Yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ödenmesi

yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ek ödemesi yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının

Yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ödenmesi

yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ek ödemesi yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

Yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ödenmesi

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

ARİF III SEYNLI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

Başvuru Numarası

Karar Tarihi

: 2019/39033

: 28/6/2022

Başkan

Üyeler

Raportör Başvurucular

: Kadir ÖZKAYA

: Engin YILDIRIM

Rıdvan GÜLEÇ

Yıldız SEFERİNOĞLU

Kenan YAŞAR

; Ayhan KILIÇ

: l.ArifHUSEYNLI

2.            Elbay BAYRAMLI

3.            RajabGULIYEV

4.            Sabuhi ALISHOV

5.            Ulvi MAJIDLI

6.            Vusala YUSUFOVA

Başvurucular Vekilleri: Av. Cengiz AKSU

Av. Yeliz VARDI

I. BAŞVURUNUN KONUSU

I.             Başvuru, yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ek ödemesi yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II.            BAŞVURU SÜRECİ

2.            Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3.            2019/39034, 2019/397II, 2019/39818. 2019/40492 ve 2019/40499 numaralı başvurular eldeki başvuruyla birleştirilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin birer örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

111.       OLAV VE OLGULAR

5.            Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6.            Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı olan başvurucular, Ankara'daki bazı üniversitelerin tıp fakültesi hastanelerinde yabancı uyruklu kontenjanından tıpta uzmanlık öğrenimi görmektedir.

7.            4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumlan ile Esenlendirme (Rehahilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun'un 5. maddesi ile 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 58. maddesi kapsamında tıpta uzmanlık öğrencilerine de yapılan döner sermaye ek ödemesinden başvurucular yararlandırılmamaktadır.

8.            Başvurucular, çalıştıkları kurumlara muhtelif tarihlerde başvuruda bulunarak döner sermaye gelirlerinden yapılan ek ödemeden kendilerinin de yararlandırılmasını talep etmiştir. İdarelerce başvurular reddedilmiştir.

9.            Başvurucular, söz konusu ret işlemlerinin iptali ile idareye başvuru tarihinden altmış gün öncesinden itibaren yararlandırılmaları gereken ek ödemelerin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle muhtelif tarihlerde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açmıştır. Dava dilekçelerinde başvurucular, döner sermaye gelirlerine Türk vatandaşı öğrencilerle aynı derecede katkı sağladıkları hâlde bu gelirlerden pay almamalarının ayrımcılık yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

10.          Davalı üniversitelerin savunma yazılarında, yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermayeden ek ödeme yapılmasını öngören bir kanun hükmü bulunmadığından başvuruculara döner sermaye ek ödemesi yapılmasının mümkün olmadığı iddia edilmiştir.

11.          İdare Mahkemelerinin muhtelif tarihlerde verdikleri kararlarla ret işlemlerinin iptaline ve yoksun kalınan döner sermaye ek ödemelerinin yasal faiziyle birlikte başvuruculara ödenmesine hükmedi İm iştir. Kararların gerekçelerinde 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atîarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un ek 14. maddesinin dördüncü fıkrasına. 26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönctmeliği'nin 12. maddesine. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun ek 33. maddesine yer verildikten sonra söz konusu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden tabip, diş tabibi ve eczacı olarak uzmanlık eğitimine kabul edilenlere gerekli ödemelerin yabancı uyruklu-Türk uyruklu ayrımı olmadan yapılması gerektiğinin anlaşıldığı ifade edilmiştir. Kararlarda, 657 sayılı Kanun'un ek 33. maddesinin ikinci fıkrasına "(e) bendi kapsamında bulunanlar” ibaresinden sonra gelmek üzere "ile yalaklı tedavi kurmalarında çalışan ve 11/4/1928 tarihli ve 1219 saydı Kanunun ek 14 iincii maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında bulunanlar” ibaresinin eklendiğine dikkat çekilerek kanun koyucunun iradesinin döner sermaye gelirine aktif olarak katkı sağlayan herkesin döner sermaye gelirinden pay almasının sağlanması olduğu vurgulanmıştır. Kararlarda sonuç olarak mevzuatta yabancı uyruklulara döner sermaye gelirinden pay verilmesini yasaklayan herhangi bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla yabancı uyruklu olup olmadığına bakılmaksızın fiilen çalışan tüm tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermayeden pay verilmesinin hakkaniyet gereği olduğu açıklanmıştır.

12.          Üniversitelerin istinaf istemini inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 11/10/2019 tarihinde istinaf İstemini kabul ederek ilk derece mahkemelerinin kararlarını kaldırmış ve davaları reddetmiştir. Kararların gerekçesinde, 657 sayılı Kanun'un ek 33. maddesinde sadece nöbet ücretlerinin ödenmesine ilişkin hükümlerin bulunduğu ve söz konusu maddede yapılan değişikliğin ancak nöbet ücretini kapsadığı ifade edilmiştir. Kararda, 209 sayılı Kanun'un 5. maddesinde ve 2547 sayılı Kanun'un 58. maddesinde kimlerin döner sermaye gelirlerinden pay alacağının açıkça düzenlendiği, yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerinin bu kapsamda yer almadığı vurgulanmış; yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine 1219 sayılı Kanun’un ek 14. maddesinin dördüncü fıkrası kapsamındaki ödeme dışında döner sermaye ek ödemesi yapılamayacağı belirtilmiştir. Ayrıca yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine nöbet ücreti ödendiğini öngören hükümden hareketle döner sermaye ek ödemesi de yapılması gerektiğinin kabulünün mümkün olmadığı açıklanmıştır.

