Türü Yüksek Öğretim Kurumları
Yılı 2011
Dairesi 2
Dosya No 38987
Tutanak No 40986
Tutanak Tarihi 3.11.2015
Kararın Konusu

GELİR ve SORUMLULUK



103 sayılı ilamın 15 inci maddesi ile; … bankalardaki vadeli hesaplarda bulunan mevduatının değerlendirilmesinde, bazı vadeler için Kamu Haznedarlığı Tebliği hükümlerine aykırı olarak referans faiz oranlarının dikkate alınmaması sonucu düşük faiz geliri elde edilmesi nedeniyle … TL.ye tazmin hükmü verilmiştir.

...

     

Dosyada mevcut belgeler okunup incelendikten ve duruşmada hazır bulunan murafaacılar ile Sayıştay Savcısı dinlendikten sonra gereği görüşüldü: 

4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun “Nakit, borç ve risk yönetimi “ ile ilgili 12 nci maddesinde;


Genel bütçe kapsamındaki idareler kendi bütçeleri veya tasarrufları altında bulunan her türlü mali kaynaklarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında veya muhabirinde açılacak hesaplarda toplarlar. Kamu bankaları, mazbut vakıflar, özel kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları ile kefalet ve yardımlaşma sandıkları hariç olmak üzere özel bütçeli idareler, sosyal güvenlik kurumları, özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşlar ile döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bu maddede sayılanların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmeleri ile birlikleri kendi bütçeleri veya tasarrufları altında bulunan her türlü mali kaynaklarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında veya Maliye Bakanı ile Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayıyla belirlenecek esaslar dahilinde Türkiye’de yerleşik bankalar nezdinde kendi adlarına açtıracakları hesaplarda toplarlar. Bu maddede sözü edilen kurumlar tahakkuk etmiş tüm ödemelerini bu hesaplardan yaparlar. Kamu kaynaklarının bu madde hükümlerine aykırı şekilde değerlendirilmesinden elde edildiği tespit edilen nemalar genel bütçeye gelir kaydedilir. İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri ile muhasebe yetkilileri yukarıda bahsi geçen hükümlerin yerine getirilmesinden şahsen ve müteselsilen sorumludurlar. Bu fıkra kapsamındaki hususlara istisna getirmeye, uygulamaya ilişkin esasları belirlemeye Maliye Bakanı ve Bakanın müşterek teklifi ile Başbakan yetkilidir.



….” denilmiştir.



Kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması ile kapsamda yer alan kamu kurum, kurul, üst kurul, kuruluş ve idarelerinin nakit kaynaklarının izlenebilmesini teminen Kamu Haznedarlığı uygulamasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 12 ve 16 ncı maddelerine dayanılarak hazırlanan Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği, 22.08.2008 tarih ve 26975 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.



Söz konusu tebliğin 2 nci maddesinde;



“Kamu bankaları, mazbut vakıflar, özel kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları ile kefalet ve yardımlaşma sandıkları hariç olmak üzere genel bütçe kapsamındaki idareler, özel bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar, özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bu maddede sayılanların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmeleri ile birlikleri bu Tebliğ hükümlerine tabidir.” denilmek suretiyle tebliğin kapsamındaki kurumlar sayılmıştır.



Tebliğin konuyla ilgili diğer hükümleri ise aşağıdaki şekildedir.



“Uygulama 



MADDE 5 – (1) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, afet nedeniyle toplanan nakdi bağış ve yardımların bulunduğu muhasebe birimi hesapları hariç olmak üzere, kendi bütçeleri veya tasarrufları altında bulunan her türlü mali kaynaklarını TCMB veya muhabiri olan bankada açılacak YTL cinsi vadesiz hesaplarda tutmakla mükelleftir. 



(2) Özel bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar, özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bu maddede sayılanların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmeleri ile birlikleri kendi bütçeleri veya tasarrufları altında bulunan her türlü mali kaynaklarını TCMB, T.C. Ziraat Bankası, T. Halk Bankası veya T. Vakıflar Bankası’nda açtıracakları hesaplarda değerlendirirler. 



