Memuriyetten atılan memura disiplin cezası verilir mi?

Memurluktan gerek istifa, gerek atılma gerekse emeklilik yolu ile ayrılanların emekli olmadan önce işlemiş oldukları fiiler nedeniyle soruşturma yapılması , varsa ceza verilmesi gerektiği yönünde mahkeme kararı 

Danıştay 5. Dairesi, yargı mensubu olarak görev yapmakta iken meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılan davacının söz konusu ceza verilmeden önce emekliye ayrılmış olmasının disiplin dosyasının işlemden kaldırılmasını gerektirmediğine hükmetti

T.C.
DANIŞTAY
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 2018/3487
Karar No: 2021/4375


DAVACI : ...
DAVALI : Hakimler ve Savcılar Kurulu
VEKİLİ : Av. .

DAVANIN KONUSU:

Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi üyesi iken tedbiren görevden uzaklaştırılan ve daha sonra da emekliye ayrılan davacının 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 69'uncu maddesinin 2. fıkrası gereğince "meslekten çıkarma" cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanunun 74. maddesinin 2. fıkrası gereğince karar kesinleşinceye kadar görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanmasına dair verilen Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin 19/03/2015 tarih ve 2015/165 sayılı kararına karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Dairenin 30/06/2015 tarih ve 2015/352 sayılı kararına yapılan itirazın reddine ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 06/06/2018 tarih ve E:2012/38, K:2018/218 sayılı kararının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI:

Meslekten çıkarma cezası verilmeden önce emekliye ayrıldığından disiplin cezası verilemeyeceği, disiplin soruşturmasının 2011 yılı Temmuz ayında başladığı, 2 yıl içinde disiplin soruşturmasının sonuçlanıp hakkında karar verilmesi gerekirken 06/06/2018 tarihinde meslekten çıkarılma cezası verildiği, hakkındaki disiplin soruşturmasının 2011 yılı Temmuz ayında başladığı, 2 yıl içinde disiplin soruşturmasının sonuçlanıp karar verilmesi gerekirken 06/06/2018 tarihinde meslekten çıkarılma cezası verildiği, 2 yıllık zamanaşımı süresi geçmiş olması nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği iddia edilerek dava konusu kararın iptali istenilmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI:

Davacının yargılandığı ceza davasında " icbar suretiyle irtikap" suçundan 4 yıl, 2 ay hapis cezasına mahkum edildiği ve cezasının kesinleştiği, 2802 sayılı Kanun'un 69/2. maddesi uyarınca tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Davacı hakkında İcbar suretiyle irtikap suçundan verilmiş ve kesinleşmiş 4 yıl, 2 ay mahkumiyet cezasının bulunduğu anlaşılmakta olup, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin 2. fıkrası uyarınca tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediğinden, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI DANIŞTAY DÜŞÜNCESİ:

Dava, Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi üyesi iken tedbiren görevden uzaklaştırılan ve daha sonra da emekliye ayrılan davacının 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 69'uncu maddesinin 2. fıkrası gereğince "meslekten çıkarma" cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanunun 74. maddesinin 2. fıkrası gereğince karar kesinleşinceye kadar görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanmasına dair verilen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu İkinci Dairesinin 19/03/2015 tarih ve 2015/165 sayılı kararına karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı kurulun, aynı Dairesinin 30/06/2015 tarih ve 2015/352 sayılı kararına yapılan itirazın reddine ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 06/06/2018 tarih ve E:2012/38, K:2018/218 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 69'uncu maddesinin 1. fıkrasında, meslekten çıkarmanın, bir daha mesleğe alınmamak üzere göreve son verilmesi olduğu düzenlenmiş, 2. fıkrasında da, 68. maddesinin (e) bendinde yazılı hallerden dolayı hangi sınıf ve derecede olursa olsun iki defa, diğer hallerden dolayı bir derecede iki veya derece ve sınıf kaydı aranmaksızın üç defa yer değiştirme veya derece yükselmesinin durdurulması cezası almış olmak veya meslekten çıkarılmayı gerektirdiği hükme bağlanmıştır.

