Anayasa Mahkemesi, yurtdışında yaşayanların emekliliği ile ilgili düzenlemeye karşı yapılan başvuruyu reddetti

Anayasa Mahkemesi, yurtdışında yaşayanların emekliliği ile ile ilgili bir başvuruyu reddetti

Anayasa Mahkemesi, yurtdışında yaşayanların emekliliği ile ilgili düzenlemeye karşı yapılan başvuruyu reddetti

Anayasa Mahkemesi, yurtdışında yaşayanların emekliliği ile ile ilgili bir başvuruyu reddetti

Anayasa Mahkemesi, yurtdışında yaşayanların emekliliği ile ilgili düzenlemeye karşı yapılan başvuruyu reddetti

Anayasa Mahkemesi, yurtdışında yaşayanların emekliliği ile ilgili düzenlemeye karşı yapılan başvuruyu reddetti

Anayasa Mahkemesi, yurt dışında yaşayan ve çalışan vatandaşların borçlanmak suretiyle yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için yurda kesin dönüş yapma, yurt dışında çalışmama ve yurt dışındaki devletten yardım almama şartlarının aranmasının eşitsizliğe aykırı olduğu iddiasını reddetti. Mahkemenin esasa ilişkin incelemesi ve değerlendirmesi aşağıda yer almaktadır.

Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kurallar, ilgisi nedeniyle Anayasa’nm 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.

-Anayasa’nın 60. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahipürJ Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. ” denmektedir. Buna göre sosyal güvenlik herkes için bir hak ve bunu gerçekleştirmek devlet için bir görevdir.

-Anayasa'mn 62. maddesinde de devlete yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçları ile birlikte sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda kesin dönüşlerinde yardımcı olunması için gerekli tedbirleri alma görevi yüklenmiştir. Buna göre Anayasa’nm 60. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca sosyal güvenlik hakkının sağlanmasına yönelik tedbirlerin yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşları yönünden de alınması gerekir.

-Sosyal güvenlik; bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin vc geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerinin en aza indirilmesi, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardının güvence altına alınmasıdır. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak kişilerin yaşlılık, hastalık, malullük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır. Kişilere sağlanan bu anayasal güvencelerin yaşama geçirilebilmesi için devlet tüm çalışanlara sosyal güvenlik hakkını sağlamak ve bunun için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

-Yaşlılık aylıkları da sosyal güvenlik hakkı kapsamında olup bu aylıkların tahsisine yönelik koşullar öngörülmesi söz konusu hakkı sınırlamaktadır. Yurt dışında bulunan vatandaşlar bakımından yaşlılık aylığı tahsisi için itiraz konusu kurallar uyarınca aranan yurda kesin olarak dönülmüş olması, bir başka deyişle aktif çalışma hayatının sona erdirilmesi koşulunun da bu çerçevede bir sınırlama olduğu açıktır.

-Anayasa’nın  13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunıılmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirlilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." denilmektedir. Buna göre temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren kanuni düzenlemelerin Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerekir.

-Anayasa’nın 60. maddesinde, sosyal güvenlik hakkı için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırlarının bulunduğu kabul edilmektedir. Öte yandan Anayasa’nm başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevler özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebilir.

-5510 sayılı Kanun’da yaşlılık aylığı tahsisi ile ilgili kuralların incelenmesinden yaşlılık sigortasının belli bir yaşa ulaşılması nedeniyle çalışma gücü azalan sigortalının iş hayatından çekilerek çalışmadan yaşamını sürdürmesini ve bu aşamadaki gelir kaybının giderilmesini amaçladığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda emeklilik veya yaşlılık aylığı diğer sigorta türlerinden farklı olarak aktif çalışma hayatının sona ermesi nedeniyle bağlanmaktadır. Yaşlılık aylığı, maluliyet ve ölüm aylıklarında olduğu gibi uzun vadeli sigorta kollarındandır. Bu sigorta türünde aktif çalışma hayatı sırasında ödenen primlerin oluşturduğu genel kaynak esas alınarak yapılan aktüerya hesaplamaları sonucunda gerektiğinde hazine katkısı da sağlanarak bir sosyal ödeme yapılmaktadır, Bu çerçevede aktif çalışma hayatı sona ermeden yaşlılık aylığı ödenmesinin sosyal güvenlik sistemindeki aktüeryal dengeyi bozacağı söylenebilir. Bu nedenle kurallar söz konusu şartı öngörmek suretiyle genel olarak sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı bir şekilde işlemesini amaçlamaktadır. Dolayısıyla kurallarla getirilen sınırlamanın hakkın doğasından kaynaklandığı, bu yönüyle sınırlamanın anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır.

