Dernekler Tarafından İşgal Edilen Yerlerde Ecrimisil Takibi

Dernekler Tarafından İşgal Edilen Yerlerde Ecrimisil Takibi

Dernekler Tarafından İşgal Edilen Yerlerde Ecrimisil Takibi

Dernekler Tarafından İşgal Edilen Yerlerde Ecrimisil Takibi

Dernekler Tarafından İşgal Edilen Yerlerde Ecrimisil Takibi

Dernekler Tarafından İşgal Edilen Yerlerde Ecrimisil Takibi

Bir dernek tarafından hazineye ait arazinin işgal edilmesi nedeniyle maliye tarafından Dernek adına işgal bedeli belirlenerek ilgili derneğe tebliğ edilmiş, Derneğin herhangi bir ödeme yapmaması nedeniyle dernek hakkında icra işlemlerine başlanmış ancak derneğin herhangi bir mal varlığına rastlanmamış, Bunun üzerine Maliye idaresince dernek yönetim kurulunun yedek üyeleri adına icra işlemine başlanılmıştır.Dava konusu olan işlemle alakalı olarak Danıştay Başkanlığınca verilen kararda aşağıda başlıklar halinde gösterilen hususlara değinilmiştir.

-" davalı idarece, dava konusu ödeme emrine dayanak olarak 213 sayılı Yasanın 10. maddesi ile 6183 sayılı Yasanın Mükerrer 35. maddesi gösterilmiş ise de, söz konusu kamu alacağının kaynağı vergi alacağı olmadığından, anılan uyuşmazlıkta 213 sayılı Yasa'nın uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. Ancak 6183 sayılı Yasa'nın mükerrer 35. maddesi uyarınca ödeme emri düzenlenebileceğinden bu husus tek başına bozmayı gerektirmemektedir.

-Dernek tüzel kişiliğini temsil ve idare yetkisi kural olarak yönetim kuruluna aittir. Bu yetki, yönetim kurulu üyelerinin bir kısmına veya üçüncü şahıslara bırakılabilir. Bu takdirde dernek, yetkili kılınan kişi veya kişilerce temsil edilir; dolayısıyla derneğin kamu alacaklarına ilişkin ödevleri, bu kişi veya kişilerce, dernek tüzüğünde veya yönetim kurulu kararında belirlenen esaslara göre, birlikte veya yetkilendirilen her üyece diğerinden bağımsız olarak tek başına yerine getirilir. Temsil yetkisinin, temsil görevi verilen birden fazla üye tarafından veya bunlardan belli sayıdaki üye tarafından ya da müştereken kullanılması gerektiği kararlaştırılmışsa; derneğin amme alacaklarıyla ilgili ödevlerinin, bu üyelerin tümü veya yeterli sayıdaki üye tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Temsil ve idare yetkisinin devredilmemiş olması durumunda ise bu görevleri yönetim kurulu üyelerinin müştereken ve müteselsilen yerine getirmekle yükümlü oldukları tartışmasızdır.

T.C. D A N I Ş T A Y

Onuncu Daire

Esas No : 2004/5790

Karar No : 2007/520

Özeti : Dernek tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen kamu alacağının, sadece derneğin kanuni temsilcisi olan yönetim kurulu üyelerinden tahsil edilebileceği, derneğin yönetim kurulu yedek üyelerinin kanuni temsilci olarak kabul edilemeyeceği, yönetim kurulu üyelerinin takip edilebilmesi için ise kamu alacağının, dernek tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyeceğininanlaşılmış olmasının yeterli olduğu, bu hususta ayrıca aciz fişi düzenlenmesi gerekmediği hakkında.

