Müdürlük görevine vekalet eden valilik personelinin vekalet ücreti hakkında karar

Müdürlük görevine vekalet eden valilik personelinin vekalet ücreti hakkında karar

Müdürlük görevine vekalet eden valilik personelinin vekalet ücreti hakkında karar

Müdürlük görevine vekalet eden valilik personelinin vekalet ücreti hakkında karar

Müdürlük görevine vekalet eden valilik personelinin vekalet ücreti hakkında karar

Müdürlük görevine vekalet eden valilik personelinin vekalet ücreti hakkında karar

Sayıştay Temyiz Kurulu, memurların ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının kanunla ya da toplu sözleşmeyle düzenlenebileceğine dair emredici hükmü ışığında, “İl ... ve ... ... İl Müdürlüğü” kadrosuna vekâleten atananlara söz konusu vekâlet görevi nedeniyle, “İl ... ve ... ... İl Müdürü” için 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvelde öngörülen ücret ve tazminatların ödenebileceğine dair kanuni düzenleme yapılmadıkça veya memurlar ve diğer kamu görevlileri için yapılan toplu sözleşmelerde herhangi bir hükme yer verilmedikçe, “İl ... ve ... ... İl Müdürü ” kadrosuna vekâleten atananların söz konusu “İl Müdürü" için öngörülen ücret ve tazminatlardan yararlandırılmasına imkân bulunmadığına hükmetti.
 

Kamu İdaresi Türü Genel Bütçe Kapsamındaki İdareler
Yılı 2019
Dairesi 4
Dosya No 48814
Tutanak No 50366
Tutanak Tarihi 3.11.2021
Kararın Konusu Personel Mevzuatı ile İlgili Kararlar

Konu: “İl Müdürü” kadrosu için belirlenen ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak vekâlet ücreti ödenmesi.

33 sayılı İlamın 1. maddesi ile, boş bulunan ..., ..., ... ve ... İl ... ve ... ... Müdürlüklerine vekâlet eden valilik personeline, yürüttükleri vekâlet görevi nedeniyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yer alan ... ve ... ... Başkanlığı “İl Müdürü” kadrosu için belirlenen ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak vekâlet ücreti ödenmesi neticesinde oluşan ... TL kamu zararının harcama yetkilileri ile gerçekleştirme görevlilerine ortaklaşa ve zincirleme ödettirilmesine karar verilmiştir.

Harcama yetkilisi olarak sorumlu tutulan ..., ... ile ...’ın aynı mahiyetteki temyiz dilekçelerinde özetle;

657 sayılı Devlet Memurları Kanunun "Vekâlet, İkinci Görev Aylık ve Ücretleri ile Diğer Ödemeler" başlıklı 175 inci maddesinde;

"Madde 175- Bir göreve vekâleten atanan memurlara vekâlet edilen görevin kadro derecesinin birinci kademesinin üçte biri, açıktan atananlara ise (Köy ve kasaba imamlığı kadrolarına atananlara 146 ncı maddede yazılı asgari ücret aylık tutarından aşağı olmamak üzere) üçte ikisi verilir. 

Bulundukları yerden başka bir yerdeki bir göreve vekâlet suretiyle atananlara, Harcırah Kanununun geçici görevle başka yere gönderilenlere ilişkin hükümleri uygulanır.

Ancak, kurum içinden veya diğer kurumlardan vekâlet edenlere vekâlet aylığı ödenebilmesi için, vekilin asilde aranan şartları taşıması zorunludur." hükmünün yer aldığını,

Diğer yandan, Yan ödeme kararnamesinin "Vekâlet" başlıklı 9 uncu maddesinde; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 86 ncı maddesi uyarınca kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekâlet ettirilenlere hangi hallerde vekâlet ücreti ödeneceğinin açıklandığını,

Buna göre, vekâletin,

- 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesine binaen yapılması ve bu hususun onayda belirtilmiş olması,

- Vekâletin, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadro veya görevler için ilgili Bakan, diğer kadro veya görevler için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi,

- Vekillerin, genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dâhil) bir arada taşımaları kaydıyla;

Vekâlet ettikleri kadro veya görevler için bu Karar uyarınca öngörülen zam ve tazminatların toplam net tutarının, asli kadro veya görevleri karşılığında fiilen aldıkları zam ve tazminatların toplam net tutarından fazla olması halinde, aradaki fark; 657 sayılı Kanunun 175 inci maddesindeki oranlar dikkate alınmaksızın, vekâlet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve vekâlet görevinin fiilen yapıldığı sürece ödeneceğini,

Söz konusu mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, çalıştığı kurumda vekâlet ettiği kadro için asilde aranan şartları taşıyor olduğu hususunda tereddüt bulunmadığını,

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 10. maddesinde;

"Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı, Başbakanlık ve bakanlıklar ile bunların bağlı ve ilgili kuruluşları (Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile 2659 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2 nci maddesi kapsamında bulunanlar hariç), sosyal güvenlik kurumları, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Yükseköğretim Kurulu, Üniversitelerarası Kurul ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının;

a) Merkez teşkilatlarında Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfına ait kadrolarda yer alanlar ile 28/2/1985 tarihli ve 3160 sayılı Kanuna göre tazminat alanlar hariç olmak üzere bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvelde yer alan unvanlı kadrolarda bulunanlardan,

b) Taşra teşkilatlarına ait kadrolarda bulunup, kadro unvanları ekli (II) sayılı Cetvelde yer alanlardan,

c) (Değişik: 20/8/2016-6745/76 md.) Merkez teşkilatlarında; Dışişleri Meslek Memuru ve Konsolosluk ve İhtisas Memurları, özel yarışma sınavı sonucunda mesleğe yardımcı veya stajyer olarak alınıp belirli süreli yetiştirme döneminden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda müfettiş, uzman, denetçi, kontrolör, aktüer ve stenograf unvanlı kadrolara (mevzuatı uyarınca söz konusu kadrolara atananlar dâhil) atananlar ve bunların yardımcı ve stajyerleri ile iç denetçilerden ekli (III) sayılı Cetvelde yer alan unvanlı kadrolarda bulunanlardan, aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre almakta olanlara anılan Cetvellerde kadro unvanlarına karşılık gelen gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarlarda ücret ve tazminat verilir. Bu ödemelere hak kazanılmasında ve bunların ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır. Ekli (II) ve (III) sayılı Cetvellerde atandıkları kadro dereceleri esas alınarak belirlenen ücret ve tazminatlar, 657 sayılı Kanunun 45 inci maddesine göre atananlar ile haklarında aynı Kanunun 67 nci maddesi uygulananlar için kazanılmış hak aylık dereceleri dikkate alınarak ödenir. Tazminat damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz.

Bu madde kapsamına giren personele; bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (D) bendi, 2 nci, 28 inci, ek 1 inci, ek 4 üncü ve ek 13 üncü maddeleri hariç olmak üzere diğer maddelerinde öngörülen her türlü ödemeler ile ek 9 uncu maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen mevzuat hükümlerine göre yapılan ödemeler, 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Kanunun ek 21 inci maddesinde öngörülen ödeme, 657 sayılı Kanunda ödenmesi öngörülen aylık, ek gösterge, zam ve tazminatlar ve makam tazminatı ile avukatlık vekâlet ücreti ve temsil tazminatı ödenmez. (4)

Ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekâleten atananlara vekâlet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılmaz. Ekli (II) ve (III) sayılı Cetvellerde yer alan kadrolarda bulunan ve ekli (II) sayılı Cetvel kapsamındaki başka kadrolara veya diğer kadrolara vekâleten atanan personele, birinci fıkrada belirtilen ödemeler dikkate alınmaksızın, 657 sayılı Kanunun 86 nci maddesi hükümleri çerçevesinde ve 175 inci maddesine göre vekâleten atlanılan kadrolar için belirlenmiş olan aylık göstergeleri ve ek göstergeler esas alınarak vekâlet aylığı ve anılan Kanunun 152 nci maddesi uyarınca yürürlüğe konulan Bakanlar Kurulu kararının vekâlete ilişkin hükümleri uyarınca işgal ettikleri kadrolar ve vekâleten atandıkları kadrolar için belirlenmiş olan zam ve tazminatlarının toplam tutarı esas alınarak zam ve tazminat farkı ödenir. (7)

Diğer kanunların bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir." hükmünün yer aldığını,

..., İl ... ve ... ... Müdür Vekili olarak; Başbakanlık ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığının (Başbakan Yardımcılığı Makamının Olur’u) 01.02.2018 tarihli ve 17902 sayılı Oluru ile vekaleten atandığını,