(3) Tebliğ kapsamında yer alan kurum ve kuruluşlar, özel kanunların verdiği izne dayanılarak veya uygulamadan doğan zorunluluklar nedeniyle yapılan tahsilatın en geç 7 gün içinde belirtilen kamu bankalarına aktarılması kaydıyla, yurtiçinde yerleşik diğer bankalardan da bankacılık hizmeti alabilirler.



Kullanılabilecek araçlar



MADDE 6 – (1) Bu Tebliğin 5 inci maddesinin 2 nci fıkrası kapsamındaki kurum ve kuruluşlar kaynaklarının değerlendirilmesinde aşağıdaki araçları kullanırlar:



a) YTL cinsi vadesiz mevduat,



b) YTL cinsi vadeli mevduat, 



c) İhale, doğrudan satış, ihale öncesi rekabetçi olmayan teklif ya da ikincil piyasadan doğrudan ya da ters repo yoluyla temin etmek suretiyle DİBS,



(2) Bu Tebliğ kapsamındaki kurum ve kuruluşlardan sadece dış alımlar veya yurtdışından temin edilen krediler nedeni ile döviz cinsinden ödeme veya yükümlülükleri olan kamu kurum ve kuruluşları, bu işlemlerle sınırlı olmak kaydıyla, vadeli veya vadesiz döviz tevdiat hesabı açtırabilir. 



(3) Yukarıda belirtilen araçların kullanılması nedeniyle ödemelerde ortaya çıkabilecek gecikme ve aksaklıklar ile bu nedenle doğabilecek mali yükümlülüklerden ilgili kurum, kuruluş ve idarelerin yetkilileri sorumludur. 



(4) Hazine hesapları bu maddede belirtilen araçlarla veya Müsteşarlık tarafından kullanılması uygun görülecek diğer araçlarla değerlendirilebilir.



Nemalandırma 



MADDE 7 – (1) Vadeli mevduat için alınan faiz oranı benzer vadedeki DİBS için piyasada oluşan faiz oranından daha düşük olamaz.”



Bahsedilen tebliğin 9 uncu maddesinde de “Sorumluluk” konusuna değinilmiş ve;



“ (1) Bu Tebliğ kapsamında yer alan tüm kurum, kuruluş ve idarelerin yetkilileri ve muhasebe yetkilileri bu Tebliğ hükümlerini yerine getirmekle mükellef olup, Tebliğ hükümlerine aykırılık sebebi ile ortaya çıkabilecek zararlardan şahsen ve müteselsilen sorumludurlar.” denilmiştir.



Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, kendi bütçeleri veya tasarrufları altında bulunan her türlü mali kaynaklarını TCMB veya muhabiri olan bankada açılacak YTL cinsi vadesiz hesaplarda tutmakla mükellef kılınmış, özel bütçeli idarelere ise, kendi bütçeleri veya tasarrufları altında bulunan her türlü mali kaynaklarını TCMB, T.C. Ziraat Bankası, T. Halk Bankası veya T.Vakıflar Bankasında açtıracakları hesaplarda değerlendirme yükümlülüğü getirilmiştir.



Bu kapsamda, özel bütçeli kuruluşların kaynaklarının değerlendirilmesinde;



a)YTL cinsi vadesiz mevduat,



b)YTL cinsi vadeli mevduat,



c)Gerekli görülmesi halinde ve ihtiyaçlar ölçüsünde döviz cinsi ödemeleri için vadeli veya vadesiz döviz hesabı açtırılabileceği veya



d) İhale, doğrudan satış, ihale öncesi rekabetçi olmayan teklif ya da ikincil piyasadan doğrudan ya da ters repo yoluyla DİBS temin edilebileceği belirtilmiş, söz konusu araçların kullanılması nedeniyle ödemelerde ortaya çıkabilecek gecikme ve aksaklıklar ile bu nedenle doğabilecek mali yükümlülüklerden ilgili kurum, kuruluş ve idarelerin yetkilileri sorumlu kılınmıştır.



Tebliğde, kaynakların değerlendirilmesi için vadeli mevduat aracının kullanılması durumunda, vadeli mevduat için alınan faiz oranının benzer vadedeki DİBS için piyasada oluşan faiz oranından daha düşük olamayacağı da ifade edilmiştir.