13.          Nihai kararlar muhtelif tarihlerde başvuruculara tebliğ edilmiş, başvurucular süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14.          Yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ek ödemesi yapılıp yapılmayacağı konusunda Bölge İdare Mahkemesi, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi ve İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdarî Dava Dairesi arasında görüş ayrılığının ortaya çıkması üzerine bazı başvurucuların talebi üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulu 14/1/2020 tarihli kararla İçtihat aykırılığının giderilmesi için dosyanın Danıştaya gönderilmesine karar vermiştir, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca (ÎDDK) verilen 6/7/2020 tarihli ve E.2020/98. K.2020/110 sayılı kararla içtihadın Bölge İdare Mahkemesinin görüşü doğrultusunda birleştirilmesine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şövledir:

Başvuruya konu olan kararlar arasındaki aykırılığı, yabancı uyruklu, tıpta uzmanlık eğitimi alan öğrencilere döner sermaye ödenip ödenmeyeceği hususu oluşturmaktadır.

10/09/201-1 tarih ve 29116 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kamın ve Kamın Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun'un 69. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Ek 33. maddesinde yapılan değişiklikle yabana uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine de nöbet ücreti ödenmesi öngörülmüştür. Ancak, nöbet ücreti ile döner sermaye ödemesi farklı ödemeler olup mevzuatta ayrı ayrı düzenlenmiştir.

Döner sermaye ödemesinin hangi oranlarda ve kimlere yapılacağı hususu, 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumlun ile Esenlendirme /Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun'un 5. maddesinde ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 58. maddesinde yer almakta olup, ödeme yapılacaklar arasında tıpta uzmanlık eğitimi alan yabancı uyruklular sayılmamıştır.

Yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ödemesi yapılabilmesi için yasal düzenleme bulunmadığından uzmanlık eğitimine devam ederken döner sermaye ödemesinden yararlanmaları mümkün olmadığı gibi, Türk uyruklu öğrencilerden farklı kontenjanlar kapsamında, farklı bir tıpta uzmanlık eğitimi sınavına girerek uzmanlık eğitimine başladıklarından Türk uyruklu öğrenciler ile aynı statüde değerlendirilmelerine de hukuken olanak bulunmamaktadır.

IV.          İLGİLİ HUKUK

A.           Ulusal Hukuk

15.          209 sayılı Kanıın’un 5. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

'Y..J döner sermaye gelirlerinden, döner sermayeli sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan memurlar ve sözleşmeli personel ile açıktan vekil olarak atananlara mesai içi veya mesai dışı ayrımı yapılmaksızın ek ödeme yapılabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, hu ödemenin oranı île esas ve usûlleri; personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, tetkik, eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Bakanlık merkez teşkilatı ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu (laborotuvarlar hariç} ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun merkez teşkilatında görev yapanlar dışındaki personele, (...) (1) döner sermaye gelirlerinden, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun tabip ve eczacı unvanlı kadrolarında çalışanlar ile sağlık ve yardıma sağlık hizmetleri ile teknik hizmetler sınıfı kadrolarına atanmış olup Kurumun analiz ve kontrol laboratuvarlarında fiilen görev yapan personele döner sermaye gelirlerinden dördüncü fıkra uyarınca Bakanlık döner sermaye hesabına aktardan tutardan birinci fıkrada belirlilen esaslar çerçevesinde bir ayda yapılacak ek ödemenin tutarı, ilgili personelin bir avda alacağı aylık (ekgösterge dâhil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı ile yabancı dil tazminatı hariç) toplamının: eğitim görevlisi ile uzman tabip kadrosuna atanan profesör ve doçentlerde viizde 800'ümi. uzman tabip ve tıpta uzmanlık mevzuatında belirtilen dallarda bu mevzuat hükümlerine göre uzman olanlar ile uzman diş tabiplerinde yüzde 700'ünü. pratisyen tabip ve diş tabipleri ile uzman eczacılarda yüzde 500'ünü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumanda görev yapan eczacılara yüzde 350 sini, idari sağlık müdür yardımcısı, İdarî halk sağlığı müdür yardımcısı, hastane müdürü ve eczacılarda yüzde 250'sini, başhemşirelerde yüzde 200’ümi, diğer personelde ise yüzde 15 O'sini geçemez. (Ek cümle: 19/11/2014-6569/22 md.) Sağlık Bakanlığı tarafından, Maliye Bakanlığının onayı ile belirlenen özellikli tıbbi işlemler karşılığı yapılacak ek ödemelerde, yüzde 800 ve yüzde 700 oranlan beş kat artırılarak uygulanır. İşin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, enfeksiyon, özel bakım gerektiren ruh sağlığı, organ re doku nakli, acil servis ve benzeri sağlık hizmetlerinde çalışan personel için yüzde 150 oram, yüzde 200 olarak uygulanır. Nöbet hizmetleri hariç olmak üzere mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından doğan katkılarına karşılık olarak profesör, doçent ve eğitim görevlilerine bu fıkradaki oranların yüzde 50 ‘sini, tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlara hu fıkradaki oranların yüzde 30 unu, diğer personele yüzde 20'sini geçmeyecek şekilde ayrıca ek ödeme yapılır. Sözleşmeli olarak istihdam edilen personele yapılacak ek ödemenin tutarı ise. aynı birimde aynı unvanlı kadroda çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali personel esas alınarak belirlenir ve bunlara yapılacak ek ödeme hiçbir şekilde emsaline yapılabilecek ek ödeme üst sınırını geçemez. Bu fıkra uyarınca personele her ay yapılacak ek ödeme net tutarı. 375 sayılı Kanım Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesi uyarınca kadro ve görev unvanı veya pozisyon unvanı itibarıyla belirlenmiş olan ek ödeme net tutarından az olamaz. Bu madde uyarınca yapılacak ödeme sigorta prim kesintisine tabi tutulmaz."