..., İl ... ve ... ... Müdür Vekili olarak; Başbakanlık ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığının (Başbakan Yardımcılığı Makamının Olur’u) 07.02.2014 tarihli ve 52557560-903.02.02/26 sayılı Oluru ile vekaleten atandığını,

..., İl ... ve ... ... Müdür Vekili olarak; Başbakanlık ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığının (Başbakan Yardımcılığı Makamının Olur’u) 01.02.2018 tarihli ve 17914 sayılı Oluru ile vekaleten atandığını,

Uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak olan; 27.06.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye 11.10.2011 tarihli ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 1. maddesiyle eklenen ek 10. maddenin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin "... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı il müdürü" hükmündeki ibarenin Anayasaya aykırı olduğu kanaatiyle ilgili kuralın iptali istemiyle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verildiği, itiraz konusu ibarenin Anayasa’nın 91.maddesine aykırı bulunarak, Anayasa Mahkemesi'nin 01.03.2017 tarihli ve E:2017/52; K:2017/32 sayılı kararı ile iptal edildiğini, Anayasa Mahkemesi'nin 01.03.2017 tarihli ve E:2017/52; K:2017/32 sayılı kararının iptal edilmesi, dolayısı ile işlemin yasal dayanağının kalmaması karşısında, müdür vekilliği yaptıkları dönem için söz konusu mali hakların taraflarına ödenmesi gerektiğini,

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 10. maddesinde geçen “Ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekâleten atananlara vekâlet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılmaz. ” hükmünün iptali, vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemelerin yapılacağının en açık kanıtı olduğunu,

Anayasanın 10. Maddesi “KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK”, 18. Maddesi “ZORLA ÇALIŞTIRMA VE ANGARYA YASAĞI”, 55. Maddesi “ÜCRETTE ADALETİN SAĞLANMASI”, hükümleri doğrultusunda ve yukarıda açıkladığı gerekçeler çerçevesinde; İl ... ve ... ... Müdürlüğü için belirtilen bütün şartların tamamını taşıdığını, Müdürlük görevini fiilen başarıyla yürüttüğü ve hukuki sorumluluğunu da taşıdığı dikkate alınarak verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmişlerdir.

... ilave olarak temyiz dilekçesinde, 2018 yılında Başbakan Yardımcısının Oluru ile atandığında ... ve ... ... Yönetimi Başkanı tarafından “bu olur ile artık siz il müdür vekillerimiz vekalet ücreti alabileceksiniz, söz konusu mağduriyetiniz giderilmiştir” şeklinde ifade edildiğini,

Söz konusu tarihlerde İl ... ve ... ... Müdür Vekili olarak asilde aranan şartlan taşıyor olduğundan ve Anayasa Mahkemesinin ilgili hükmü iptal etmesinden dolayı, 2019 yılı vekaleti ücretinin kamu zararı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini,

Asil olarak atanan il müdürü ile aynı mali ve hukuki sorumluluğu taşımasına rağmen, 375 sayılı KHK’nın EK-II sayılı cetveline göre ücret farklarının ödenmemesinin haksızlık olduğunu,

Anayasa mahkemesi hükmünün iptali doğrultusunda ortada hukuksal bir boşluğun doğduğu iddia edilmekte ise de, Anayasa Mahkemesinin kararı ile söz konusu hüküm, 2017 yılında iptal edilmesine rağmen kanun koyucu tarafından, iddia edilen hukuksal boşluğu dolduracak hiçbir düzenleme yapılmadığını, kanun koyucu tarafından hukuksal boşluğu dolduracak bir düzenleme yapılmasının beklenmesinin, söz konusu ücretlerin zamanaşımına sebebiyet vereceğini, yaklaşık 4 yıl geçmesine rağmen kanun koyucunun bu duruma ilişkin bir düzenleme yapmaması böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olmadığının kanıtı olduğunu ifade etmiştir.

... ile ...ise ilave olarak dilekçelerinde; ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin "Unvan değişikliği suretiyle atanacaklarda aranacak şartlar" başlıklı 8 inci maddesinde; “Bu Yönetmelikte belirtilen kadro ve unvanlara unvan değişikliği suretiyle atanabilmek için, yapılacak unvan değişikliği sınavında başarılı olma şartının yanı sıra aşağıdaki şartlar aranır;

İl müdürü olarak atanabilmek için, bu kadrolara atanacaklarda aranan genel koşullara ek olarak; en az dört yıllık yükseköğretim kurumundan mezun olmak, kamu veya özel sektörde atanacağı görev alanıyla ilgili en az üç yıllık iş tecrübesine sahip olmak gerekir.”

Asili atamaya yetkili amir tarafından alınacak bir onay ile görevlendirilebildiğini, vekâlet süresi boyunca kendi unvanı ile vekâlet ettiği unvan arasındaki zam, tazminat ve 375 KHK’ya göre verilen ek tazminat farkını, ayrıca vekâlet süresi 3 ayı geçtikten sonra da vekâlet edilen kadro derecesinin aylık ve ek göstergesinin 1/3 tutarını vekâlet aylığı olarak alabileceğini, vekâleten görevlendirme valilik tarafından yapıldığında vekâlet ücreti alınamayacağı yönünde görüşler bulunduğunu ifade etmişlerdir.





Harcama yetkilisi olarak sorumlu tutulan ... temyiz dilekçesinde özetle;

Sayıştay ... Dairesi Kararının, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Yasaya, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Danıştay 4.Dairesi Kararları ve usule aykırı olduğunu, şöyle ki;

Anayasanın 153. Maddesinde;

“Anayasa Muhakemesinin kararlan kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.

Anayasa Mahkemesi bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.

Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun (...) teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.

İptal kararları geriye yürümez. Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. ’’ denildiğini,

1.2. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 30.10.2013 tarih ve E.2010/2292,K.2013/3366 sayılı Kararında;

"İçtihat Metni"

Özeti : “Anayasa Mahkemesinin, iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi ileriye dönük olarak ertelemesi, öncelikle yasama organına aynı konuda, iptal kararının gerekçesine uygun olarak yeni bir düzenleme için olanak tanımak ve ortada hukuki bir boşluk yaratmamak amacına yönelik olup, her durumda yargı mercilerinin bakmakta oldukları uyuşmazlıklarda hukuka ve Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş kuralları uygulaması ve uyuşmazlıkları bu kurallara göre çözümlemesi sonucunu doğurmayacağı açık olmakla birlikte. Anayasa Mahkemesince iptal kararının yürürlüğe girmesi için verilen sürenin, iptal kararının gerekçesiyle birlikte dikkate alınması ve yorumlanması gerektiği hakkında.”

Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Kanun, Kanun Hükmünde Kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar, gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez."; dördüncü fıkrası "İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar."; beşinci fıkrası ise. "İptal kararları geriye yürümez." kuralını taşımaktadır.

Anayasa Mahkemesince bir yasanın veya KHK'nın tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Bir başka anlatımla, Anayasa Mahkemesinin, iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi ileriye dönük olarak ertelemiş bulunması öncelikle yasama organına aynı konuda, iptal kararının gerekçesine uygun olarak yeni bir düzenleme için olanak tanımak ve ortada hukuki bir hoşluk yaratmamak amacına yönelik olup her durumda vargı mercilerinin bakmakta oldukları uyuşmazlıklarda hukuka ve Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş kuralları uygulaması ve uyuşmazlıkları bu kurallara göre çözümlemesi sonucunu doğurmaz. Anayasa Mahkemesince iptal kararının yürürlüğe girmesi için verilen sürenin, Mahkemenin iptal kararının gerekçesiyle birlikte dikkate alınması ve yorumlanması gerekmektedir.