Bu noktada; Kanunda, özel bütçeli idarelere mali kaynaklarını T.C. Merkez Bankasında veya Türkiye'de yerleşik bankalar nezdinde kendi adlarına açtıracakları hesaplarda toplama yükümlülüğü getirilmiş iken Tebliğ ile Türkiye'de yerleşik bankalar, sadece kamu bankaları ile sınırlandırılmıştır. Tebliğde özel bütçeli idarelere mali kaynaklarını değerlendirme konusunda Vadeli/Vadesiz, TL/Döviz cinsi hesap açtırma konusunda bir takdir yetkisi tanınarak Kanuna uygun bir düzenleme getirilmiş olmakla birlikte, Kanunda yer almadığı halde "İhale, doğrudan satış, ihale öncesi rekabetçi olmayan teklif ya da ikincil piyasadan doğrudan ya da ters repo yoluyla DİBS temin edilebilmesine yönelik” mali kaynakları değerlendirme yöntemi de idarelere bir seçenek olarak sunulmuş ve böylece Kanunda yer verilen idarelerin her türlü mali kaynaklarını T.C. Merkez Bankasında veya Türkiye'de yerleşik bankalar nezdinde kendi adlarına açtıracakları hesaplarda toplama yükümlülüğünün dışında bir uygulamaya izin verecek düzenleme getirilmiş, dolayısıyla Kanunun kapsamı ve uygulama alanı Kanundan farklılaşarak genişletilmiştir.



Kanunda belirtilen “Türkiye'de yerleşik bankalar”ın Tebliğ ile sadece kamu bankaları olarak sınırlandırılması, rekabetçi olmayan bir ortam oluşturması nedeniyle, mali kaynakların değerlendirilmesi karşılığı teklif edilen faiz oranlarının daha düşük kalmasına ve dolayısıyla kamu gelirlerindeki artışın daha az olmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla düşük faizle nakit değerlendirilmesinin kamu zararına neden olan bir durum olarak nitelendirilmesi halinde, Kanundaki "Türkiye'de yerleşik bankalar" ifadesini sadece kamu bankaları ile sınırlandırmak suretiyle Tebliği düzenleyenlerin sorumluluğuna da gitmek gerekecektir.



Çünkü mali kaynakların sadece TCMB, T.C. Ziraat Bankası, T. Halk Bankası veya T. Vakıflar Bankası'nda açtırılacak hesaplarda değerlendirilebildiği bir piyasada yeterli rekabetin oluşmamasına bağlı olarak teklif edilen faiz oranlarının benzer vadeli DİBS faiz oranlarının altında kalması da söz konusu olabilecektir. Bu bağlamda, idarelerin mali kaynaklarını değerlendirmek üzere, T.C. Ziraat Bankası, T. Halk Bankası veya T. Vakıflar Bankasından almış olduğu faiz oranı tekliflerinden en yüksek olanında hesap açtırma ve mali kaynaklarını orada değerlendirme dışında, rekabet koşullarının kamu bankaları lehine oluşturulduğu bir sistem içerisinde, faiz oranlarının daha yükseğe çekilmesi hususunda bir yaptırım veya pazarlık gücüne sahip olmadığı bir gerçektir. Yani bankalarda açılacak vadeli hesapların vadeleri, faiz oranları ve türleri söz konusu kurum ve kuruluşlar ile bankalar arasında, mevcut bankacılık sistemi çerçevesinde belirlenmektedir.



4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde;



"Bu Kanun; merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları, kamu iktisadi teşebbüslerini, özel hukuk hükümlerine tâbi olmakla beraber sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait olan kuruluşları, fonları, kamu bankalarını, yatırım ve kalkınma bankalarını, büyükşehir belediyelerini, belediyeleri ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sair yerel yönetim kuruluşlarını, yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri ve benzeri finansman modelleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi öngörülen projeler kapsamında ödeme yükümlülükleri Hazine Müsteşarlığınca garanti edilen kuruluşları ve hibelerle sınırlı olmak kaydıyla sivil toplum örgütlerini kapsar."



hükmüne yer verilmiş olup, söz konusu düzenlemeden açıkça anlaşılacağı üzere kamu bankaları da, Kamu Haznedarlığı Genel Tebliğine dayanak teşkil eden 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında yer almakta, kamu bankalarının da söz konusu Kanunun "Nakit, borç ve risk yönetimi" başlıklı 12 nci maddesi ve buna dayalı olarak çıkartılan Tebliğ hükümlerine uygun işlem yapma yükümlülüğü bulunmaktadır. 