Dosyanın ve davalı idarenin dosyaya sunduğu CD içeriği belgelerin incelenmesinden; Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi üyesi iken 23/12/2010 tarihi ve öncesinde gerçekleştirdiği fiilleri nedeniyle hakkında başlatılan disiplin soruşturmasına konu eylemleri nedeniyle yargılandığı Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 03/04/2013 tarih ve E:2012/13, K:2013/4 sayılı kararıyla fiili sabit görülerek "icbar suretiyle irtikap" suçunu işlediği sonucuna varılarak, 4 yıl 2 ay hapis cezasına mahkum olduğu, anılan kararın da temyizi üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02/12/2014 tarih ve E:2013/447,K:2014/526 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda; yukarıda aktarılan yasa hükmü uyarınca hakkında kesinleşen mahkumiyet hükmü bulunan davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Öte yandan; Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından 23 Nisan 2003 tarih ve 2003/43 sayılı kararla kabul edilen ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararla benimsenen "Bangolar Yargı Etiği İlkeleri" karşısında, davacı hakkında verilen meslekten çıkarma cezasının yeniden inceleme talebini reddeden karara yapılan itirazın reddine ilişkin işlemde bu yönüyle de hukuka aykırılık görülmemiştir.

Davacının kendisine meslekten çıkarma cezası verilmeden önce emekliye ayrıldığından bahisle disiplin dosyasının işlemden kaldırılması gerektiği iddiasına gelince; disiplin hukuku görev başında işlenen disiplin suçunun her durumda cezalandırılması gerektireceğini öngörmekte olup, aksine düşünce, ilgililerin görev başında iken disiplin suçu işlemleri nedeniyle sonradan başka kuruma atanmaları, istifa etmeleri, emekli olmaları veya başka bir nedenle görevlerine son verilmesi gibi durumlarda suç teşkil eden eylemlerinin cezasız kalması sonucunu doğuracağından davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ:

Anayasa Mahkemesinden ceza davasında alınan berat kararının disiplin cezasına etkisi kararı Anayasa Mahkemesinden ceza davasında alınan berat kararının disiplin cezasına etkisi kararı

Davacının, Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi üyesi iken 23/12/2010 tarihi ve öncesinde gerçekleştirdiği fiilleri nedeniyle hakkında başlatılan disiplin soruşturmasına konu eylemleri nedeniyle yargılandığı Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 03/04/2013 tarih ve E:2012/13, K:2013/4 sayılı kararıyla fiili sabit görülerek "icbar suretiyle irtikap" suçundan TCK 250/1 ve 62 maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK 53/5 maddesi uyarınca 2 yıl 1 ay süre ile TCK 53/1-a maddesinde belirtilen hak ve yetkileri kullanmaktan yasaklanmasına karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02/12/2014 tarih, E:2013/447, K:2014/526 sayılı kararı ile onanarak 02/12/2014 tarihinde kesinleşmesi üzerine, Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin 19/03/2015 tarih ve 2015/165 sayılı kararı ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 69'uncu maddesinin 2. fıkrası gereğince "meslekten çıkarma" cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanunun 74. maddesinin 2. fıkrası gereğince karar kesinleşinceye kadar görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.

Davacı tarafından yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda, Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin 30/06/2015 tarih ve 2015/352 sayılı kararıyla yeniden inceleme talebinin reddine karar verilmiştir. Daha sonra, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kuruluna yapılan itiraz neticesinde, Genel Kurulun 06/06/2018 tarih ve E:2012/38, K:2018/218 sayılı kararı ile davacının itirazı reddedilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

İlgili Mevzuat:

Anayasa'nın "Hakimlik ve savcılık teminatı" başlıklı 139. maddesinde, "Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz. Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar ile meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır." hükmüne, 140. maddesinin üçüncü fıkrasında da, "Hakim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir.

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Meslekten çıkarma cezası" başlıklı 69. maddesinde, "Meslekten çıkarma: Bir daha mesleğe alınmamak üzere göreve son verilmesidir.