Öte yandan, Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan ve iptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin bulunan kural, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplum huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçları önlemek amacıyla kabul edilmiş olup, bu kuralın mutlak anlamda anlaşılıp uygulanamayacağı; özellikle bir davaya bakmakta olan mahkeme tarafından itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine götürülen konularda uygulanmasının mümkün olmadığı, aksi halde Anayasa'nın 152. maddesinde düzenlenmiş olan "Anayasa'ya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi" (itiraz) yolunun hukuk ve uygulama yününden sonuçsuz kalacağı yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır. Nitekim Anayasa'nın, itiraz yoluna başvurulan kanun ya da KHK ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararının beş ay içinde gelmemesi halinde mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağına işaret edilen 152. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır." yolundaki kural da Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış bulunan ve bakılmakta olan davalarda uygulanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasanın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de, olayımızda olduğu gibi, hak veya menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerekeceği açıktır. Aksi halde Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının uygulama tarihinin yukarıda belirtilen amaçla aynen belirlenmesi halinde iptal edilen yasa kuralının uygulanmasının sürdürülmesi nedeniyle bu uygulamaya karşı dava yoluna başvuracakların iptal kararının hukuki sonuçlarından yararlanamayacaklarının kabulü; bir yandan dava yoluna başvuran herkes için Anayasa ile tanınmış olan itiraz hakkının bunlar için fiilen işlemez hale getirilerek ortadan kalkması ve iptal kararının uygulanamaması, öte yandan Anayasa’ya aykırılığı hükmen saptanmış olan bir yasa kuralının uygulanmasının hukuken korunması gibi bir sonuca neden olur ki bu durumun Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı düşeceğinin kabulü gerekir.

Kaldı ki, bir işlemin dayanağı yasa kuralının, Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi halinde, bu işlem bir idari davaya konu edilmemiş olsa bile, iptal kararından etkileneceği öğretide kabul edilmektedir.” Hükümlerine yer verildiğini,

Danıştay 4. Dairesinin 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 K. 2011/3384 K. sayılı kararında:

Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının görülmekte olan davalarda dikkate alınacağına hükmedildiğini,

“Anayasa'nın 153. maddesinin 2. fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin, bir kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümlerinin, iptal kararlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı, gereken hallerde Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği, bu tarihin, kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemeyeceği, 5. fıkrasında da. iptal kararlarının geriye yürümeyeceği hükmüne yer verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa'nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararlarının, itiraz yoluna başvurulmasını isteyen kişi ya da kişiler tarafından açılan davaların yanı sıra, iptal edilen hüküm ya da hükümler esas alınarak hakkında uygulama yapılmış olan kişiler tarafından açılan ve görülmekte olan davalarda da uygulanması zorunludur.

Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi‘ne başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de, hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde, iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanması gerekeceği açıktır. Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararının henüz Resmi Gazete'de yayımlanmaması veya uygulama tarihinin yukarıda belirtilen amaçla ayrıca belirlenmesi halinde, iptal edilen yasa kuralının uygulanmasının sürdürülmesi nedeniyle bu uygulamaya karşı dava yoluna başvuracakların iptal kararının hukuki sonuçlarından yararlanamayacaklarının kabulü mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları, yayımlandığı tarihte iptal edilen yasa kuralını yürürlükten kaldırır. Ancak, gerekli durumlarda Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi erteleyebilir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının yürürlüğünü ileriye dönük olarak ertelemesi, yasama organına iptal kararının gerekçesine uygun olarak yeni bir düzenleme için zaman tanımak ve hukuksal bir boşluğun doğmamasını sağlamak amacına yöneliktir. İptal kararının ileriye dönük olarak ertelenmiş olması, yargı yerlerince görülmekte olan uyuşmazlıklarda Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilen yasa kuralının uygulanması sonucunu doğurmaz. Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan ve iptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin bulunan kural, iptal edilen hükümlere kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına engel olmak, kanun yararına sonuçları önlemek ve hukuksal işlemlerin geçerliliğini sağlamak amacıyla kabul edilmiştir.” Kararlarının verildiğini,

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Danıştay İdari Daya Daireleri E.2010/2292.K.2013/3366 sayılı Kararı ile. Danıştay 1. Daire. 09.5.2011 tarih ve 2011/25-16 E. 2011/338-1 K. sayılı kararlarında “Anayasa Mahkemesince bir yasanın veya KHK’nin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara süre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. ” Hükmüne yer verildiğini,

Yukarıda belirtilen tüm açıklamalardan da açıkça anlaşılacağı üzere temyize konu edilen Sayıştay ... Dairesinin 29.03.2021 tarihli 33 sayılı İlamının tamamen yoruma dayalı, açıkça hukuka, yasaya ve gerçeklere ve dahi hakkaniyete aykırı olup, müştereken ve müteselsilen faizleri ile birlikte tahsiline dair tazmin kararının kaldırılması gerektiğini,

Sayıştay ... Dairesinin Kararında özetle;

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 128’ inci maddesinin ikinci fıkrasında; “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır."

Denilmek suretiyle, memurların ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının ancak kanunla düzenlenebileceği, bunun tek istisnasının da mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme olduğu, hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, memurların ve diğer kamu görevlilerinin herhangi bir mali ve sosyal haktan yararlanabilmesi, söz konusu hakkın kanunla düzenlenmiş olması ve ya toplu sözleşmede yer alması halinde mümkündür. “ Hükmünün ifade edildiğini,

Yine kararın 12. Sayfasında özetle;

“Kaldı ki, Anayasa Mahkemesinin anılan Kararından sonra da konuya ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamış ve “Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşmede” konuyla ilişkili bir hükme yer verilmemiştir.”

Sayıştay 4. Dairesinin bu Kararının 4688 sayılı Kanuna da aykırı olduğunu şöyle ki;

4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 15'inci maddesinde, sendika üyesi olamayacakların bildirildiğini,

“Bu Kanun kapsamında bulunan kurum ve kuruluşların müsteşarları, başkanları, genel müdürleri, daire başkanları ve bunların yardımcıları, yönetim kurulu üyeleri, merkez teşkilâtlarının denetim birimleri yöneticileri ve kurul başkanları, hukuk müşavirleri, bölge, il ve ilçe teşkilâtlarının en üst amirleri ile bunlara eşit veya daha üst düzeyde olan kamu görevlileri, (...).”

4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu 15. Maddesi gereği sendikaya üye olma haklarının bulunmadığını, toplu sözleşmede haklarını arayacak bir merciinin de bulunmadığını,

Toplu sözleşme yapma hakları olmadığından; adalet sistemine başvurarak İdari Yargı, Bölge İdare Mahkemesi, Danıştay nezdinde haklarını geri almak için girişimlerde bulunduklarını.

Sayıştay 4. Dairesinin Yargılamaya Esas Raporunda özetle; Denetçinin düşüncesi Sahife 4’te; "Yukarıda tarih ve numarası belirtilen ödeme emri belgelerinin incelenmesi sonucunda; boş bulunan …, ..., … ve … İl ... ve ... ... Müdürlüklerine vekalet eden valilik personeline yürüttüğü vekalet görevi nedeniyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yer alan ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı İl Müdürü kadrosu için belirlenen ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak vekalet ödemesi yapılmak suretiyle fazla ödemede bulunulduğu tespit edilmiştir.”

Denetçinin düşüncesi Sahife 65’te; “... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı ... ve ... ... İl Müdürü 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer aldığından, İl ... ve ... ... Müdürlüklerine vekalet eden personelin de asli görevlerinin (İl Protokol Şube Müdürü, İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü, İl Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğü, İl Nüfus Müdürlüğü) söz konusu cetvellerde yer almadığı da dikkate alındığında, bu kadrolara vekâleten atananların mevzuatta öngörülen tüm şartları taşıması halinde 657 sayılı Kanunun 175'inci maddesinde öngörülen vekâlet aylığı ile Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararın 9’uncu maddesi uyarınca öngörülen zam ve tazminat farkından yararlandırılması gerekmektedir.” denildiğini,

Sayıştay ... Dairesinin Yargılamaya Esas Raporunun Denetçi düşüncesinin 4. ve 65’inci sahifelerinde ifade edilen konuların da Kanuna aykırı olduğunu, şöyle ki;

5902 sayılı ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun 17.06.2009 tarih ye 27261 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, söz konusu Kanuna göre illerde İl ... ve ... ... Müdürlüklerinin kurulduğunu, bu kapsamda;

… Valilik Makamının 16.12.2009 tarihli ve 1189 sayılı Oluru ile Kayseri İl ... ve ... ... Müdürü olarak atandığını, 2006/10344 sayılı Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara ilişkin Karar gereği maaşını aldığını,

5902 sayılı "... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” ile yerel bir idare olarak kurulan İl ... ve ... ... Müdürlükleri, 20.02.2014 tarih ve 6525 sayılı "Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun” ile Başbakanlık ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığının taşra teşkilatı haline getirildiğini,

20.02.2014 tarihli ve 6525 sayılı Kanunun 42 nci maddesiyle, bu sırada yer alan “Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı,” ibaresinin “Sosyal Güvenlik Kurumu ve ... ve ... ... Yönetimi Başkanlıkları,” şeklinde değiştirildiğini,