16,          2547 sayılı Kanun'un 58. maddesinin (c) fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"c; Tıp ve diş  hekimliği fakülteleri ile sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinin hesabında toplanan döner sermaye gelirleri bakiyesinden, bu yerlerde;

1/ Gelir getiren görevlerde çalışan öğretim üyesi ve öğretim görevlilerine aylık fek gösterge dahil), yan ödeme, ödenek (geliştirme ödeneği hariç) ve her türlü tazminat (28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Kamımın geçici 3 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca ödenen tazminat dahil, makam, temsil ve görev tazminatı ile yabancı dil tazminatı hariç) toplamından oluşan eködeme matrahının yüzde 800'ünü, araştırma görevlilerine ise yüzde 500'ünü: bu yerlerde görevli olmakla birlikte gelire katkısı olmayan öğretim üyesi ve öğretim görevlilerine yüzde 600’ünü. araştırma görevlilerine ise yiizde 300'iinü.

2) Diğer öğretim elemanlarına ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personel (...) ile aynı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) bendine göre sözleşmeli olarak çalışan personele eködeme matrahının; uzman tabipler için yüzde 600 ‘ünü, hastaneler başmüdürü ve eczacılar için yüzde 250'sini, başhemşireler için yüzde 200'iinü, diğer öğretim elemanları ile diğer personel için yüzde 150'sini. işin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane. yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, enfeksiyon, özel bakım gerektiren ruh sağlığı, organ ve doku nakli, acil servis ve benzeri sağlık hizmetlerinde çalışan personel için yüzde 200'iinü geçmeyecek şekilde aylık ek ödeme yapılır. Sözleşmeli personele yapılacak ek ödeme matrahı, sözleşmeli personelin çalıştığı birim ve bulunduğu pozisyon unvanı itibarıyla aynı veya benzer unvanlı memur kadrosunda çalışan, hizmet yılı ve öğrenim durumu aynı olan emsali personel dikkate alınarak belirlenir. Emsali bulunmayan sözleşmeli personelin ek ödeme matrahı ise brüt sözleşme ücretlerinin yiizde 25'ini geçemez. (Ek cümle: 11/10/201 l-KHK-666/5 md.j Bu fıkra uyarınca yapılacak ödeme sigorta prim kesintisine tabi tutulmaz.

Nöbet hizmetleri hariç olmak üzere mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından doğan katkılarına karşılık olarak (1) numaralı bentte belirtilen personel için yüzde 50 'sini, (2) numaralı bentle belirtilen personel için yüzde 20 'sini geçmeyecek şekilde ayrıca aylık ek ödeme yapılır.

17.          1219 sayılı Kanun'un ek 14. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

"Tıpta ve diş tabipliğinde yabancı uyruklu kontenjanında uzmanlık eğilimi yapmakta olanlar ile dost i’e müttefik ülkelerle imzalanan askeri anlaşmalar ve protokoller kapsamında tıpta ve diş tabipliğinde uzmanlık eğitimini yapmakta olan yabancı uyruklulara hizmette bulundukları ilgili kurumun döner sermayesinden, döner sermayesi bulunmayan kuramlarda kurum bütçesinden, vakıf üniversitelerinde ise kendi bütçelerinden (13.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda ödeme yapılır. Bu ödemeden damga vergisi dışında herhangi bir kesinti yapılmaz. "

18.          657 sayılı Kanun'un ek 33. maddesinin ilgili kısım şöyledir:

"Yataklı tedavi kurumlan, seyyar hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri, aile sağlığı merkezleri, toplum sağlığı merkezleri ve 112 acil sağlık hizmetlerinde haftalık çalışma süresi dışında normal, acil veya branş nöbeti tutarak, bu nöbet karşılığında kurumunca izin kullanmasına müsaade edilmeyen memurlar ile sözleşmeli personele, izin suretiyle karşılanamayan her bir nöbet saati için (nöbet süresi kesintisiz 6 saatten az olmamak üzere), aşağıda gösterilen gösterge rakamlarının aylık katsayısı ile çarpılması sonucu hesaplanacak tutarda nöbet ücreti ödenir...