Temyiz Eden (Davalı) : Yakacık Vergi Dairesi Müdürlüğü

Karşı Taraf (Davacı) : …

İstemin Özeti : Yakacık Avcılık ve Atıcılık Spor Kulübü Derneği'nce Kartal İlçesi Yakacık mevkii 3 pafta 113 parsel sayılı tamamı Hazine adına kayıtlı 52610 m² taşınmazın 5.000 m²’lik kısmının Yakacık Avcılık ve Atıcılık Spor Kulübü derneği tarafından 1.1.1988-31.12.1999 tarihleri arasında işgal edildiğinden bahisle istenilen 9.650-YTL ecrimisilin derneğin yöneticisi olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen 9.10.2002 tarih ve 16903 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılan dava sonucunda; İstanbul 2. İdare Mahkemesince, ödeme emrinin iptali yolunda verilen kararın temyizen incelenerek bozulması davalı idare tarafından istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

D.Tetkik Hakimi : Mustafa Şişaneci

Düşüncesi : 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği belirtilmiştir. Buna göre, asıl borçlu olan tüzel kişinin mal varlığından 6183sayılı Kanunun 54. maddesinde öngörülen cebri tahsil yolları tüketildiği halde bir sonuç alınamaması durumunda, kamu alacağının kanuni temsilcilerinin şahsi mal varlıklarından cebren tahsil edilebileceği sonucuna varılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde de, Vergi Usul Kanunu kapsamında bulunan kamu alacaklarının tüzel kişilerden tahsil edilememesi durumunda, bu kamu alacaklarının tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin malvarlıklarından tahsili yoluna gidilebileceği düzenlenmiştir. Dava konusu ödeme emri, davalı idarenin vergi alacağından kaynaklanmadığından, bakılmakta olan uyuşmazlığa 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nu uygulama olanağı

bulunmamaktadır.

Öte yandan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 85. ve dava konusu uyuşmazlığın doğduğu tarihte yürürlükte bulunan 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun 27. maddesinin  beraber değerlendirilmesinden; derneklerin kanuni temsilcisinin yönetim kurulu olduğu, kanuni temsil yetkisinin üçüncü kişilere devredilebileceği, yönetim kurulu yedek üyelerinin ancak yönetim kurulu asil üyelerinin sahip olduğu yetkileri kullanmaları durumunda kanuni temsilci sıfatına sahip olacakları, dernek denetim kurulunun anılan mevzuat hükümlerine göre kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu tutulamayacakları açıktır.

Dosyanın incelenmesinden, dernek adına ödeme emri tanzim ve tebliğini takiben kamu alacağının dernekten tahsili için bankalar nezdinde mevduat araştırması yapıldığı halde derneğin haczi kabil herhangi bir mal varlığının tespit edilemediği, ayrıca icra memurları tarafından yapılan mal varlığı araştırmasında da bir sonuç alınamadığı, bu işlemlerden sonra davacı adına yönetim kurulu üyesi olduğundan bahisle derneğin ecrimisil borcundan dolayı kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, idare mahkemesince; 6183 sayılı Kanunun 75. maddesinde öngörülen aciz fişi düzenlenmeden kanuni temsilcinin takibe alınamayacağı gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, yapılan tüm araştırmalara rağmen haczi kabil mal varlığına rastlanılmayan dernek tüzel kişiliğinden kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin açık olması karşısında, söz konusu alacağın kanuni temsilcilerden aciz fişi düzenlenmeden de istenebileceği, ancak derneğin yönetim kurulu yedek üyesi olan davacının kanuni temsilci sıfatına sahip olmaması nedeniyle, dernekten tahsil edilemeyen kamu alacağının istenemeyeceği gözetilmeden, aciz fişi düzenlenmemesi gerekçe gösterilerek ödeme emrinin iptali yolunda verilen kararda sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmadığından mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : Gülen Aydınoğlu

Düşüncesi : 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği belirtilmiştir. Buna göre, asıl borçlu olan tüzel kişinin mal varlığından 6183 sayılı Kanunun 54. maddesinde öngörülen cebri tahsil yolları tüketildiği halde bir sonuç alınamaması durumunda, kamu alacağının kanuni temsilcilerinin şahsi mal varlıklarından cebren tahsil edilebileceği sonucuna varılmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, dernek adına ödeme emri tanzim ve tebliğini takiben kamu alacağının dernekten tahsili için bankalar nezdinde mevduat araştırması yapıldığı halde derneğin haczi kabil herhangi bir mal varlığının tespit edilemediği, ayrıca icra memurları tarafından yapılan mal varlığı araştırmasında da bir sonuç alınamadığı, bu işlemlerden sonra davacı adına yönetim kurulu üyesi olduğu derneğin ecrimisil borcundan dolayı kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, idare mahkemesince, 6183 sayılı Kanunun 75. maddesinde öngörülen aciz fişi düzenlenmeden kanuni temsilcinin takibe alınamayacağı gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, yapılan tüm araştırmalara rağmen haczi kabil mal varlığına rastlanılmayan dernek tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyeceği açık olan kamu alacağının, kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan istenebileceği gözetilmeden, aciz fişi düzenlenmemesi gerekçe gösterilerek ödeme emrinin iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle idare mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:

Dava, dernek yönetim kurulu yedek üyesi olan davacıya, dernekten tahsil olanağı bulunmayan kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.

