Harcırahta yalan beyan veren memura uygulanacak cezalar

6245 sayılı harcırah kanununa göre yanlış yalan beyan veren memura uygulanacak cezalar

Harcırahta yalan beyan veren memura uygulanacak cezalar

6245 sayılı harcırah kanununa göre yanlış yalan beyan veren memura uygulanacak cezalar

Harcırahta yalan beyan veren memura  uygulanacak cezalar

Harcırahta yalan beyan veren memurlara  uygulanacak cezalar 

Harcırah, görevli bulundukları asıl yerden başka bir yere/yerlere geçici veya sürekli görevle naklen atanan memur ve hizmetlilere görevlendirildikleri yerlerde veya yeni görev yerlerine taşınmalarından dolayı yapacakları ilave masraflara karşılık olarak yapılan parasal ödemelere karşılık gelmektedir. Harcırah Kanunu’na göre, harcırahın unsurları, Kanunun 5’inci maddesinde yer verildiği üzere, yol gideri, gündelik, aile gideri ve yer değiştirme gideri olmak üzere dört unsurundan oluşmakta olup, kanun kapsamında yapılan görevlendirmelerde ilgili görev ve yolculuklarının durumuna göre bu unsurlardan birine, birkaçına veya tamamına hak kazanabilmektedir. Harcırah unsurlarından yararlanılan kişinin görev ve unvanı ödenecek harcırah miktarı etkilemektedir.

Aynı şekilde statüsü de etkilemektedir. Söz konusu ödemeler de sadece memurlar yararlanmamakta, belli durumlarda memur yakınları için de ödeme söz konusu olabilmektedir. Harcırah verilecek kişilerle ilgili hükümler 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 4’üncü maddesinde; sürekli görev yolluğunun verilmesi ile ilgili hükümler Kanunun 10’uncu maddesinde; memur ve hizmetli tarafından atandığı yeni görev yerine götürülmeyerek ikamet amacıyla başka yere gönderilen aile efradı için verilecek harcıraha ilişkin hükümler ise Kanunun 25’inci maddesinde düzenlenmiştir. 6245 sayılı Harcırah Kanunu kapsamına giren idarelerde görev yapan personele yaptığı giderlere karşılık olarak çeşitli kriterler ışığında harcırah verilmekte olup, yapılan bu harcırah ödemelerinde ilgili personel dışında, duruma göre, personelin eşi, çocuğu ve hatta bakmakla yükümlü bulunduğu diğer yakınları da yararlanabilmektedir. Anlatılanlar ışığında “harcırahı”; bir kamu görevlisinin kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla katlanmak zorunda kaldığı mali külfete, kamunun aktif katılımını sağlayan bir hukuksal argüman olarak tanımlamak mümkün olup, bu yaklaşım ise, harcırah ödemelerinin kazanılmış hak kapsamında sayılmayacağını ortaya koymaktadır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 34’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında, ilgili olduğu mali yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde alacaklıları tarafından geçerli bir mazerete dayanmaksızın, yazılı talep edilmediğinden veya belgeleri verilmediğinden dolayı ödenemeyen borçların zamanaşımına uğrayarak kamu idareleri lehine düşeceği hükme bağlanmıştır. Kamu personeline yaptığı göreve karşılık olarak ödenen harcırahın, çeşitli nedenlerle ödenmesi gereken tutardan daha fazla ödenmesi her zaman söz konusu olabilmektedir.

6245 sayılı Kanun’un “Hilafı hakikat beyanname verenler” başlıklı 60’ncı maddesi uyarınca da, “Bu kanuna göre tahakkuk edecek, istihkakın miktarını artıracak şekilde-maddi hatalar hariç-hilafı hakikat beyanname verenler hakkında, …ve bu gibilerin bu suretle aldıkları fazla harcırah, Devlet özel idare ve belediyelerce Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanununa göre ve bu kanuna tabi diğer kurumlarca da umumi hükümlere tevfikan tahsil olunur” hükmü bulunmaktadır.

Bu çerçevede, Hazine ve Maliye Bakanlığınca hazırlanan 16 Sıra No’lu Genel Tebliğe (Kişilerden Alacaklar) baktığımızda, söz konusu Genel Tebliğe göre, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun, 14/6/1974 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 22/12/1973 tarihli ve E. No. 1968/8, K.No.1973-14 sayılı bağlayıcı kararı ışığında, idarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde, süre aranmaksızın kanunsuz ödenen meblağ her zaman geri alınabilecektir. Ayrıca, idarenin hatalı ödemeleri geri isteme hak/yetkisine ilişkin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/11/1973 tarihli ve 1972-6 Esas, 1973-2 Karar numaralı İçtihadı Birleştirme Karan ile 05/12/1984 tarihli ve 1982-387 Esas, 1984-997 Karar sayılı Kararı da bulunmaktadır. Buna göre, idarelerce fazla veya yersiz ödenen miktarların 60 günlük süre içerisinde idari işlemle, bu süre geçtikten sonra da genel hükümlere göre geri istenebileceği ifade edilmiştir.