Bu madde hükmü, üniversitelerin yataklı tedavi kuramlarında çalışan ve 4/11/1981 tarihlî ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 50 ne i maddesinin (e) bendi kapsamında bulunanlar ile yataklı tedavi kurumlarmda çalışan ve 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Kamımın ek 14 üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında bulunanlar hakkında da uygulanır.

B.            Uluslararası Hukuk

19.          İlgili uluslararası hukuk için bkz. Tevfık İlker Akçam, B. No: 2018/9074, 3/7/2019, §§ 22-30:Nuriye Arpa, B. No: 2018/18505.16/6/2021. §§ 25-33,

V.           İNCELEME VE GEREKÇE

20.          Anayasa Mahkemesinin 28/6/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

21.          Başvurucular: döner sermaye gelirine eşit şekilde katkı sundukları hâlde döner sermaye gelirinden pay alamamalarının eşitlik ilkesini, adil ücret ilkesi ile çalışma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucular, yabancı uyruklu asistan doktorlara döner sermaye ödemesi yapılamayacağını düzenleyen açık bir kanun hükmü bulunmamasına rağmen Bölge İdare Mahkemesinin uluslararası sözleşme hükümlerine aykırı olarak karar vermesinin adil yargılanma hakkım ve öngörülebilirlik İlkesini ihlal ettiğini iddia etmiştir, 2547 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (e) fıkrasında uzmanlık kavramı tanımlanırken Türk vatandaşı-yabancı uyruklu ayrımının yapılmadığım belirten başvurucular, fiilen çalıştıkları hâlde döner sermaye ek ödemesinden mahrum kaldıklarından yakmmıştır.

22.          Bakanlık görüşünde; yabancı uyruklu statüsünde uzmanlık eğitimi almakta iken kendilerine döner sermayeden ek ödeme yapılması talepli başvurularının reddi üzerine yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencileri tarafından açılan davalarda, farklı bölge idare mahkemelerinin kararları arasındaki aykırılığın İDDK tarafından verilen 6/7/2020 tarihli ve E.2020/98, K.2020/110 sayılı kararla, döner sermaye ek ödemesi yapılmamasının hukuka aykırı olmadığı yönünde birleştirildiği belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca Anayasa Mahkemesinin İslam Şahin (B.No: 2014/7280, 21/172016) kararında 657 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (C) fıkrası kapsamında çalışan sağlık personelinin döner sermaye ek ödemesinden yararlandırılmamağına yönelik olarak yapılan mülkiyet hakkı ve eşitlik ilkesi ihlali iddialarının kabul edilemez olduğuna karar verildiğini hatırlatmıştır. Bakanlık, başvurucuların mülkünün bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilirken bunların gözetilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

23.          Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formlarındaki iddiaları tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

24.          Anayasa'nın 35. maddesi şeyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

25.          Anayasa'nın 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, dil. ırk. renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygım olarak hareket etmek zorundadırlar."

26.          Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi İle bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların şikâyeti esas itibarıyla elde edilmesine katkı sağladıkları döner sermaye gelirinden yabancı uyruklu olmaları sebebiyle yararlandırılmamalarma yöneliktir. Başvurucular bu şikâyeti ücrette adalet ilkesi ve çalışma hakkıyla ilişkİlendirmişlerse de temel olarak döner sermaye gelirinden mahrum kalmaktan yakınmıştır. Dolayısıyla başvurucuların iddialarının mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1.            Uygulanabilirlik Yönünden

a. Genel İlkeler

27.          Eşitlik ilkesi hem başlı başına bir hak hem de diğer hak ve özgürlüklerden yararlanılmasına hâkim temel bir ilke olarak kabul edilmektedir. Anayasa'nın 10. maddesi eşitlik ilkesinden faydalanacak kişi ve ilkenin kapsamı konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Anayasa'nın 11. maddesinde yer alan "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır" hükmü uyarınca Anayasa'nın "Genel Esaslar" bölümünde düzenlenen eşitlik ilkesinin sayılan organlar, kuruluşlar ve kişiler açısından da geçerli olduğu açıktır. Bunun yanı sıra Anayasa'nın 10. maddesinin son fıkrasında yer alan "Devlet organları ve idare makamları bütiîn işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" hükmü gereğince yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağına uygun davranmakla yükümlüdür (Nurcan Yolcu [GK], B. No: 2013/9880, 11/11/2015. § 35; Gülbu Özgüler [OK], B. No: 2013/7979, 11/11/2015, § 42). Nitekim Anayasa'nın 10. maddesine ilişkin Danışma Meclisi gerekçesinde, devletin organları ve idari makamların bütün işlemlerinde insanlar arasında ayrım yapmadan devlet faaliyetini yürütmek zorunda olduğu belirtilmektedir.

