Disiplin cezasında oranlılık ilkesi

memurca işlenen fiil ile memura verilecek ceza arasında adil bir denge bulunmalıdır, disiplin hukukunda oranlılık ilkesi olarak adlandırılan bu durum hakkında

Disiplin cezasında oranlılık ilkesi

memurca işlenen fiil ile memura verilecek ceza arasında adil bir denge bulunmalıdır, disiplin hukukunda oranlılık ilkesi olarak adlandırılan bu durum hakkında danıştay kararı

Disiplin cezasında oranlılık ilkesi

Disiplin cezasında oranlılık ilkesi 

Memurlar hakkında uygulanan cezalarda memura verilen disiplin cezası ile memurun işlemiş olduğu fiil arasında adil bir denge olmak zorundadır. Memura işlemiş olduğu fiile verilmesi gereken cezadan daha ağır bir ceza verilmesi durumunda verilen bu cezalar mahkemelerce iptal edilmektedir. Disiplin hukukunda oranlılık ilkesi olarak adlandırılan bu durumla alakalı danıştay başkanlığınca farklı zamanlarda verilmiş olan kararlar yazımız ekinde yer almaktadır.

Oranlılık İlkesi Disiplin hukuku alanında devlet memuruna uygulanan yaptırım ile bunu gerektiren disiplin fiili arasında adil bir “oran” olmalı, “oransızlık” hâlinde yaptırım uygulanamamalıdır. Danıştay bir kararında, “... disiplin suçu olarak hakaret eyleminin cezası bir yıl süre ile okuldan uzaklaştırma olduğu hâlde sırf hüküm giydiği gerekçesiyle bu süreyi aşan bir ceza uygulanarak öğrencinin ilişiğinin kesilmesi suçla ceza ve yönetmelikteki iki kural arasında adil bir denge bulunmadığını açıkça göstermektedir. Bu durum gözetilmeden davayı reddeden idare mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmaktadır...” hükmüne yer vermiştir. (D. 8.D., E. 1988/20, K. 1990/145).

Danıştay bir başka kararında “Bir memur hakkında takdir edilen disiplin cezası ile, ilgilinin eylemi arasında adil bir denge bulunması ilkesi disiplin hukukunun temel ilkelerindendir. Bu denge kurulurken olayın oluş biçimi, ilgilinin suç kastının bulunup bulunmadığı, irade dışı etkenlerin eylemin meydana gelmesine etkisi gibi hususların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Olayda, davacının görev yerinden farklı bir yerde ikamet eden eşini tedavi ettirmek için 26.10.1993 günü hasta sevk kağıdı aldığı, ulaşım zorluğu nedeniyle 27.10.1993 günü ... Devlet Hastanesine ulaştığı, araya Cumhuriyet Bayramı ve hafta sonu tatili girmesi nedeniyle tedaviye ancak 1.11.1993 günü başlanabildiği, her ne kadar bu hususu yeterli delillerle ortaya koyamıyor ise de neticede eşine hasta teşhisi konulduğu, tedavinin gecikmesi ve davacının göreve devamsızlığında araya giren resmi tatilin de etkili olduğu anlaşılmaktadır.’’ şeklinde hüküm kurarak eylem ile ceza arasında adil bir dengenin olup olmadığını incelemiştir. (D.8.D., T.11.12.1997, E.1995/3680, K.1997/3928)

YORUM EKLE