Dolayısıyla, sadece kamu bankalarının işlem yapabildiği ve buna bağlı olarak sınırlı rekabet koşullarının egemen olduğu bir piyasada DİBS faiz oranından daha yüksek seviyede bir faiz oranı ile mali kaynaklarını nemalandırma konusunda idarelerin yeterli pazarlık gücüne sahip olmadığı hususu da dikkate alındığında, bu konuda Tebliğ hükmünün gereğini yapma konusunda ilgili Kamu Bankalarının da bir yükümlülüğü söz konusu olacaktır. Oysa teliğde yer alan, “Vadeli mevduat için alınan faiz oranının, benzer vadedeki Devlet İç Borçlanma Senedi için piyasada oluşan faiz oranından daha düşük olamayacağı” hükmünün, sadece kamu kurumlarını değil, aynı zamanda Tebliğde isimleri sayılan kamu sermayeli bankaları da bağlaması gerekirken, bu bankalara hiçbir yükümlülük getirilmemiş, uygulamanın bütün sorumluluğu mevduat sahibi kurumun yetkililerine (Tebliğin 9 uncu maddesinde belirtilen) yüklenmiştir.



4749 sayılı Kanunun 12 inci maddesi uyarınca kapsama dahil diğer kurum ve kuruluşlar, T.C. Merkez Bankasında veya Maliye Bakanı ile Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayıyla belirlenecek esaslar dahilinde Türkiye'de yerleşik bankalar nezdinde kendi adlarına açtıracakları hesaplarda toplamak ve tahakkuk etmiş tüm ödemelerini bu hesaplardan yapmakla yükümlü kılındığından ilgili kurum ve kuruluşların yetkilileri ile muhasebe yetkililerinin sorumluluğu da söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde ortaya çıkacaktır.



Bu aşamada, özel bütçeli kuruluşlar bakımından bir değerlendirme yapıldığında, ilgili kuruluşların mali kaynaklarını T.C.Merkez Bankasında veya Türkiye'de yerleşik bankalar nezdinde kendi adlarına açtıracakları hesaplarda toplamak ve tahakkuk etmiş tüm ödemelerini bu hesaplardan yapmak hususunda kanun hükmü ile bağlandığı, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde ise, ilgili kurum ve kuruluşların yetkilileri ile muhasebe yetkililerinin sorumluluğu yoluna gidileceği açıktır. Ancak burada sorumluluğa neden olarak gösterilebilecek hususun, mali kaynakların T.C. Merkez Bankasında veya Türkiye'de yerleşik bankalar nezdinde kendi adlarına açtıracakları hesaplarda toplama ve tahakkuk etmiş tüm ödemelerini bu hesaplardan yapma yükümlülüğüne aykırı hareket edilmesi olduğunun vurgulanması gerekir.



İlave olarak 22.08.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve 2011 yılında uygulanan Kamu Haznedarlığı Genel Tebliğinde kaynakların değerlendirileceği araçlar belirtilmiş olmakla birlikte, bu araçlardan hangisinin, hangi durumlarda, hangi miktar veya oranda kullanılacağı hususunda bir kriter getirilmediği görülmektedir.Tebliğin 7 nci maddesinde, vadeli mevduat için alınan faiz oranının, benzer vadedeki Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) için piyasada oluşan faiz oranından daha düşük olamayacağı hükmü de daha sonra 07.05.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Haznedarlığı Genel Tebliğinin 6 ncı maddesinde yer almış ancak önceki Tebliğden farklı olarak bu Tebliğin ekinde, uygulamacılara kolaylık sağlamak üzere, vadeli mevduat faiz oranına ilişkin gösterge faiz oranının hesaplama formülüne yer verilmiştir. Diğer bir ifadeyle, 2011 yılında uygulanan Tebliğde bu hususta net bir hesaplama yöntemi bulunmamaktadır.