28.          Anayasa’nın 10. maddesi ayrımcılık yasağı biçiminde düzenlenmemiş olsa bile eşitlik ilkesinin anayasal bağlamda her durumda dayanılacak normatif bir değer taşıması nedeniyle ayrımcılık yasağının da etkili bir şekilde bayata geçirilmesi gerekir (AYM, E. 1996/15, K. 1996/34. 23/9/1996). Başka bir deyişle eşitlik ilkesi somut bir ölçii norm olarak ayrımcılık yasağını da içerir (Tuğba Arslan [GKj, B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 108; Nurcan Yolcu, § 30; Gülbu Özgüler, § 37).

29.          Ayrımcılık yasağı Anayasa'da güvenceye bağlanan hak ve özgürlüklerden yararlanılması bağlamında bir etkiye sahip olduğundan maddi haklardan bağımsız olarak bir varlığa sahip olmayıp diğer hakların tamamlayıcısı mahiyetindedir. Ayrımcılık yasağının tatbik edilmesi diğer hükümlerin ihlal edilmesini zorunlu kılmasa da ihtilaf konusu mesele Anayasa'daki diğer haklardan biri veya birkaçının kapsamına girmedikçe ayrımcılık yasağının uygulanması mümkün değildir (Nuriye Arpa, § 43).

30.          Öte yandan mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucııoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).

31.          Mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 31). Anayasa’nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmul Durun ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).

32.          Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu hususun İstisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No; 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37).

33.          Son olarak bir kanun hükmünün ya da içtihadın ayrımcılığa yol açtığı iddiasıyla mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğinden şikâyet edildiği hâllerde mülkün var olup olmadığı değerlendirilirken söz konusu kanun hükmü veya içtihadın mevcut olmaması hâlinde kişinin ihtilaf konusu mülkle ilgili olarak icra edilebilir bir hakkı haiz olup olmayacağına bakılır (Nuriye Arpa, § 47).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

34.          Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı olan başvurucuların döner sermaye ek ödemesinden yararlandırılmaları talepleri, yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye gelirinden pay verilmesini öngören bir hükmün bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin öncelikle karara bağlaması gereken husus, başvurucuların döner sermaye ek ödemesinden yararlanma hakkına sahip olup olmadığı, dolayısıyla mülkünün bulunup bulunmadığıdır.

35.          Döner sermaye gelirlerinden kimlerin hangi ölçülere göre yararlanacağı 209 sayılı Kanun'un 5. maddesi ile 2547 sayılı Kanun'un 58, maddesinde düzenlenmiştir. İdare Mahkemeleri 657 sayılı Kanun'un ek 33. maddesinin ikinci fıkrasına "fe) bendi kapsamında bulunanlar" İbaresinden sonra gelmek üzere "ile yataklı tedavi kurumlarmda çalışan ve 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Kanunun ek 14 üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında bulunanlar" ibaresinin eklenmesinden hareket ederek kanun koyucunun döner sermaye gelirine aktif olarak katkı sağlayan herkesin döner sermaye gelirinden pay almasını amaçladığını helirtmiş. mevzuatta yabancı uyruklulara döner sermaye gelirinden pay verilmesini yasaklayan herhangi bir hükmün bulunmadığını vurgulayarak yabancı uyruklu olup olmadığına bakılmaksızın fiilen çalışan tüm tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermayeden pay verilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Ancak Bölge İdare Mahkemesi; 657 sayılı Kanun'un ek 33. maddesinde yapılan değişikliğin sadece nöbet ücretini kapsadığına işaret etmiş, döner sermaye ek ödemesini düzenleyen 209 sayılı Kanun'un 5. maddesi ile 2547 sayılı Kanun'un 58. maddesinde yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerinin bundan yararlanacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığını, yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine nöbet ücreti ödendiğini öngören hükümden hareketle döner sermaye ek ödemesi de yapılacağının kabulünün mümkün bulunmadığını ifade etmiştir.

36.          Başvurucular ile aynı durumda bulunan başka kişiler tarafından, İzmir Bölge İdare Mahkemesi, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi arasında ortaya çıkan içtihat farklılığının giderilmesi için dosyanın Danıştaya gönderilmesi talebi Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulu tarafından kabul edilmiş ve içtihat farklılığının giderilmesi için dosya Danıştaya gönderilmiştir. İDDK, bölge idare mahkemeleri kararları arasındaki aykırılığın Bölge İdare Mahkemesinin yukarıda aktarılan görüşü (bkz. § 12) doğrultusunda giderilmesine karar vermiştir.

37.          Uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması görevi derece mahkemelerine ait olup Anayasa Mahkemesinin -bariz takdir hatası veya keyfilik içermesi hariç- derece mahkemelerinin bu yorumlarına müdahale etmesi bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi derece mahkemelerinin yorumlarının sonuçlarının temel hak ve özgürlüklerin İhlaline yol açıp açmadığını incelemektir.