Bu değişiklikle; 375 sayılı KHK’nin (II) sayılı cetvelinden (Ek 10 uncu Maddenin Birinci Fıkrasının (a) ve (b) Bentleri Kapsamında Yer Alan Personelin Ücret ve Tazminat Gösterge Cetveli) İl ... ve ... ... Müdürleri maaşlarını almaya başladığını,

02/11/2011 tarihli ve 28103 sayılı Mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanan Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1’inci maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen 10’uncu maddede;

“Bu maddenin uygulanmasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.” Hükmüne yer verilmiş olup, mezkur Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 456-7 sayfasında dipnot olarak işlendiğini, dipnotun 456-8 sayfada belirtildiğini,

“Dipnot (7) Anayasa Mahkemesinin 1/3/2017 tarihli ve E:2017/52, K: 2017/32 sayılı Kararı ile, bu fıkranın birinci cümlesi “... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı il müdürü” yönünden iptal edilmiştir.” Şeklinde 375 sayılı KHK’nın 456-8 sayfasına işlendiğini,

20.02.2014 tarihinde kabul edilen 6525 Sayılı Kanun 38. Maddesinde 5902 Sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 7 ile, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte; a) il ... ve ... ... müdürü ile sivil savunma arama ve kurtarma birlik müdürü kadrolarında bulunanların görevi bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihle sona erer ve bunlar ekli (2) sayılı listede ihdas edilen araştırmacı kadrolarına hâlen bulundukları kadro dereceleriyle herhangi bir isleme gerek kalmaksızın alınmış sayılır. Bu personel Başkanlıkça ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilir. Bu madde uyarınca ihdas edilen araştırmacı kadroları, herhangi bir sebeple boşalırsa hiçbir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.” denildiğinden,

İl ... ve ... ... Müdürü iken Araştırmacı kadrosuna atandığını, daha sonra Başbakan Yardımcılığının 27.02.2014 tarih ve 26 sayılı Oluru ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 86 ve 175. Maddelerine istinaden İl ... ve ... ... Müdür Vekili olarak atandığını,

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 86 Maddesi;

Birinci paragrafta “Memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan veya açıktan vekil atanabilir.” dördüncü paragrafta “Aynı kurumdan ayrılmalar dolayısı ile atanan vekil memurlara vekalet görevinin 3 aydan fazla devam eden süresi için, kurum dışından veya açıktan atananlarla kurum içinden ilkokul öğretmenliğine atanan Öğretmenler ile veznedarlık görevine atananlara göreve başladıkları tarihten itibaren vekalet aylığı ödenir.” Denildiğini, 

Ayrıca, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 175. Maddesinde,

“(Değişik: 30/5/1974 - KHK-12; Değiştirilerek kabul: 15/5/1975 - 1897/1 md.) Bir göreve vekaleten atanan memurlara vekalet edilen görevin kadro derecesinin bilinci kademesinin üçte biri, açıktan atananlara ise (Köy ve kasaba imamlığı kadrolarına atananlara 146 ncı maddede yazılı asgari ücret aylık tutarından aşağı olmamak üzere) üçte ikisi verilir. Bulundukları yerden başka bir yerdeki bir göreve vekalet suretiyle atananlara. Harcırah Kanununun geçici görevle başka yere gönderilenlere ilişkin hükümleri uygulanır.

(Ek : 4/7/2001 - KHK-631/5 md.) Ancak, kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet edenlere vekalet aylığı ödenebilmesi için, vekilin asilde aranan şartları taşıması zorunludur.” Denildiğini,

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 152. Maddesine istinaden 17.06.2006 tarihli ve 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan ve 26.03.2018 tarih ve 2018/11547 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2018 yılında da uygulanmasına devam olunan, Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararın Vekalet başlıklı 9 uncu maddesinde;

“(1) 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi uyarınca;

a) 1) Kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekâlet ettirilenlere;

aa) Vekâletin, 657 sayılı Kanunun 86. Maddesine binaen yapılması ve bu hususun onayda belirtilmiş olması,

bb) Vekâletin, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadro veya görevler için ilgili Bakan, diğer kadro veya görevler için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi,

cc) Vekillerin, genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dâhil) bir arada taşımaları, kaydıyla; vekâlet ettikleri kadro veya görevler için bu Karar uyarınca öngörülen zam ve tazminatların toplam net tutarının, asli kadro veya görevleri karşılığında fiilen aldıkları zam ve tazminatların toplam net tutarından fazla olması halinde, aradaki fark: 657 sayılı Kanunun 175 inci maddesindeki oranlar dikkate alınmaksızın, vekâlet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve vekâlet görevinin fiilen yapıldığı sürece ödenir.” Denildiğini,

Mağdur olan … İl ... ve ... ... Müdürü vekâleten atandığı kadroya ilişkin mali haklarının kendisine ödenmemesini mahkemeye taşıdığını, mahkemenin iptal için Anayasa Mahkemesine başvurduğunu,

Anayasa Mahkemesinin 01.03.2017 tarih, E. 2017/52. K.2017/32 sayılı kararı ile 27.06.1989 tarihli ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye 11.10.2011 tarihli 666 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamemin 1. Maddesine eklenen ek 10. Maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin “... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı İl Müdürü" yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 01.03.2017 tarihinde Oybirliği ile karar verildiğini,

Ekte sunduğu ödeme emirlerinde de görüleceği üzere; Anayasa Mahkemesinin 01.03.2017 tarih, E. 2017/52. K.2017/32 sayılı kararına kadar, vekalet ve tazminat ödenmediğini belirterek verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.

Sorumlu ... adına vekili Avukat … ilave temyiz dilekçesinde özetle;

... İl ... ve ... ... Müdürlüğü’ne vekaleten atamanın, 657 sayılı Kanun’un 86 ve 175. maddeleri ile 5902 sayılı Kanuna uygun olarak yapıldığını,

...’un; … İl ... ve ... ... Müdürlüğü nezdinde görev yaparken mevcut il müdürünün görevden ayrılması sonucunda 11/08/2016 tarih ve 1362 sayılı valilik oluru ile vekaleten ... İl ... ve ... ... Müdürlüğüne Müdür vekili olarak görevlendirildiğini,

Valilik oluru ile görevlendirmeyi müteakiben TC Başbakanlık ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığının 01/02/2018 tarih ve 17914 sayılı " vekaleten atama " konulu Başbakan Yardımcılığı Makamına hitaben düzenlenen yazı ile " ... İl ... ve ... ... Müdürlüğünde şube müdürü kadrosunda olarak görev yapan ...'un münhal durumda bulunan 1. Dereceli İl ... ve ... ... müdürü kadrosuna, 657 sayılı Devlet memurları Kanununun 86 ve 175. Maddeleri ile 5902 sayılı ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 18 ve 20. Maddeleri gereği vekaleten atanması kararlaştırılmıştır.” Denildiğini,

05/05/2006 tarih ve 26159 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 2006/10344 sayılı " Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararın " , "Vekalet" başlıktı 9 uncu maddesinde; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 86 ncı maddesi uyarınca kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet ettirilenlere hangi hallerde vekalet ücreti verileceğinin açıklandığını,

Vekaletin,

- 657sayılı Kanunun 86 ncı maddesine binaen yapılması ve bu hususun onayda belirtilmiş olması,

- Vekaletin, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadro veya görevler için ilgili Bakan, diğer kadro veya görevler için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi,

- Vekillerin, genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı arandan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dahil) bir arada taşımaları kaydıyla;

Vekalet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve vekalet görevinin fiilen yapıldığı sürece ödendiğini,

Dava konusu olayda yukarıda açıklandığı üzere; ...'un vekalet ettiği kadroda asilde aranan şartları taşıması ve atamasının hem valilik oluru ve hem de Başbakan yardımcılığı vasıtasıyla yapılmış olması nazara alındığında vekalet ücreti almasında yasaya uymayan bir husus bulunmadığını,

...’un; gerek 11/08/2016 tarih ve 1362 sayılı valilik oluru ile yapılan vekaleten görevlendirme ve gerekse Başbakanlık ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığının 01/02/2018 tarih ve 17914 sayılı yazı ile vekaleten atanması sonucunda temyiz edilen kararda ileri sürülen iddiaların ve gerekçelerin aksine yasal düzenlemeler gereği vekalet ücreti almaya hak kazandığını,

Temyiz edilen kararda 375 sayılı KHK gereği ...'a vekalet ücreti ödenemeyeceği bu nedenle vekalet ücreti ödemelerinin iadesine karar verildiğini,