Konuyla ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yazılarında da idarelerce fazla ve yersiz ödenen miktarların 60 günlük süre içerisinde idari işlemle, bu süre geçtikten sonra genel hükümlere göre istenebileceği ifade edilmiş olup, bu bağlamda anılan Bakanlığın ve dolayısıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/11/1973 tarihli ve 1972-6 Esas, 1973-2 Karar numaralı İçtihadı Birleştirme Karan ile 05/12/1984 tarihli ve 1982-387 Esas, 1984-997 Karar sayılı Kararı görüşü çerçevesinde hareket edilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, 6245 sayılı Kanun’un 59’uncu maddesinde, harcırah ödenmesi ve avansların mahsubu işlemlerinde aksi sabit oluncaya kadar memurun beyanına itibar olunacağı hususu hükme bağlanmış olup, bu düzenleme uyarınca, beyana aykırılıklara ise çeşitli yaptırımların uygulanması söz konusu olabilmektedir. Nitekim 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun “Hilafı hakikat beyanname verenler” başlıklı 60’ncı maddesi ise; “Bu kanuna göre tahakkuk edecek, istihkakın miktarını artıracak şekilde-maddi hatalar hariç-hilafı hakikat beyanname verenler hakkında, mensup oldukları kurumların inzibat, memurin, müdürler komisyonları gibi salahiyetli heyet ve makamlarının kararı ile ve işlenen suçun mahiyet ve şümülüne göre rütbe veya sınıf tenzili veya ihraç cezalarından her hangi biri tatbik olunur ve bu gibilerin bu suretle aldıkları fazla harcırah, Devlet özel idare ve belediyelerce Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanununa göre ve bu kanuna tabi diğer kurumlarca da umumi hükümlere tevfikan tahsil olunur. Suçlu hakkında idarece ittihaz olunan inzıbati kararlar cezai takibata mani olmayıp bu gibiler hakkında ayrıca hukuku amme davası ikame ve kanuni takibat icra olunur.” Hükmüne amirdir. Söz konusu Yasa maddesi uyarınca, hatalı yapılan bildirimler ve neticesinde uygulanacak yaptırımlar açıklığa kavuşturulmuştur. 6245 sayılı Yasa’nın 60’ncı maddesi değerlendirirken öncelikle yapılan hatalı bildirimin niteliğinin incelenmesi gerekmektedir. Bu hususta yapılacak değerlendirmede, öncelikle yapılan hatanın kaynağının maddi hata olup olmadığına bakılması gerekmektedir.

Şayet maddi hata olduğu açık bir şekilde anlaşılıyorsa, bu durumda yasa maddesinde belirtilen yaptırım koşullarının oluşmadığını söyleyebiliriz. Şayet yapılan hata maddi nitelikte bir hata değilse, yani bu nitelikteki bir hatayı aşan özelliğe sahip ise bu durumda yasa maddesinde geçen cezai yaptırımların uygulanması söz konusu olabilmektedir. Bu bağlmada, yasa maddesinde geçtiği üzere, idari ve cezai yaptırımların uygulanması üç koşulun oluşmasına bağlı bulunmaktadır. Söz konusu koşullar ise;

  • Öncelikle gerçeğe aykırı bir bildirim bulunmalı,
  • Gerçeğe aykırı bildirim sonucunda harcıraha ait istihkakta (hakedişte) artış olmalı,
  • İstihkakta (hakedişte) meydana gelen artışın maddi hatadan kaynaklanmaması, şeklinde sıralanabilir.

Kaldı kisöz konusu madde uyarınca, maddi hatalar hariç olmak üzere harcırah istihkaklarını arttıracak tarzda gerçek dışı beyanname verenler hakkında işlenen fiilin mahiyeti göre uygulanacak yaptırımlar da belirtilmiştir. Söz konusu yasa maddesinde, “…mensup oldukları kurumların inzibat, memurin, müdürler komisyonları gibi salahiyetli heyet ve makamlarının kararı ile ve işlenen suçun mahiyet ve şümülüne göre rütbe veya sınıf tenzili veya ihraç cezalarından her hangi biri tatbik olunur ve bu gibilerin bu suretle aldıkları fazla harcırah, Devlet özel idare ve belediyelerce Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanununa göre ve bu kanuna tabi diğer kurumlarca da umumi hükümlere tevfikan tahsil olunur. Suçlu hakkında idarece ittihaz olunan inzıbati kararlar cezai takibata mani olmayıp bu gibiler hakkında ayrıca hukuku amme davası ikame ve kanuni takibat icra olunur …” denilmek suretiyle gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlara uygulanacak yaptırımların kapsamı açıklanmıştır.