68'inci maddenin (e) bendinde yazılı hallerden dolayı hangi sınıf ve derecede olursa olsun iki defa, diğer hallerden dolayı bir derecede iki veya derece ve sınıf kaydı aranmaksızın üç defa yer değiştirme veya derece yükselmesinin durdurulması cezası almış olmak veya taksirli suçlar hariç olmak üzere, altı aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile 8'inci maddenin (h) bendinde yazılı suçlardan biri ile kesin hüküm giymek meslekten çıkarılmayı gerektirir. Ancak, verilen cezanın 8'inci maddenin (h) bendinde yazılı suçlardan dolayı verilmemiş olması ve cezanın ertelenmiş, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50'nci maddesindeki tedbirlerden birine çevrilmiş veya yüzseksen günden fazla adli para cezası olması halinde meslekten çıkarma cezası yerine, yer değiştirme cezası verilir.

Birinci fıkra dışında kalan ceza mahkümiyetlerinin ertelenmiş veya 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50'nci maddesindeki ceza veya tedbirlere çevrilmiş olup olmadığına bakılmaksızın suçun niteliğine göre 64, 65, 66, 67 veya 68'inci maddelerde sayılan disiplin cezalarından biri verilir.

Hükümlülüğü gerektiren suç, mesleğin şeref ve onurunu bozan veya mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte görülürse, Kanunda daha alt derecede bir disiplin cezası öngörülmemiş olmak kaydıyla, cezanın miktarına ve ertelenmiş veya 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50'nci maddesindeki ceza veya tedbirlerden birine çevrilmiş olup olmadığına bakılmaksızın, meslekten çıkarma cezası verilir.

Disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil suç teşkil etmezse ve hükümlülüğü gerektirmese bile mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde de meslekten çıkarma cezası verilir." hükmü yer almaktadır.

Anılan Kanunun, hakim ve savcı adaylığına atanabilmek için ilgililerin sahip olması gereken niteliklerin sayıldığı 8. maddesinin (h) bendinde de, ''Taksirli suçlar hariç olmak üzere, üç aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı bir suçtan veya kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak veya bu suçlardan veya taksirli suçlar hariç olmak üzere üç aydan fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir fiilden dolayı soruşturma veya kovuşturma altında olmamak.'' koşulu yer almıştır.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilen ve Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmiş bulunan Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde de, bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmış olup, hakimlerin herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmelerine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışları ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmeleri gerektiği; yargı görevlerini tarafsız, önyargısız ve iltimassız olarak yerine getirmek zorunda oldukları; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hakim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmaları gerektiği; davranışlarının makul bir kişinin gözünde tasvip edilir nitelikte olmasını sağlamaları ve hal ve davranış tarzlarının, insanların yargının doğruluğuna ilişkin inancını kuvvetlendirici nitelikte olması gerektiği; yalnızca adaleti sağlamakla kalmamaları, bu görüntüyü yansıtılmak zorunda da oldukları; sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda oldukları ve bunu özgürce ve kendi iradeleriyle yapmaları gerektiği; ailelerinin, sosyal ilişkilerinin veya diğer ilişkilerinin, hakim olarak mesleki davranışlarını veya kararlarını uygunsuz bir şekilde etkilemesine izin vermemeleri gerektiği; yargı görevinin yerine getirilmesinde herhangi bir kimsenin kendilerini uygunsuz bir şekilde etkileyebileceği izlenimine yol açmamaları ve başkalarının böyle bir izlenime yol açmasına müsaade etmemeleri gerektiği; özetle, hakimlerin yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranmak zorunda oldukları belirtilmiştir.

Dava Konusu İşlemin İncelenmesi:

Dava dosyasının ve davalı idarenin dosyaya sunduğu CD içeriğinde yer alan disiplin soruşturma raporu ve belgelerin incelenmesinden, davacının üzerine atılı icbar suretiyle irtikap suçundan yargılandığı Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 03/04/2013 tarih ve E:2012/13, K:2013/4 sayılı kararıyla 4 yıl, 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve bu kararın Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02/12/2014 tarih, E:2013/447, K:2014/526 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.