Bu karara gerekçe olarak; 375 sayılı KHK’ya 666 sayılı KHK ile eklenen, ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı İl Müdürü Kadrosuna vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle ek 10. Maddenin birinci fıkrasında belirtilen ödemelerin yapılamayacağına dair düzenlemenin gösterildiğini,

... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı İl Müdürü Kadrosuna vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle ek 10. Maddenin birinci fıkrasında belirtilen ödemelerin yapılamayacağına dair düzenlemenin 375 sayılı KHK’ya 666 sayılı KHK ile eklendiğini, 666 sayılı KHK’nın 06/04/2011 tarih ve 6223 sayılı kamu hizmetlerinin düzenli, etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat, görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine ilişkin konularda yetki kanunu kapsamında çıkarılan bir KHK olduğunu, Anayasanın 11. Maddesinde; kanunlar anayasaya aykırı olamaz hükmünün yer aldığını, kural olarak KHK’ların bir yetki kanununa dayanması gerektiğini, KHK’nın geçerli olması için Anayasaya uygun bir yetki Kanununa dayanması gerektiğini, bunun geçerliliğinin ön koşulu olduğunu, bir yetki kanununa dayanmadan çıkarılan ya da dayandığı yetki kanunu iptal edilen KHK’ların Anayasa aykırılık teşkil ettiğini,

6223 sayılı yetki kanununda; kamu personelinin atama, nakil, görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarından bahsedildiğini, ancak mali haklara ilişkin bir düzenleme yada hükme yer verilmediğini,

6223 sayılı Yetki Kanunundaki amacın;

-Mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına, yeni bakanlıklar kurulmasına, mevcut bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların mevcut birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesi,

-Mevcut bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıkların görev, yetki, teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine taşrada ve yurt dışında teşkilatlanma esaslarına ilişkin düzenlemeler olduğunu,

Bu halde 6223 sayılı Yetki Kanununda öngörülen amaç, kapsam ve ilkeleriyle bağlantılı olmaksızın sırf mali konularda bir düzenleme yapılamayacağını,

666 sayılı Kanunun 1. Maddesiyle ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı il müdürü kadrosuna vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle ek 10. Maddenin birinci fıkrasında belirtilen ödemelerin yapılmayacağı belirtilerek anılan personelin mali haklarına ilişkin bir düzenleme yapıldığını, bu durumun yetki yasasına aykırı olduğunu,

Yasal düzenlemelerde ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı İl Müdürü Kadrosuna vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle ek 10. Maddenin birinci fıkrasında belirtilen ödemelerin yapılamayacağına dair herhangi bir hüküm bulunmamasına rağmen yapılan ödemeler nedeniyle kamu zararı oluştuğu iddiasıyla usul yasa ve Anayasa Mahkemesi kararına uygun olarak yapılan vekalet ücreti ödemesinin usulsüz olduğu ve ortaya çıkan kamu zararının tahsili yönündeki kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,

Dairenin İlamında, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 10. Maddesinin 3. Fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Ekli ( II) sayılı cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılamaz.” düzenlemesi gereği 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yer alan kadrolara vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle yararlanabilecekleri mali haklar bakımından yeni bir sınırlama getirilmediği gibi bu ibarenin kaldırılmış olmasının da herhangi bir mali hak doğurmadığı gerekçesinin ileri sürüldüğünü,

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin, Anayasa Mahkemesinin 01/03/2017 tarihli, 2017/52 Esas, 2017/32 Karar sayılı Kararıyla iptal edildiğini,

İptal kararı ile ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı İl Müdürü Kadrosuna vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle ek 10. Maddenin birinci fıkrasında belirtilen ödemelerin yapılamayacağına dair düzenlemenin ortadan kalktığını,

375 sayılı KHK’nın iptal kararıyla ortadan kalkması sonucunda 05/05/2006 tarih ve 26159 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 2006/10344 sayılı " Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara ilişkin kararın", “Vekalet” başlıklı 9 uncu maddesinde yer alan düzenleme doğrultusunda; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 86 ncı maddesi uyarınca kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet ettirilenlere, vekalet ücreti verilmesinde yasaya uymayan bir husus bulunmadığını,

Temyiz edilen Sayıştay 4. Dairesine ait ilamda belirtilen kamu zararının doğmadığını, yapılan ödemelerin usul ve yasaya uygun olduğu belirterek verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.

Başsavcılık mütalaasında;

"... boş bulunan …, …, ... ve … ... ve ... ... İl Müdürlüklerine vekâlet eden valilik personeline, yürüttükleri vekâlet görevi nedeniyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yer alan ... ve ... ... "İl Müdürü" kadrosu için belirlenen ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak vekâlet ücreti ödemesi yapılması sonucu oluşan ve ayrıntısı aşağıdaki kamu zararı tablosunda gösterilen ...TL'nin; ... Ortaklaşa ve zincirleme, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53'üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile ödettirilmesine, Karar verildi." denilmektedir.

Sorumlu ...'un dilekçesinde;

"... 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen 10'uncu maddesinde "Ek (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılmaz..." olumsuz hüküm Anayasa Mahkemesince, Anayasanın 10. Maddesi "KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK", 18. Maddesi ZORLA. ÇALIŞTIRMA VE ANGARYA YASAĞI", 55. Maddesi "ÜCRETTE ADALETİN SAĞLANMASI", hükümlerine göre hukuka aykırılığı nedeniyle İL AFET VE ACİL DURUM MÜDÜRÜ yönünden "İPTAL" etmiştir.

Yukarıda açıkladığım gerekçeler çerçevesinde; İl ... ve ... ... Müdürlüğü için belirtilen bütün şartların tamamını taşıdığım, Müdürlük görevini fiilen başarıyla yürüttüğüm ve hukuki sorumluluğunu da taşıdığım dikkate alınarak, Sayıştay Başkanlığının yukarıda örneklerini verdiğim 375 KHK’nın EK-II sayılı cetvelinden alan vekil İl ... ve ... ... Müdürlerinin aldığı ücret farklarını almam yönünde kararın düzeltilerek mağduriyetimin giderilmesini saygılarımla arz ve talep ederim." denilmektedir.

Sorumlu adına temyiz eden Av. …'in dilekçesinde;

- ... İl ... ve ... ... Müdürlüğüne vekaleten atanma 657 sayılı kanununun 86 ve 175. maddeleri ile 5902 sayılı kanuna uygun olarak yapıldığı,

-Usul ve yasaya uygun atama kararı gereği vekaleten görevlendirmelerde vekalet ücreti ödenmesinde yasaya uymayan bir hususun bulunmadığı,

-Sayıştay ... Daire kararı usul yasa ve anayasa mahkemesi kararına aykırı olduğu,

-Sayıştay kararına dayanak alınan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, anayasa mahkemesinin 01/03/2017 tarihli 2017/52 esas, 2017/32 karar sayılı kararıyla iptal edildiği, hususları açıklanarak;

Dilekçede; "657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ve 175. Maddeleri ile 5902 sayılı ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 18 ve 20. Maddeleri gereği vekaleten atanan ...hakkında usul yasa ve Anayasa Mahkemesi kararına aykırı Sayıştay 4. Dairesinin 29/03/2021 - 33 ilam numaralı, 23/02/2021 karar tarihli 256 karar no.lu ilamının duruşmalı yapılacak Temyiz incelemesi neticesinde bozularak kaldırılmasını, 25.995,25.-TL nın Harcama Yetkilisi müvekkil ...' dan 6085 sayılı Sayıştay Kanunun 53. Maddesi gereğince işleyecek faizleri ile birlikte ödettirilmesine dair kararının kaldırılmasına karar verilmesini vekaleten saygı ile talep ederim." denilmektedir.

Her iki temyiz dilekçesinde, vekâlet görevi nedeniyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yer alan ... ve ... ... "İl Müdürü" kadrosu için belirlenen ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak yapılan vekâlet ücreti ödemesinin mevzuata uygun olduğu ve verilen tazmin hükmünün kaldırılması talep edildiği anlaşılmaktadır.

Vekaleten görevlendirilecek bir memura ödenecek mali hakların neler olduğu ve hangi hallerde ödeneceği 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 86 ve 175 inci maddesi ile Kanunun 152 inci maddesi uyarınca yürürlüğe konulan Cumhurbaşkanlığı Kararında açıklanmıştır.

Adı geçen mevzuata göre, memurların ve diğer kamu görevlilerinin herhangi bir mali ve sosyal haktan yararlanabilmesi, söz konusu hakkın kanunla düzenlenmiş olması veya toplu sözleşmede yer alması halinde mümkündür.