38.          Yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye gelirinden pay verilip verilemeyeceği konusunda farklı kararlar verilmesi üzerine mesele, içtihadı birleştirme kararma konu olmuş ve içtihat. Bölge İdare Mahkemesinin somut olaydaki kararı doğrultusunda birleştirilmiştir. Böylcee yabancı uyruklu tıpta uzmanlık Öğrencilerine döner sermaye gelirinden pay verilemeyeceği görüşü tek ve geçerli görüş hâline gelmiştir. Bu durumda başvurucuların döner sermaye ek ödemesinden yararlanmaları gerektiği yönünde meşru bir beklentileri olduğu söylenemez. Bununla birlikte başvurucuların döner sermaye ek ödemesinden yararlanmamasının temel sebebinin Türk vatandaşlığının bulunmaması olduğu anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle başvurucuların bu haktan yararlandırılmamasının yegâne nedeni Türk vatandaşı olmamalarıdır. Başvurucuların Türk vatandaşı olma dışındaki şartları sağladığı gözetildiğinde Anayasa'nın 35. maddesi kapsamında korunması gereken bir ekonomik menfaatinin var olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

39.          Bu durumda başvurucuların Anayasa'nın 35. maddesi kapsamında bir ekonomik menfaatinin bulunduğunun tespit edilmiş olması. Anayasa'nın 10, maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağı kapsamında inceleme yapılması için yeterli görülmüştür.

2.            Kabul Edilebilirlik Yönünden

40.          Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3.            Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

41.          Anayasa'nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez (A YM, E.2009/47, K.2011/51,17/3/2011).

42.          Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağını da kapsayan daha geniş bir anlam ifade etmektedir. Bu sebeple bireysel başvuru bakımından bütün eşitlik ilkesine aykırılık iddialarının incelenmesi mümkün olmayıp yalnızca ortak koruma alanında yer alan ayrımcılık yasağı ile sınırlı olarak değerlendirme yapılabilir (Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş. [GK], B. No: 2015/6728,1/2/2018, § 78).

43.          Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 10. maddesi kapsamında inceleyebileceği bir meselenin varlığından söz edilebilmesi için aynı veya göreceli olarak benzer durumda olan kişilere yönelik olarak farklı muamelenin varlığı şarttır. Benzer durumun varlığının gösterilmesi şartı kıyaslanan grupların tıpatıp aynı olmasını gerektirmez (Nuriye Arpa, § 55).

44.          Her farklı muamele otomatik olarak ayrımcılık yasağının ihlali sonucunu doğurmaz. Sadece Anayasa’nın 10. maddesinde sayılan belirlenebilir özellikler temelinde yapılan farklı muamele ve durumlar bu anlamda farklı muamele teşkil edebilir. Anayasa'nın

10.          maddesinde yer alan "Herkes, dil, ırk, renk cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" düzenlemesinde yer verilen "dil, ırk, renk cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din. mezhep" şeklindeki ayrımcılık temellerine -söz konusu unsurların birçok uluslararası düzenlemede de karşılık bulan önemli ayrımcılık temelleri olması nedeniyle- açıkça yer verilmiştir. Bununla birlikte madde metninde yer alan "herkes" ve "benzeri sebepler" ifadeleri ayrımcılığa karşı korunan kişi ve ayrımcılık temelleri açısından sınırlı bir yaklaşımın benimsenmediğini ortaya koymakta olup madde metninde yer alan temeller örnek niteliğindedir {Hüseyin Kesici. B. No: 2013/3440, 20/4/2016, § 56; Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş., § 79).

45.          Anayasa Mahkemesi "benzeri nedenler" ifadesinin yorumu bağlamında "...Özgürlüklerle ilgili olarak Anayasada yer alan en önemli kavramlardan birini de yasa önünde eşitlik ilkesi oluşturmaktadır.... eşitlik açısından ayırım yapılmayacak hususlar madde metninde sayılanlarla sınırlı değildir. ‘Benzeri sebeplerle' de ayırım yapılamayacağı esası getirilmek suretiyle ayırım yapılamayacak konular genişletilmiş ve böylece kurala uygulama açısından da açıklık kazandırılmıştır..." diyerek ayrımcılık temellerinin maddede sayılanlarla sınırlı olmadığım açıkça ifade etmiştir (AYM, E.1986/11, K. 1986/26, 4/11/1986).

46.          Anayasa'nm 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi Anayasa'da güvence altına alınan hak ve özgürlüklerden yararlanılırken nesnel ve haklı bir neden olmaksızın aynı veya benzer durumda bulunan kişilere farklı muamelede bulunulmasını yasaklamaktadır. Nesnel ve makul bir şekilde haklılaştırılamayan, diğer bir ifadeyle meşru bir amaca dayanmayan ya da seçilen araç ile hedeflenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmayan farklı muameleler Anayasa'nm 10. maddesinin amaçları bağlamında ayrımcı karakterli olarak kabul edilir (Nuriye Arpa. § 58). Dolayısıyla hukuksal durumları aynı olanlara yönelik farklı muamelenin objektif ve makul bir sebebe dayandığı, farklı muamelenin öngörülen meşru amaç ile orantılı olduğu, diğer bir ifadeyle farklı muameleye tabi tutulan kişiye aşırı ve olağanın ötesinde bir külfet yüklenmediği hâllerde eşitlik ilkesi ihlal edilmeyecektir (Burcu Reis, B, No: 2016/5824,28/12/2021, § 50).