İstanbul 2. İdare Mahkemesince; dernek adına ödeme emrinin tanzim ve tebliğini takiben, kamu alacağının dernekten tahsilini sağlamak amacıyla bankalar nezdinde araştırma yapılmasına karşın herhangi bir malvarlığına rastlanmadığı, icra memurlarınca yapılan araştırmada da herhangi bir malvarlığının bulunmadığı; ancak, aciz fişi düzenlenmeden dernek yöneticisi sıfatıyla davacıdan amme alacağının tahsil edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

Davalı idarece, hukuka uyarlık bulunmadığı iddiasıyla anılan kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde "Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir." hükmüne, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a 4108 sayılı Kanun'un 11 inci maddesiyle eklenen mükerrer 35 inci maddesinde de "Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir....Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.“ hükmüne yer verilmiştir.

Anılan 35 inci maddenin gerekçesinde, "213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesiyle, tüzel kişilerin varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların tüzel kişiliğin kanuni temsilcilerinden takip ve tahsili cihetine gidilmekte olduğu, ancak, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen fiyat farkı, kur farkı, haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi, kaynak kullanımını destekleme primi gibi bazı amme alacaklarının tüzel kişiliğin mal varlığından tahsili imkanı bulunmadığından Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen bu tür alacakların takibinde genel hükümlere başvurulması uzun zaman alacağı gibi, bu hükümlerin uygulanması idareye pratik bir fayda da sağlamayacaktır. Bu itibarla amme borçlusunun mal varlığından alınamayan bu tür alacakların kanuni

temsilcilerinin, teşekkülü idare edenlerin veya yabancı şahıs ve kurum mümessillerinin mal varlığından, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsilini temin etmek ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacaklarda sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarını sağlamak amacıyla 6183 sayılı Kanuna mükerrer 35 inci madde eklenmiştir." açıklaması yer almış olup; buna göre, Vergi Usul

Kanunu kapsamına girmeyen alacaklar dolayısıyla, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.

Her ne kadar, davalı idarece, dava konusu ödeme emrine dayanak olarak 213 sayılı Yasanın 10. maddesi ile 6183 sayılı Yasanın Mükerrer 35. maddesi gösterilmiş ise de, söz konusu kamu alacağının kaynağı vergi alacağı olmadığından, anılan uyuşmazlıkta 213 sayılı Yasa'nın uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. Ancak 6183 sayılı Yasa'nın mükerrer 35. maddesi uyarınca ödeme emri düzenlenebileceğinden bu husus tek başına bozmayı gerektirmemektedir.

Temsilci, başkalarının nam ve hesabına hareket ederek, irade beyanı ile, temsil ettiği kişiyi, hak sahibi veya borçlu kılabilen kişidir. Bu ilişkinin kanuna dayanması durumunda da kanuni temsil ilişkisinin varlığının kabulü gerekir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 84. maddesinde "Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur…..“ hükmü yer almış, Yönetim Kurulunun görevleri başlıklı 85.maddesinde de "Yönetim kurulu,  derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirir. Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebilir.“ hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan yukarıda Türk Medeni Kanunu'ndan aktarılan hükümlere benzer hükümler dava konusu uyuşmazlığın doğduğu tarihte yürürlükte bulunan 2908 sayılı Dernekler Kanunu’nda da yer almıştır. Buna göre; 2908 sayılı Yasa'nın, Yönetim Kurulunun Görevleri ve Teşkili başlıklı 27. maddesi, "Yönetim kurulu, beş asil ve beş yedek üyeden az olmamak üzere genel kurulca gizli oyla seçilir. Asıl üyeliklerde boşalma olduğu takdirde yedek üyelerin göreve çağrılması zorunludur.Yönetim kurulu aşağıdaki hususları yerine getirir. Derneği temsil etmek veya bu hususta kendi üyelerinden bir veya birkaçına yetki vermek,……“ hükmünü taşımaktadır.