Memur kadrolarına vekâleten atananların yararlanacakları mali haklar mevzuatta açıkça düzenlenmiş olup ilgili mevzuatında belirtilen şartların tümünü taşımak kaydıyla, vekâleten atananlara atandığı kadroya bağlı olarak vekâlet aylığı, zam ve tazminat farkı ile ek ödeme farkından biri, birkaçı veya tümü ödenebilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bahsi geçen 128'inci maddesi hükmüne uygun olarak, Devlet memurlarının sınıfları, nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işleri 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede düzenlenmiştir.

Anılan Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekâleten atananlara, ilgili mevzuatta öngörülmüş bulunan tüm şartların bir arada sağlanması halinde vekâlet aylığı ile zam ve tazminat farkının ödenebileceği hüküm altına alınmıştır.

Sorumlu ve Avukatı dilekçelerinde, Anayasa Mahkemesinin bahsi geçen 01.03.2017 tarihli ve Esas No: 2017/52, Karar No: 2017/32 sayılı Kararı sonrasında, ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı İl Müdürü vekillerine ödenecek olan vekalet ücreti ödemesinin 375 sayılı KHK eki (II) sayılı cetvel esas alınarak hesaplanması ve ödenmesi önünde herhangi bir yasal engel bulunmadığı, buna göre herhangi bir kamu zararına yol açılmadığı belirtmekte ise de;

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 10'uncu maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan; "Ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekâleten atananlara vekâlet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılmaz." ibaresi 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvelde yer alan kadrolara vekâleten atananlara, vekâlet görevi nedeniyle yararlanabilecekleri mali haklar bakımından yeni bir sınırlama getirmediği gibi, bu ibarenin tamamen kaldırılmış olması da herhangi bir mali hak doğurmamaktadır.

Dolayısıyla, bu kadrolara vekâleten atananların söz konusu kadrolar için öngörülen ücret ve tazminatlardan yararlanabileceğine dair açık bir düzenleme yapılmadıkça, Anayasa Mahkemesinin Kararı sonucunda anılan ibarenin iptal edilmesi gerekçe gösterilerek, bu kadrolara vekâleten atananlara ücret ve tazminat ödenmesine imkân bulunmadığı değerlendirilmektedir.

Bu itibarla, temyiz talebinin reddine, Daire kararının onaylanmasına karar verilmesi uygun olur.

Arz olunur.” Denilmiştir.

Başsavcılığın karşılamasına cevap veren ...adına vekili Avukat … ikinci temyiz dilekçesinde özetle;

Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen bir KHK’ya dayanılarak ve 657 sayılı Kanunda yer alan düzenlemeler nazara alınmadan ileri sürülen itirazların yasal bir geçerliliğinin olmadığını,

Normlar hiyerarşisinin, hukuk normlarının derece ve kuvvetini belirlediğini ve hukuk düzeninde var olan normların çokluğu anlamına geldiğini, hukuk düzeni bir piramide benzetilecek olursa bu piramidin yürütme organının düzenleyici işlemleri, kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik olmak üzere üç bölüm olarak kabul edildiğini, ancak uygulamada yürütme organının bunların dışında, genelge vb. isimler altında değişik isimler taşıyan işlemler ile de genel, soyut ve objektif hukuk kuralları koyduğunu bu işlemlerin de yürütme organının düzenleyici işlemleri arasında yer aldığını ve bu tür düzenleyici işlemlerin idare hukukunda "adsız düzenleyici işlemler" olarak nitelendirildiğini; anayasa, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslar arası antlaşmalar, kanunlar vb. den çok sonra geldiğini,

Davalı idarenin, normlar hiyerarşisi içerisinde Anayasa, Uluslararası sözleşmeler ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gibi yasal düzenlemelerden çok sonra gelen ve Anayasa Mahkemesi’nin bahsi geçen 01.03.2017 tarihli ve Esas No:2017/52 Karar No:2017/32 sayılı kararıyla iptal edilen 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye dayanarak savunma yapması, hukuken geçerliliğini yitiren bir hükmü esas alarak" iptalden sonra ödeneceğine dair yasal düzenleme yapılmadı gerekçesini" ileri sürmesinin hukuken geçersiz olduğunu,

Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra ödemeyi engelleyen herhangi bir hüküm bulunmadığı halde, 657 sayılı Kanun kapsamında yapılması gerekli ve zorunlu vekalet ücreti ödemelerinin, iptal sonrası ödeneceğine dair kararnamede hüküm bulunmadığı gibi hukuki olmayan gerekçelerle iadesinin istenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,

Savcılık beyanında ikrar edildiği üzere ...'un atama yürürlükteki mevzuat gereği aranan şartları taşıdığından vekalet aylığı almasında yasal düzenlemelere uymayan bir husus bulunmadığını,

Kanun hükmünde kararnamelerin, yasaların önüne geçemeyeceği gibi Anayasa Mahkemesince iptal edilerek hukuken geçerliliğini yitirmiş bir kararname gerekçe gösterilerek yasal olmayan gerekçelerle ödenen vekalet ücretlerinin tahsilinin talep edilmesinin, Anayasa, 657 sayılı Kanun ile ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere de aykırı olduğunu,

Savcılığın tüm savunma beyanlarında 27/06/1989 tarihli ve 375 sayı Kanun Hükmünde Kararname’yi ve bu Kararname’de yer alan hükümler ile ekli (II) sayılı cetveli aldığını, ancak bu hükümlerin hukuken geçerliliği olmadığı gibi hukuk normları hiyerarşisinde yasal düzenlemelerden sonra gelen bir Kanun hükmünde kararnameye dayanarak vekalet ücretinin alınamayacağı yönündeki beyanlarının hukuken kabul edilemeyeceğini,

Savcılığın ödeme yapılması yönünde herhangi bir sınırlama kaldırıldıysa da ödeme yapılmasına dair ibare bulunmadığına ilişkin iddiasının da yasal dayanaktan yoksun olduğunu, normlar hiyerarşisi gereği öncelikle 657 sayılı Kanun ve bu kanunda yer alan düzenlemeler olup, bu kanunda ödemelere ilişkin yasal düzenlemelerle birlikte Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonraki Kanun Hükmünde Kararnamede yer alan düzenlemeler gereği " birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılmaz " hükmü hukuki kıymetini yitirdiğinden belirtilen ödemelerin yapılmayacağına dair yasal bir düzenleme ya da hukuksal bir engel bulunmadığını,

Anayasa Mahkemesi kararı ödeme yapılıp yapılmayacağına dair yasal düzenlemeler doğrultusunda " ödeme yapılmayacağına" ilişkin KHK’yı iptal ettiğinden genel hukuk kuralları içerisinde iptal kararı sonrasında ödeme yapılmasını engelleyen açık bir yasal düzenleme kalmadığından sayın savcılığı görüşünün hukuksal dayanağının bulunmadığı belirterek verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.

Başsavcılığın Cevabı

“…İlgi yazınız ekinde gönderilen ikinci temyiz dilekçesi incelenmiş olup; 33 numaralı ilamın 1 inci maddelerinde açıklanan hususlara yönelik adı geçen tarafından ileri sürülen ve açıklanan hususların 13.07.2021 tarih ve E.21040481 sayılı yazımızda belirttiğimiz görüşlerimizin değiştirilmesini sağlayacak bir mahiyet taşımadığı yargılamanın söz konusu mütalaamıza göre karara bağlanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Arz olunur.” Denilmiştir.

Gerçekleştirme görevlisi olarak sorumlu tutulan … temyiz dilekçesinde özetle;

Sayıştay ... Dairesinin yapılan haksız ödemenin zincirleme ödettirilmesine ilişkin kararına itiraz ettiğini, ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı’nın ekte sunmuş olduğu yazısı ile vekalet ödemelerinde tüm sorumluluğun Harcama Yetkilisinde olduğunu açıkça bildirmiş olmasına rağmen, Sayıştay ... Dairesinin yapılan vekalet ödemesinin ortaklaşa ve zincirleme olarak tarafından da tahsiline karar verdiğini, Kararın kamu zararı tahsilinin sadece Harcama Yetkilisinden tahsil edilmesi yönünde düzeltilmesini talep etmiştir.

Başsavcılığın … için Mütalaası

“... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı 2019 yılı hesabının … üncü Dairece yargılanması sonucunda düzenlenen 29.03.2021 tarih ve 33 no.lu ilamın 1 inci maddesinde yer alan tazmin hükmünü Gerçekleştirme Görevlisi sıfatıyla temyiz eden …'un ilgi yazı ekinde gönderilen temyiz dilekçesi incelendi.