5018 sayılı Kanunun 71 inci maddesinde;



"Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır. Kamu zararının belirlenmesinde;



a)İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,



b)Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,



c)Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,



d)İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,



e)İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,



f) (Mülga:22/12/2005-5436/10 md.)



g) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması, esas alınır.



(Değişik üçüncü fıkra: 22/12/2005-5436/10 md.) Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilir. Alınmamış para, mal ve değerleri alınmış; sağlanmamış hizmetleri sağlanmış; yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kamtlayıcı belgeleri bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Ayrıca, bu fiilleri işleyenlere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemelerin iki katı tutarına kadar para cezası verilir.



(Değişik son fıkra: 25/4/2007-5628/4 md.) Kamu zararının, bu zarara neden olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline ilişkin usûl ve esaslar, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” denilerek kamu zararı düzenlenmiştir.



Belirtilen bu hüküm çerçevesinde, kamu kaynaklarının değerlendirilmesinde, korunmasında veya kullanılmasında gerekli önlemlerin alınmaması veya özenin gösterilmemesi suretiyle öz kaynağın azalmasına sebebiyet verilmesi anlamında bir kamu zararı söz konusu değildir.



Sonuç itibariyle Devlet ve Maliye Bakanlıkları tarafından çıkarılan tebliğ hükmü gereği 4749 sayılı Kanunun 2 nci maddesi kapsamında olan bir kamu idaresinin kamu bankalarından birindeki mevduatına, o bankanın verdiği faizin, bazı dönemlerde DİBS için piyasada oluşan faiz oranından daha düşük kalması, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, 5018 sayılı Kanunun 71 inci maddesi bağlamında bir kamu zararı olarak nitelendirilemeyecek ve kurum yetkilileri ile muhasebe yetkililerine sorumluluk atfedilemeyecektir.



Bu nedenle 103 sayılı ilamın 15 inci maddesi ile … TL.ye ilişkin olarak verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, 



(Üye …; açıklanan gerekçelere katılmakla birlikte, ilave olarak;



“22.08.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve 2011 yılında uygulanan Kamu Haznedarlığı Genel Tebliğinde kaynakların değerlendirileceği araçlar belirtilmiş olmakla birlikte, bunlardan herhangi birini veya birkaçını seçme hususunda İdarelere takdir hakkı tanınmıştır. Diğer taraftan, bu araçlardan hangisinin, hangi durumlarda, hangi miktar veya oranda kullanılacağı hususunda bir kriter getirilmediği görülmektedir.



Tebliğin 7 nci maddesinde geçen , “vadeli mevduat için alınan faiz oranının, benzer vadedeki Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) için piyasada oluşan faiz oranından daha düşük olamayacağı” hükmü, pratikte kesin ve doğru biçimde uygulanabilme imkanı olmayan bir hükümdür. Vadeli mevduat ile Devlet İç Borçlanma Senetlerinin vadelerinin nasıl “benzer” olacağı ve bunun nasıl takdir edileceği hususu bir tarafa; İlamdaki kamu zararı hesabında da görüleceği üzere, gerek vadeli hesapta olsun, gerekse DİBS’nde olsun, aynı yıl içerisinde farklı vade dönemlerinde farklı faiz oranları söz konusu olabilmekte, bunlardan bazı dönemlerde vadeli hesap faiz oranları yüksek, bazı dönemlerde de DİBS faiz oranları yüksek olabilmektedir. Bu durumda, istikrarlı olmayan bir yıllık süreçte sürekli olarak değerlendirme ve hesaplama yapmanın ilgililer açısından güçlüğü ve imkansızlığı ortadadır. Tebliğde bu hususta açık ve net bir hesaplama yöntemi bulunmamaktadır. Ayrıca; İlamda yapılanın aksine, net kar veya zararı ortaya koyabilmek için bir yıllık bir süreçte toplu bir değerlendirme ve kıyaslama yapmak gerekmektedir.