47.          Kuşkusuz benzer durumlara farklı muamelenin haklı bir temelinin bulunup bulunmadığının veya farklılığın ne dereceye kadar müstahak olacağının değerlendirilmesinde kamu otoritelerinin belli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte bu takdir yetkisinin kapsamı somut olayın özelliklerine ve hususiyetle farklı bir şekilde yararlandırılan hakkın niteliğine göre değişebilecektir (Nuriye Arpa, § 59).

48.          Ayrımcılık yasağı kapsamında farklı muamelenin bulunduğunu ispatlama mükellefiyeti başvurucudadır. Ne var ki başvurucunun farklı muamelenin olduğunu göstermesi hâlinde bu farklı muamelenin nesnel ve haklı bir temelinin bulunduğunu ve seçilen araç ile hedeflenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisinin olduğunu ispatlama yükümlülüğü kural olarak kamu otoritelerine ait olur (Nuriye Arpa. § 60). Ancak farklı muamelenin nesnel ve haklı bir sebebinin bulunmadığı konusunun olgusal olarak başvurucu tarafından temellendirihnediği ya da objektif olarak İspatın imkânsız ya da beklenmesinin makul olmayacağı durumlar istisna tutulmalıdır (Burcu Reis. § 52).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

49.          Ayrımcılık iddiasının incelenmesinde öncelikle Anayasa’nm 10. maddesi çerçevesinde farklı muamelenin mevcut olup olmadığı tespit edilecek, bu bağlamda aynı ya da benzer durumdaki kişiler arasında mülkiyet hakkına müdahale bakımından farklılık gözetilip gözetilmediği belirlenecektir. Bundan sonra farklı muamelenin objektif ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve farklı muamelenin orantılı olup olmadığı sorgulanarak sonuca varılacaktır.

L Benzer Durumun ve Farklı Muamelenin Tespiti

50.          Somut olay bağlamında ilk tespit edilmesi gereken husus, Türk vatandaşı tıpta uzmanlık öğrencileri ile yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerinin kıyaslanabilir ve benzer durumda olup olmadığıdır. Tüm tıpta uzmanlık öğrencilerinin aynı işi yaptığı ve döner sermaye gelirlerine katkı sağladığı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu yönüyle yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerinin döner sermaye gelirlerine katkı sağlamadığına veya Türk, vatandaşı olan tıpta uzmanlık öğrencilerine nazaran daha az katkı sağladığına yönelik olarak derece mahkemelerince yapılan bîr belirleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencileri ile Türk vatandaşı tıpta uzmanlık öğrencilerinin durumlarının yaptıkları iş itibarıyla benzer olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

51.          İkinci olarak başvuruculara benzer ve kıyaslanabilir durumdaki tıpta uzmanlık öğrencilerine göre farklı bir muamelenin yapılmış olup olmadığı belirlenmelidir. Farklı muamelenin varlığı tespit edilirken olayın tüm koşullarının bir bütün olarak dikkate alınması gerekmektedir (Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş., § 88).

52.          Anayasa'mn 10. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağından doğan güvenceler, hukuki durumları benzer olanlara farklı muamele edilmesiyle harekete geçer. Dolayısıyla öncelikle benzer durumun ve farklı muamelenin ortaya konulması gerekir. Farklı muamelenin varlığının ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde başvurucunun herhangi bir ispat çabasına girişmesi beklenmez. Bu bağlamda mevzuattan kaynaklanan veya uygulamadan kaynaklansa bile muamele sahibinin saikinden/niyetinden bağımsız bir biçimde oluşan farklı muamele için başvurucunun ayrıca bir ispat külfeti altına girmesi söz konusu olamaz. Bununla birlikte -ayrımcı saiklerle bir kimseye kötü muamelede bulunulması gibi- farklı muamelenin ancak uygulayıcının saikiyle/niyetiyle ortaya çıktığı durumlarda bunun ispatlanması yükümlülüğü başvurucuya ait olur. Zira bu gibi hâllerde ilgili işlem veya eylemi farklı muamele hüviyetine büründüren olgu, muamelede bulunanın niyetidir (Burcu Reis. § '57).

53.          Öte yandan bir statüye girişin birtakım şartlara bağlanması ve bu şartları taşımadığı değerlendirilenlerin söz konusu statüye alınmaması kural olarak farklı muamele biçiminde yorumlanamaz. Dolayısıyla kişilerin şartları taşımadıkları gerekçesiyle birtakım hak ve imkânlardan yararlandırılmaması ilke olarak ayrımcılık yasağından kaynaklanan güvencelerin harekete geçmesine yol açmaz. Bu çerçevede bir hak veya imkândan, ilgili mevzuat gereğince ancak kısıtlı sayıda kişinin yararlanması ve yetkili makamın bu kişileri belirlerken takdir yetkisi kullanması farklı muamele olarak telakki edilemez. Ancak statüye giriş veya haktan/î m kândan yararlanma şartlarından birinin kendi başına farklı muamele teşkil etmesi ya da bunların uygulanmasında nesnel değerlendirmelerden ziyade ayrımcı saiklerle hareket edilmesi durumunda Anayasa'mn 10. maddesindeki teminatlar uygulanabilir hâle gelir (Burcu Reis, § 58).