Temyize konu olan 4. Dairenin 29.03.2021 tarih ve 33 no.lu ilamın 1 inci maddesinde;



... boş bulunan … …, ... ve …, ... ve ... ... İl Müdürlüklerine vekâlet eden valilik personeline, yürüttükleri vekâlet görevi nedeniyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yer alan ... ve ... ... "İl Müdürü" kadrosu için belirlenen ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak vekâlet ücreti ödemesi yapılması sonucu oluşan ve ayrıntısı aşağıdaki kamu zararı tablosunda gösterilen ...TL'nin; ... Ortaklaşa ve zincirleme, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53'üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile ödettirilmesine, Karar verildi." denilmektedir.

Sorumlunun dilekçesinde;

"Sayıştay ... Dairesinin aşağıda belirtilen kararında yapılan haksız ödemenin zincirleme ödettirilmesine itiraz ediyorum. ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı ekte sunmuş olduğum yazısı ile vekalet ödemelerinde tüm sorumluluğun Harcama Yetkilisinde olduğunu açıkça bildirmiş olup, Sayıştay ... Dairesi kararında yapılan vekalet ödemesinin ortaklaşa zincirleme olarak tarafımdan da tahsiline karar vermiştir. Karardaki Kamu zararının tahsili için Harcama Yetkilinden tahsil edilmesi yönünde düzeltilmesini talep ediyorum." denilmektedir.

Gerçekleştirme görevlisi ...'un dilekçesinden, Karara karşı sorumluluk yönüyle itirazda bulunulduğu, tazminine karar karar verilen kamu zararı tutarının sadece Harcama Yetkilisinden tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, anlaşılmaktadır.

5018 sayılı Kanunun 33'üncü maddesi uyarınca bütçeden bir giderin yapılabilmesi için; iş, mal veya hizmetin belirlenmiş usul ve esaslara uygun olarak alındığının veya gerçekleştirildiğinin görevlendirilmiş kişi veya komisyonlarca onaylanmış ve gerçekleştirme belgelerinin düzenlenmiş olması gerekmektedir. Ayrıca, bir mali işlemin gerçekleştirilmesinde görevli olanların sorumlu addedilebilmeleri için bu kişilerin yetkili ve görevli olması ve giderin bu görevlilerce düzenlenen belgeye dayanması gerektiği de aynı maddede belirtilmiştir.

Bu nedenle, ödeme emri belgesine eklenmesi gereken gerçekleştirme ve ödeme işlemlerine ilişkin fatura, beyanname, tutanak gibi gerçekleştirme belgelerini düzenleyen veya bu belgeleri kabul eden gerçekleştirme görevlilerinin, bu görevleriyle ilgili olarak yapmaları gereken iş ve işlemlerle sınırlı olarak sorumlulukları bulunmaktadır.

Dolayısıyla, vekalet ücreti ödeme evraklarını hazırlayan ve gerçekleştirme görevlisi sıfatıyla imzalayan kişilerin sorumluluğu söz konusu olduğu ve oluşan kamu zararından Harcama Yetkilileriyle birlikte sorumlu oldukları ve bu çerçevede adı geçen gerçekleştirme görevlisinin sorumluluğa dahil edilmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı, değerlendirilmektedir.

Bu itibarla, temyiz talebinin reddine, Daire kararının onaylanmasına karar verilmesi uygun olur.

Arz olunur.” Denilmiştir.



48814 sayılı dosyayla duruşma talebinde bulunan sorumlu ... adına Avukat …, 48889 sayılı dosyayla duruşma talebinde bulunan sorumlu ... ve Avukatı … ile Sayıştay Savcısının sözlü açıklamalarının dinlenmesinden ve dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra işbu dosyayla duruşma talebinde bulunan sorumlu ...adına Avukatı …’e 07.10.2021 tarihinde duruşma günü bildirilmiş olmasına karşın duruşmaya katılmadığından, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 uncu maddesi hükmü uyarınca dosya üzerinde ve gıyabında,

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

33 sayılı İlamın 1. maddesi ile, boş bulunan ..., ..., ... ve ... İl ... ve ... ... Müdürlüklerine vekâlet eden valilik personeline, yürüttükleri vekâlet görevi nedeniyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yer alan ... ve ... ... Başkanlığı “İl Müdürü” kadrosu için belirlenen ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak vekâlet ücreti ödenmesi neticesinde oluşan ...TL kamu zararının harcama yetkilileri ile gerçekleştirme görevlilerine ortaklaşa ve zincirleme ödettirilmesine karar verilmiştir.

Sorumluluk yönünden inceleme

İlamda harcama yetkilileri ile gerçekleştirme görevlileri oluşan kamu zararından ortaklaşa ve zincirleme olarak sorumlu tutulmuşlardır.

Gerçekleştirme görevlisi ... temyiz dilekçesinde; ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı’nın 06.07.2018 tarih ve 34202324-045.02-E.105830 sayılı yazısında; ”…06/06/2018 tarihinden sonra Afet Acil Durum Yönetimi Başkanlığı İl Müdürlüğü’ne vekalet edenlere de, kanuni düzenleme veya memurlar ve diğer kamu görevlileri için yapılan toplu sözleşmelerde herhangi bir hükme yer verilmedikçe hiçbir suretle ödeme yapılmaması, tüm bu hususlara rağmen bu kişilere bir şekilde ödeme yapılır ise de konuyla ilgili muhtemel Sayıştay sorgusunda hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğun Valilik birimlerinde ve özellikle harcama yetkilisi sıfatını taşıyan personelde olacağının bilinmesi.” denildiğini, bu yazı ile vekalet ödemelerinde tüm sorumluluğun Harcama Yetkilisinde olduğu açıkça bildirilmiş olmasına rağmen sorumlu tutulduğunu belirterek kamu zararının sadece Harcama Yetkilisinden tahsil edilmesi gerektiğini iddia etmişse de;

14.06.2007 tarih ve 5189/1 karar no’lu Sayıştay Genel Kurul Kararının,

“Gerçekleştirme Görevlileri” başlıklı 4’üncü maddesinde aynen;

“5018 sayılı Kanunun 33’üncü maddesi uyarınca bütçeden bir giderin yapılabilmesi için iş, mal veya hizmetin belirlenmiş usul ve esaslara uygun olarak alındığının veya gerçekleştirildiğinin görevlendirilmiş kişi veya komisyonlarca onaylanması ve gerçekleştirme belgelerinin düzenlenmiş olması gerekmektedir.

a) Ödeme Emri Belgesini Düzenlemekle Görevlendirilen Gerçekleştirme Görevlisinin Sorumluluğu:

5018 sayılı Kanunun 33’üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca ödeme emri belgesi harcama yetkilisi tarafından belirlenen bir görevli tarafından düzenlenecektir. Ödeme emri belgesi tek başına mali bir işlem sayılmamakla birlikte taahhüt ve tahakkuk aşamalarından sonra ödeme aşamasına geçilmesine esas teşkil etmektedir.

31.12.2005 tarihli ve 26040 sayılı 3. Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan İç Kontrol ve Ön Mali Kontrole İlişkin Usul ve Esasların 12 ve 13’üncü maddelerinde ödeme emri belgesi düzenleme görevi, ön mali kontrol kapsamında ele alınmakta ve “kontrol edilmiş ve uygun görülmüştür.” şerhi çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Aynı esaslarda belirtildiği üzere, harcama yetkilileri, yardımcıları veya hiyerarşik olarak kendisine en yakın üst kademe yöneticileri arasında bir veya daha fazla sayıda gerçekleştirme görevlisini ödeme emri belgesi düzenlemekle görevlendirecek, ödeme emri belgesini düzenlemekle görevlendirilen gerçekleştirme görevlileri de, ödeme emri belgesi ve eki belgeler üzerinde ön mali kontrol yapacaklardır. Bu nedenle ödeme emri belgesini düzenleyen gerçekleştirme görevlisinin yaptığı işlemler nedeniyle sorumluluk üstlenmesi tabiidir.