Bu durumda, davacı hakkında verilen kesinleşmiş 4 yıl, 2 ay mahkumiyet kararı nedeniyle, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "...taksirli suçlar hariç olmak üzere, altı aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile 8'inci maddenin (h) bendinde yazılı suçlardan biri ile kesin hüküm giymek meslekten çıkarılmayı gerektirir." hükmü uyarınca meslekten çıkarılması için öngörülen mahkumiyet koşulu gerçekleşmiştir.

Diğer taraftan; davacı tarafından, kendisine meslekten çıkarma cezası verilmeden önce emekliye ayrıldığından bahisle disiplin dosyasının işlemden kaldırılması gerektiği iddia edilmiş ise de, disiplin hukuku görev başında işlenen disiplin suçunun her durumda cezalandırılması gerektireceğini öngörmekte olup, aksine düşünce, ilgililerin görev başında iken disiplin suçu işlemleri nedeniyle sonradan başka kuruma atanmaları, istifa etmeleri, emekli olmaları veya başka bir nedenle görevlerine son verilmesi gibi durumlarda suç teşkil eden eylemlerinin cezasız kalması sonucunu doğuracağı gibi emekliye ayrılan veya istifa eden kişilerin yeniden atama yoluyla tekrar göreve dönme ihtimalleri her zaman mevcut olduğundan ilgililerin disiplin suçu teşkil eden işlem ve eylemlerinin cezalandırılmasının hukuki bir zorunluluk olduğunun kabulü ile davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir.

Yine davacı tarafından; hakkındaki disiplin soruşturmasının 2011 yılı Temmuz ayında başladığı, 2 yıl içinde disiplin soruşturmasının sonuçlanıp karar verilmesi gerekirken 06/06/2018 tarihinde meslekten çıkarılma cezası verildiği, 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği iddia edilmiş ise de, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Ceza soruşturması veya kovuşturması ile disiplin soruşturmasının bir arada yürütülmesi ve zamanaşımı "başlıklı 72. maddesinin 2. fıkrasında, meslekten çıkarma ve yer değiştirme cezalarını gerektiren eylemler hariç olmak üzere, bu Kanuna göre disiplin soruşturmasını gerektiren eylemlerin işlenmesinden itibaren üç yıl geçmiş ise disiplin soruşturması açılamaz. Disiplin cezasını gerektiren eylemin işlendiği tarihten itibaren beş yıl geçmiş ise disiplin cezası verilemez." hükmü, 3. fıkrasında, "Disiplin cezasını gerektiren eylem, aynı zamanda bir suç teşkil eder ve bu suç için kanunda daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüş olur ve ceza soruşturması veya kovuşturması da açılır ise, ikinci fıkrada belirtilen süre yerine bu süreler uygulanır. Hakimler ve Savcılar Kurulunca kovuşturma sonucunun beklenmesine karar verilenler hakkında ise, mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren iki yıl geçmekle ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar." hükümlerine yer verilmiştir. Buna göre icbar suretiyle irtikap suçundan dolayı kesinleşmiş mahkumiyet kararı verilen davacı hakkında tesis edilen dava konusu meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin kararlarda 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 72. maddesinin 3. fıkrası gereğince zamanaşımı bulunmadığından, davacının iddiası yerinde görülmemiştir.

Bu durumda, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 69'uncu maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına dair Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesi kararına karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine dair karara karşı yaptığı itirazın reddine ilişkin 06/06/2018 tarih ve E:2012/38, K:2018/218 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1.Davacının meslekten çıkarma cezası cezalandırılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin 19/03/2015 tarih ve 2015/165 sayılı kararına karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Dairenin 30/06/2015 tarih ve 2015/352 sayılı kararına yapılan itirazın reddine ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 06/06/2018 tarih ve E:2012/38, K:2018/218 sayılı kararının iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,

2.Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam 296,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,

3.Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,

4.Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 08/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Editör: Haber Merkezi