-Anayasa’nm 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve oraniıhlık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama İle ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantıhlık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.

-Yaşlılık aylığına hak kazanabilmek için kurallar ile öngörülen aktif çalışma hayatının sona erdirilmesinin sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesini sağlamak amacı bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.

-Yaşlılık aylığı tahsisi için kurallar gereğince aktif çalışma hayatının sona erdirilmesi gerekmektedir. Buna karşın sigortalının yaşlılık aylığı yerine aktif çalışma hayatını tercih etmesi durumunda yaşlılık aylığına hak kazanamama durumu geçici olup sigortalının aktif çalışma hayatını sürdürdüğü süreyle sınırlıdır. Bu tercih çalışma hayatının sona erdiği herhangi bir anda sigortalının tekrar yaşlılık aylığı talep etme hakkına zarar vermemekte ve hiçbir hâlde sigortalıyı sosyal güvenlik şemsiyesi dışında bırakmamaktadır. Buna göre kuralların sigortalıya aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği, kurallarla ulaşılmak istenen kamu yararı ile sigortalıların sosyal güvenlik haklarının korunması arasındaki makul dengenin bozulmadığı, dolayısıyla kuralların orantısız bir sınırlamaya neden olmadığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede kuralların sosyal güvenlik hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirmediği sonucuna varılmıştır.

-Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz./ Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz./Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz./Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar denilmek suretiyle kanun önünde eşitlik ilkesine yer verilmiştir.

-Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı; aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, kişilere ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.

-Sosyal güvenlik hakkı bağlamında eşitlik ilkesi yönünden yapılacak anayasallık denetiminde öncelikle Anayasa’nın 10. maddesi çerçevesinde aynı ya da benzer durumda bulunan kişilere farklı muamele yapılıp yapılmadığı tespit edilmeli, bu bağlamda aynı ya da benzer durumdaki kişiler arasında sosyal güvenlik hakkına müdahale bakımından farklılık gözetilip gözetilmediği belirlenmelidir. Bundan sonra farklı muamelenin objektif ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve nihayetinde farklı muamelenin ölçülü olup olmadığı hususları irdelenmelidir.

-Yaşlılık aylığına hak kazanmanın aynı şartlara bağlı tutulması ve aylığın kaynağının devlet olması karşısında yurt dışında ve yurt içinde çalışan Türk vatandaşlarının kıyaslanabilir birer kategori çerçevesinde benzer durumda oldukları açıktır. Yurt içinde ve yurt dışında çalışanlar için yaşlılık aylığı, kişilerin yaşlılık dolayısıyla çalışma durumu sona erdiğinde çalışamama riski karşılığında sosyal güvenlik sisteminin sağladığı bir aylıktır. Bu çerçevede yaşlılık aylığına hak kazanılabilmesi bakımından gerek yurt içinde gerek ise yurt dışında çalışanların aktif çalışma hayatından ayrılmaları öngörülmüştür. Dolayısıyla kurallarda yer alan yurda kesin dönüş şartı, işten ayrılma yönünden yurt içinde ve dışında çalışanlar arasında bir ayrıma neden olmamaktadır. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kurallarda sosyal güvenlik bağlamında Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.

-Öte yandan Anayasa’nın 49. maddesinde çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu belirtilerek çalışma hakkı güvence altına alınmıştır. Kurallarla yaşlılık aylığının alınmaması şartına bağlanmış olsa da çalışma imkânı ortadan kaldıramamakta, çalışıp çalışmama kişinin tercihine bırakılmaktadır. Buna göre kuralların çalışma hakkına yönelik bir sınırlama öngördüğü söylenemez.

- Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 10., 13., 49., 60. ve 62. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.

Kararın tamamını okumak için tıklayınız

YORUM EKLE