Diğer taraftan; bahsedilen “vadeli mevduat için alınan faiz oranının, benzer vadedeki Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) için piyasada oluşan faiz oranından daha düşük olamayacağı” hükmü, daha sonra 07.05.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Haznedarlığı Genel Tebliğinin 6 ncı maddesinde de yer almış; ancak, önceki Tebliğden farklı olarak bu Tebliğin ekinde, uygulamacılara kolaylık sağlamak üzere, vadeli mevduat faiz oranına ilişkin gösterge faiz oranının hesaplama formülüne yer verilmiştir. Buna rağmen, bu Tebliğde “Vadeli mevduat faiz oranının, piyasada oluşan benzer vadedeki DİBS faiz oranından düşük olması halinde mali kaynaklar, DİBS alım satım işlemleri yoluyla değerlendirilebilir.” denilmek suretiyle, zorunluluk öngörülmemiş; uygulayıcılara takdir hakkı tanınmıştır. Her iki Tebliğin de “Amaç” başlıklı 1 inci maddesinde belirtildiği üzere, Tebliğlerin öncelikli amacı, ”kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasını” sağlamaktır. Burada verimlilikten önce bu kaynakların etkin kullanımı zikredilmiştir. Bu “etkin kullanma” durumu da, kaynağın ait olduğu kurum veya kuruluşun özelliğine, teşekkül biçimine, iştigal alanına ve tarzına göre değişir ve farklılık arz eder. Dolayısıyla, ”etkinlik” ve “verimlilik”, birlikte değerlendirilmesi gereken iki kavramdır. Verimlilik sağlanmaya çalışılırken, öncelikle etkinliğin gözetilmesi gerekir. Bu ikisini bir arada sağlama hususunda da, kurum veya kuruluş yetkililerinin takdir hakkına müdahale edilmemesi gerekir. 



Diğer bir husus olarak; söz konusu Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği’nin “Kullanılabilecek araçlar” başlıklı 6 ncı maddesinde; 



“(1) Bu Tebliğin 5 inci maddesinin 2 nci fıkrası kapsamındaki kurum ve kuruluşlar kaynaklarının değerlendirilmesinde aşağıdaki araçları kullanırlar:



a) YTL cinsi vadesiz mevduat,



b) YTL cinsi vadeli mevduat, 



c) İhale, doğrudan satış, ihale öncesi rekabetçi olmayan teklif ya da ikincil piyasadan doğrudan ya da ters repo yoluyla temin etmek suretiyle DİBS,



…..”



denilmek suretiyle, kaynakların değerlendirileceği araçlar belirtilmiş olmakla birlikte, bunlardan herhangi birini veya birkaçını seçme hususunda İdarelere takdir hakkı tanınmıştır. Bu durumda Kurumun, nakit kaynaklarının tamamını YTL cinsi vadesiz mevduatta değerlendirmesinde hukuki bir engel bulunmamakta, bunun için de herhangi bir sorumluluk öngörülmemektedir. Aynı şekilde, kaynakların DİBS’nde değerlendirilmesi durumunda da,-faizi vadeli mevduat faizinden düşük olsa bile-bir sorumluluk öngörülmemiştir.



Bu durum, söz konusu Tebliğde vadeli mevduat için öngörülen bu sorumluluğun- gerekçede belirtildiği üzere-yasal bir dayanağı olmadığı gibi, hukuki bir temeli de olmadığını göstermektedir.



Bu itibarla, belirtilen gerekçelerle de, bu Tebliğe dayalı olarak verilen tazmin hükmünün kaldırılması gerekmektedir.” şeklindeki görüşü ile,



Üye …;



“Kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı ve idarelerin nakit ihtiyaçlarının izlenmesindeki esas ve usulleri belirlemek amacıyla çıkarılan ve 22.08.2008 tarihli ve 26975 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği’nin “Kullanılabilecek araçlar” başlıklı 6 ncı maddesinde aynen; 



“(1) Bu Tebliğin 5 inci maddesinin 2 nci fıkrası kapsamındaki kurum ve kuruluşlar kaynaklarının değerlendirilmesinde aşağıdaki araçları kullanırlar:



a) YTL cinsi vadesiz mevduat,



b) YTL cinsi vadeli mevduat, 



c) İhale, doğrudan satış, ihale öncesi rekabetçi olmayan teklif ya da ikincil piyasadan doğrudan ya da ters repo yoluyla temin etmek suretiyle DİBS,



(2) Bu Tebliğ kapsamındaki kurum ve kuruluşlardan sadece dış alımlar veya yurtdışından temin edilen krediler nedeni ile döviz cinsinden ödeme veya yükümlülükleri olan kamu kurum ve kuruluşları, bu işlemlerle sınırlı olmak kaydıyla, vadeli veya vadesiz döviz tevdiat hesabı açtırabilir. 