Dolayısıyla söz konusu yaptırımlar gereğince;

  •  İlgili kurumca idari soruşturma yapılıp neticesine göre disiplin cezası verilmesi mümkündür.
  •  Gerçeğe aykırı bildirim neticesine bağlı olarak adli makamlarca takibat ve sonrasında yargılama söz konusu olabilir.
  • Ayrıca gerçek dışı bildirim nedeniyle bu kapsamda fazla hakediş ödemesine neden olan harcırah tutarının re’sen geri alınması söz konusu olabilmektedir.

Kurumlarca gerçekleştirilen idari işlemler ile adli makamlarca gerçekleştirilen işlemler birbirlerinden farklı süreçlerden oluşmaktadır. Bu itibarla, idari yönden yapılan soruşturmalar sonucunda verilen kararlar cezai soruşturmaya engel değildir. Bu sebeple, bunlar hakkında ayrıca yargı organlarınca kamu davası açılabilecektir. Nitekim 657 sayılı Yasa’nın “Cezai kovuşturma ile disiplin kovuşturmasının bir arada yürütülmesi” başlıklı 131’inci maddesi uyarınca, aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremeyeceği, memurun ceza kanununa göre mahküm olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamayacağı ifade edilmiştir. Ancak 6245 sayılı Yasa’nın kabul edildiği tarihi ve bu çerçevede, personel mevzuatındaki değişiklikleri dikkate aldığımızda, 6245 sayılı Yasada öngörülen cezaların günümüz mevzuatına göre yorumlanması gerektiği düşünülmektedir. Bu bağlamda, uygulanacak idari yaptırımlar kapsamında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/D-f maddesinde gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek fiili, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiiller arasında sayılmıştır.

Bu nedenle, 6245 sayılı Kanun’un 60’ncı maddesi ile öngörülen sınıf indirimi cezasının yerine 657 sayılı Kanun’un 125’inci maddesinde yer alan ve sınıf indirimi cezasının karşılığı olarak kabul edebileceğimiz kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının, ilgili kurullarca verilmesi ve uygulanması gerekebilecektir. Çünkü sınıf indirimi cezası şeklinde 657 sayılı Yasa’da tanımlanan bir ceza bulunmamaktadır. Bunlarla birlikte, 657 sayılı Yasanın 125/E maddesi kapsamına giren bir fiilin süreçte tespiti halinde, Devlet Memurluğundan Çıkarılma cezasının uygulanması da söz konusu olabilecektir. Diğer taraftan, gerçeğe aykırı belge ibrazı suretiyle bildirimde bulunma fiilinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan suçlar kapsamında bulunduğunu, söz konusu fiilin anılan Yasanın 204’üncü maddesinde yer alan Resmi Belgede Sahtecilik suçuna karşılık geldiğini ifade edebiliriz.

Çünkü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204’üncü maddesinde yer alan “Resmi Belgede Sahtecilik” suçu, anılan maddede “Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.” şeklinde tanımlanmıştır.

Söz konusu suç kapsamına giren fiilin ise özel bir yasa olan 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun gereğince ön inceleme kapsamında incelenmesi ve neticesine göre soruşturma izni verilmesi durumunda (itiraza ilişkin süreç saklı kalmak koşuluyla) adli makamlara kamu davası açılması için konunun ilgili Başsavcılıklara intikal ettirilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, 6245 sayılı Kanun’un 60’ıncı maddesi uyarınca, gerçeğe aykırı bildirimlere bağlı olarak uygulanacak yaptırımlar arasında, gerçeğe aykırı bildirim sonucu fazla ödenen miktarın Devlet, özel idare ve belediyelerce 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca ve harcırah kanununa tabi diğer kurumlarca da genel hükümlere göre tahsil edileceği hüküm altına alınmıştır. Bu itibarla, gerçeğe aykırı bildirimde bulunulması suretiyle, haksız yere ödenen harcırahın, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 60’ıncı maddesi gereğince 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre (kapsam dışı idareler için genel hükümlere göre) tahsil edilmesi gerekmektedir.

Kaynak : 100 soruda harcırah rehberi  ( Ticaret Bakanlığı İç denetim birimi)

YORUM EKLE