O halde; sonuç olarak, dernek tüzel kişiliğini temsil ve idare yetkisi kural olarak yönetim kuruluna aittir. Bu yetki, yönetim kurulu üyelerinin bir kısmına veya üçüncü şahıslara bırakılabilir. Bu takdirde dernek, yetkili kılınan kişi veya kişilerce temsil edilir; dolayısıyla derneğin kamu alacaklarına ilişkin ödevleri, bu kişi veya kişilerce, dernek

tüzüğünde veya yönetim kurulu kararında belirlenen esaslara göre, birlikte veya yetkilendirilen her üyece diğerinden bağımsız olarak tek başına yerine getirilir. Temsil yetkisinin, temsil görevi verilen birden fazla üye tarafından veya bunlardan belli sayıdaki üye tarafından ya da müştereken kullanılması gerektiği kararlaştırılmışsa; derneğin amme

alacaklarıyla ilgili ödevlerinin, bu üyelerin tümü veya yeterli sayıdaki üye tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Temsil ve idare yetkisinin devredilmemiş olması durumunda ise bu görevleri yönetim kurulu üyelerinin müştereken ve müteselsilen yerine getirmekle yükümlü oldukları tartışmasızdır.

Dava dosyasının incelenmesinden; Yakacık Avcılık ve Atıcılık Spor Kulübü Derneğinin Kartal İlçesi Yakacık mevkii 3 pafta 113 parsel sayılı tamamı Hazine adına kayıtlı 52.610 m² taşınmazın 5.000 m²’lik kısmının 1.1.1988-31.12.1999 tarihleri arasında işgal edildiğinden bahisle istenilen 9.650-YTL ecrimisil alacağının tahsili amacıyla dernek adına ödeme emridüzenlendiği; sözkonusu kamu alacağının dernek tarafından ödenmemesi üzerine, davalı idarece 11.10.2001 tarihinde dernek mallarının haczedildiği, yapılan değerleme sonucu haczedilen malların alacağı karşılamaması üzerine, bankalar ve belediye nezdinde yapılan araştırmada da derneğin herhangi haczi kabil malvarlığının bulunmaması nedeniyle söz konusu kamu alacağının tahsili amacıyla, anılan derneğin yönetim kurulu yedek üyesi olan davacı adına dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği, bu işlemin iptali istemiyle de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda anılan mevzuat hükümlerine göre, dernek tüzel kişiliğini temsil yetkisi yönetim kuruluna ait olup; uyuşmazlığa konu olayda, bu yetkinin dernek üyelerinin bir kısmına veya üçüncü bir şahsa devredildiğine ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmaması karşısında, yönetim kurulu asil üyelerinin tamamının derneğin kanuni temsilcisi sayılması gerekmektedir,

Dava dosyasında bulunan 23.7.2001 tarihli Kartal İlçe Emniyet Müdürlüğü yazısı ekinden, davacının yönetim kurulu yedek üyesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, söz konusu derneğin yönetim kurulu yedek üyelerinin, dernek tüzel kişiliğini temsile yetkili olmamaları nedeniyle, ödenmeyen kamu alacağından sorumlu tutulmayacakları açıktır.

Yapılan tüm araştırmalara rağmen haczi kabil malvarlığına rastlanılmayan dernek tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyeceği açık olan kamu alacağının tahsili için ayrıca aciz fişi düzenlenmesine gerek bulunmadığı ve derneğin kanuni temsilcisi olmayan davacıdan ise hiçbir şekilde tahsili yoluna gidilemeyeceği gözetilmeden, aciz fişinin düzenlenmediği gerekçesiyle dava konusu ödeme emrinin iptali yolunda verilen mahkeme kararında sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır.



Açıklanan nedenle, davacının temyiz isteminin reddi ile İstanbul 2. İdare Mahkemesince, dava konusu ödeme emrinin iptali yolunda verilen 29.9.2003 tarih, E:2002/1651, K:2003/1125 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA, 19.2.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Güncelleme Tarihi: 28 Ekim 2019, 11:54
YORUM EKLE