(3) Yukarıda belirtilen araçların kullanılması nedeniyle ödemelerde ortaya çıkabilecek gecikme ve aksaklıklar ile bu nedenle doğabilecek mali yükümlülüklerden ilgili kurum, kuruluş ve idarelerin yetkilileri sorumludur.



(4) Hazine hesapları bu maddede belirtilen araçlarla veya Müsteşarlık tarafından kullanılması uygun görülecek diğer araçlarla değerlendirilebilir.”



denilmek suretiyle kapsam dahilindeki kamu kurum ve kuruluşlarının kaynakların değerlendirilmesinde hangi araçları kullanacakları belirlenmiştir.



Aynı Tebliğin “Nemalandırma” başlıklı 7 nci maddesinde ise vadeli mevduat için alınan faiz oranının benzer vadedeki DİBS için piyasada oluşan faiz oranından daha düşük olamayacağı; “Sorumluluk” başlıklı 9’uncu maddesinde ise, bu Tebliğ kapsamında yer alan tüm kurum, kuruluş ve idarelerin yetkilileri ve muhasebe yetkililerinin bu Tebliğ hükümlerini yerine getirmekle mükellef ve Tebliğ hükümlerine aykırılık sebebi ile ortaya çıkabilecek zararlardan şahsen ve müteselsilen sorumlu oldukları ifade edilmiştir. 



Uygulamada, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın;



-bankadaki nakit fazlalarının değerlendirilmesi,



-bankalardan teklif alınması ve,



-mevduatın hangi bankada değerlendirileceğine ilişkin makam oluru alınmasında, idare yetkilileri ve muhasebe yetkilisince; benzer vadedeki DİBS’ler için piyasada oluşan referans faiz oranının araştırılmadığı görülmüştür. Bu sebeple, Kamu Haznedarlığı Genel Tebliğindeki hükme aykırı bir şekilde bazı dönemler için banka ile anlaşılan mevduat faiz oranı, benzer vadedeki DİBS için piyasada oluşan referans basit faiz oranından düşük kalmıştır.



5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin (i) bendinde kamu geliri kanunlara dayanılarak toplanan her türlü gelir ve faiz geliri olarak tanımlanmış; “Gelirlerin toplanması sorumluluğu” başlıklı 38 inci maddesinde kamu gelirlerinin tarh, tahakkuk, tahsiliyle yetkili ve görevli olanların, ilgili kanunlarında öngörülen tarh, tahakkuk ve tahsil işlemlerinin zamanında ve eksiksiz yapılmasından sorumlu oldukları; “Kamu zararı” başlıklı 71 inci maddesinde idare gelirlerinin tarh, tahakkuk ve tahsil işlemlerinin mevzuata uygun şekilde yapılmamasının kamu zararı olduğu hüküm altına alınmıştır. 



Gerek 5018 sayılı Kanun hükümleri gerekse Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği hükümlerine göre kurumların bankalarda bulunan mevduatının değerlendirilmesinde muhasebe yetkilisi ile birlikte bu mevduatın değerlendirilmesine ilişkin kararlarda imzası bulunan görevlilerin de sorumluluğu bulunmaktadır.



Bu itibarla, … Kurulunun nakit fazlalarının bankalarda açılan kurumun vadeli mevduat hesabının 04.04.2011-15.11.2011 tarihleri arasında Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği’nde belirlenen nemalandırma hükmüne aykırı olarak değerlendirilmesi mevzuata aykırı olduğundan verilen tazmin hükmünün Tasdiki gerekir,” şeklindeki ayrışık görüşüne karşı) oy çokluğu ile, 



03.11.2015 tarihinde karar verildi.



 


Güncelleme Tarihi: 28 Ekim 2019, 11:54
YORUM EKLE