54.          Olayda. Türk vatandaşı tıpta uzmanlık öğrencileri döner sermaye ek ödemesinden yararlanmaktayken yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerinin bundan yararlanmamasının farklı muamele teşkil ettiği hususu ilk bakışta anlaşılabilecek niteliktedir. Dolayısıyla durumları benzer olan tıpta uzmanlık öğrencileri arasında döner sermaye ek ödemesinden yararlanma yönünden uyrukluk temelinde farklılık yaratıldığının ortaya konulduğu kabul edilmelidir.

ii.            Nesnel ve Haklı Bir Sebebin Varlığı

55.          Somut olaydaki farklı muamelenin sebebi konusunda idarelerin işleminde ve Bölge İdare Mahkemesinin kararında bir bilgiye yer verilmediği gözlemlenmiştir. Kamu makamlarının döner sermaye gelirlerinden yararlanma koşullarının düzenlenmesi ve bu anlamda kişiler arasında farklılıklar oluşturulması konusunda belli ölçüde takdir yetkisi bulunsa da farklı muamelenin nesnel ve haklı nedenlere dayandırıldığının gösterilmesi zorunludur. Gelgeldim somut olayda başvurucuların yabancı uyruklu olduğu için maruz, kaldıkları farklı muamelenin nesnel ve haklı bir temelinin bulunduğu ortaya konulamamıştır.

56.          Bölge İdare Mahkemesinin İDDK tarafından da benimsenen gerekçesi gözetildiğinde başvuruculara döner sermaye gelirinden pay verilmemesinin hukuka uygun bulunmasının ödeme yapılmasını yasaklayan açık bir kanun hükmüne değil mevzuattaki düzenleme eksikliğine dayandırıldığı görülmektedir. Dolayısıyla farklı muamelenin ilgili mevzuatın anayasal hükümler gözetilmeden yorumlanması olduğu anlaşılmıştır.

57.          Mahkemelerin hukuk kurallarını yorumlama yetkisi, bunların Anayasa hükümleri ışığında yorumlanması yükümlülüğünü de beraberinde getirmektedir. Buna göre mahkemeler, önlerindeki uyuşmazlığa uygulayacakları mevzuat hükümlerini anayasal ilke ve güvenceleri gözeterek yorumlama mecburiyeti altındadır. Bir mevzuat hükmünün birden farklı biçimde yorumlanmasının mümkün olduğu hâllerde Anayasa'ya aykırı olan yorumun benimsenmesinden kaçınılması Anayasa'nın üstünlüğü ilkesinin bir gereğidir. Diğer bir ifadeyle Anayasa'ya uygun yorum ilkesi hâkimin hukuk kurallarını yorumlama serbestisin!» sınırını oluşturmaktadır.

58.          Başvuruculara döner sermaye gelirinden pay verilmesini yasaklayan açık bir kanun hükmü bulunmadığına göre mevzuat hükümlerinin anayasal ilkeler gözetilerek yorumlanması derece mahkemelerinin anayasal görevidir. Bu itibarla ödeme yapılmasını öngören açık bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle başvurucuların döner sermaye ek ödemesinden yararlandırılmamasımn hakhlaştırılması yargı mercilerinin mevzuat hükümlerini anayasal güvenceler ışığında yorumlama yükümlülüğüne aykırı olmuştur.

iii.           Sonuç

59.          Bu durumda tıpta uzmanlık öğrencileri arasında döner sermaye ek ödemesinden yararlanma bakımından Türk vatandaşı olup olmama temelinde yapılan farklı muamelenin nesnel ve haklı bir sebebinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Farklı muamelenin haklı bir sebebinin bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından orantıhlık yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

60.          Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının İhlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

4.            Giderim Yönünden

61.          Başvurucular; ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesi ve 50.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

62.          Tespit edilen İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanıın'un 50. maddesinde yer almaktadır.

63.          Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, İhlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kanununun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018. §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60,66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

64.          Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI.          HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.           Mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık vaşağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B.            Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'mn 10. maddesinde güvence alınan ayrımcılık yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C.            Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 2. İdare Mahkemesine (E.2019/467. K.20I9/1224; 2019/440. K.2019/1341), Ankara 4. İdare Mahkemesine (E.2019/452, 2019/1237), Ankara 7. İdare Mahkemesine (E.2019/256, K.2019/1557), Ankara 15. İdare Mahkemesine (E.2019/266, K.2019/1092), Ankara 17. İdare Mahkemesine (E.2019/251. K.2019/1483) GÖNDERİLMESİNE,

D.           Başvurucuların tazminat İstemlerinin REDDİNE,

E.            364.60 TL harcın başvuruculara AYRI AYRI, 4.500 TL vekâlet ücretinin MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F.            Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G.           Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/6/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

YORUM EKLE