Ayrıca, harcama birimlerinde süreç kontrolü yapılarak her bir işlem daha önceki işlemlerin kontrolünü içerecek şekilde tasarlanıp uygulanacak, mali işlemlerin yürütülmesinde görev alanlar, yapacakları işlemden önceki işlemleri de kontrol edeceklerdir. Bu bağlamda ödeme emri belgesini düzenlemekle görevlendirilen gerçekleştirme görevlileri de ödeme emri belgesi ve eki belgeler üzerinde ön mali kontrol yaparak, ödeme emri belgesi üzerine, “Kontrol edilmiş ve uygun görülmüştür” şerhi düşüp imzalayacaklardır. Bu nedenle ödeme emri belgesini düzenleyen görevli, gerçekleştirme belgelerinin ödeme emri belgesine doğru aktarılması yanında düzenlediği belge ile birlikte harcama sürecindeki diğer belgelerin doğruluğundan ve mevzuata uygunluğundan da sorumludur.

Yapılan bu açıklamalara göre, asli bir gerçekleştirme belgesi olan ödeme emri belgesini düzenleyen sıfatıyla imzalayan gerçekleştirme görevlisinin, düzenlediği belge ile birlikte harcama sürecindeki diğer belgelerin doğruluğundan ve mevzuata uygunluğundan harcama yetkilisi ile birlikte sorumlu tutulması gerekmektedir.” denilmektedir.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 31-32 ve 33’üncü maddeleri ve buna ilişkin olarak ikinci başlık altında yer verilen Usul ve Esaslar ile yargı kararları çerçevesinde; asli bir gerçekleştirme belgesi olan ödeme emri belgesini düzenleyen görevlinin, gerçekleştirme belgelerinin ödeme emri belgesine doğru aktarılması yanında, düzenlediği belge ile birlikte harcama sürecindeki diğer belgelerin doğruluğundan ve mevzuata uygunluğundan da harcama yetkilisi ile birlikte sorumlu olması gerektiğinden kuşku bulunmamaktadır.

Bu itibarla, sorumluluk yönünden yapılan itirazın REDDİNE,

Esas yönünden inceleme

Anayasanın 128’inci maddesinin ikinci fıkrasında;

"Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. (Ek cümle: 7/5/2010-5982/12 md.) Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.”

Denilmek suretiyle, memurların ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının ancak kanunla düzenlenebileceği, bunun tek istisnasının da mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Memur kadrolarına vekâleten atananların yararlanacakları mali haklar mevzuatta açıkça düzenlenmektedir. Nitekim vekâleten atananlara ilgili mevzuatında belirtilen şartların tümünü taşımak kaydıyla, atandığı kadroya bağlı olarak vekâlet aylığı, zam ve tazminat farkı ile ek ödeme farkı ödenebilmektedir.

Anayasanın bahsi geçen 128’inci maddesi hükmüne uygun olarak, Devlet memurlarının sınıfları, nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işleri 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede düzenlenmiştir.

02/11/2011 tarihli ve 28103 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1’inci maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek 10’uncu maddesinde;

"Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan başkanlıklar ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı, Başbakanlık ve bakanlıklar ile bunların bağlı ve ilgili kuruluşları (Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile 2659 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2 nci maddesi kapsamında bulunanlar hariç), sosyal güvenlik kurumları, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Yüksek Seçim Kurulu, Yükseköğretim Kurulu, Üniversitelerarası Kurul ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının;

a) Merkez teşkilatlarında Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfına ait kadrolarda yer alanlar ile 28/2/1985 tarihli ve 3160 sayılı Kanuna göre tazminat alanlar hariç olmak üzere bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvelde yer alan unvanlı kadrolarda bulunanlardan,

b) Taşra teşkilatlarına ait kadrolarda bulunup, kadro unvanları ekli (II) sayılı Cetvelde yer alanlardan,

c) (Değişik : 20/8/2016-6745/77 md.) Merkez teşkilatlarında; Dışişleri Meslek Memuru ve Konsolosluk ve İhtisas Memurları, özel yarışma sınavı sonucunda mesleğe yardımcı veya stajyer olarak alınıp belirli süreli yetiştirme döneminden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda müfettiş, uzman, denetçi, kontrolör, aktüer ve stenograf unvanlı kadrolara (mevzuatı uyarınca söz konusu kadrolara atananlar dâhil) atananlar ve bunların yardımcı ve stajyerleri ile iç denetçilerden ekli (III) sayılı Cetvelde yer alan unvanlı kadrolarda bulunanlardan,

aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre almakta olanlara anılan Cetvellerde kadro unvanlarına karşılık gelen gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarlarda ücret ve tazminat verilir. Bu ödemelere hak kazanılmasında ve bunların ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır. Ekli (II) ve (III) sayılı Cetvellerde atandıkları kadro dereceleri esas alınarak belirlenen ücret ve tazminatlar, 657 sayılı Kanunun 45 inci maddesine göre atananlar ile haklarında aynı Kanunun 67 nci maddesi uygulananlar için kazanılmış hak aylık dereceleri dikkate alınarak ödenir. Tazminat damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. Bu madde kapsamına giren personele; bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (D) bendi, 2 nci, 28 inci, ek 1 inci, ek 4 üncü ve ek 13 üncü maddeleri hariç olmak üzere diğer maddelerinde öngörülen her türlü ödemeler ile ek 9 uncu maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen mevzuat hükümlerine göre yapılan ödemeler, 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Kanunun ek 21 inci maddesinde öngörülen ödeme, 657 sayılı Kanunda ödenmesi öngörülen aylık, ek gösterge, zam ve tazminatlar ve makam tazminatı ile avukatlık vekalet ücreti ve temsil tazminatı ödenmez.

Ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılmaz. Ekli (II) ve (III) sayılı Cetvellerde yer alan kadrolarda bulunan ve ekli (II) sayılı Cetvel kapsamındaki başka kadrolara veya diğer kadrolara vekaleten atanan personele, birinci fıkrada belirtilen ödemeler dikkate alınmaksızın, 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi hükümleri çerçevesinde ve 175 inci maddesine göre vekaleten atanılan kadrolar için belirlenmiş olan aylık göstergeleri ve ek göstergeler esas alınarak vekalet aylığı ve anılan Kanunun 152 nci maddesi uyarınca yürürlüğe konulan Cumhurbaşkanı kararının vekalete ilişkin hükümleri uyarınca işgal ettikleri kadrolar ve vekaleten atandıkları kadrolar için belirlenmiş olan zam ve tazminatlarının toplam tutarı esas alınarak zam ve tazminat farkı ödenir.

Diğer kanunların bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. ”

Şeklinde bir düzenlemeye yer verilmek suretiyle, anılan Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekâleten atananlara, ilgili mevzuatta öngörülmüş bulunan tüm şartların bir arada sağlanması halinde vekâlet aylığı ile zam ve tazminat farkının ödenebileceği hüküm altına alınmıştır.

Rapor dosyası ve eki belgelerin incelenmesi neticesinde; …, … ... ve … İl ... ve ... ... Müdürlüklerine vekâlet eden valilik personeline, yürüttüğü vekâlet görevi nedeniyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yer alan ... ve ... ... Başkanlığı “İl Müdürü” kadrosu için belirlenen ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak vekâlet ücreti ödendiği görülmüştür. ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı ... ve ... ... İl Müdürü kadrosunun 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer aldığı, ancak İl ... ve ... ... Müdürlüklerine vekalet eden personelin asli görevlerinin söz konusu cetvellerde yer almadığı da dikkate alındığında, bu kadrolara vekâleten atananların mevzuatta öngörülen tüm şartları taşıması halinde 657 sayılı Kanunun 175’inci maddesinde öngörülen vekâlet aylığı ile Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararın 9’uncu maddesi uyarınca öngörülen zam ve tazminat farkından yararlandırılması gerekmektedir.

Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesinin 01.03.2017 tarihli ve Esas No: 2017/52, Karar No: 2017/32 sayılı Kararı ile, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1’inci maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek 10’uncu maddenin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan; “Ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekâleten atananlara vekâlet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılmaz.” ibaresi, söz konusu düzenlemenin 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin dayanağı olan 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin Ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum Ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev Ve Yetkileri İle Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu kapsamında bulunmaması ve anılan Kanunla Bakanlar Kuruluna verilen yetki kamu görevlilerinin "atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esasları" ile sınırlı iken, söz konusu düzenlemenin doğrudan mali haklara ilişkin olması gerekçesiyle “... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı İl Müdürü” kadrosu yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir.

Temyiz dilekçelerinde, Anayasa Mahkemesinin bahsi geçen 01.03.2017 tarihli ve Esas No: 2017/52, Karar No: 2017/32 sayılı Kararı sonrasında, ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı İl Müdürü vekillerine ödenecek olan vekalet ücreti ödemesinin 375 sayılı KHK eki (II) sayılı cetvel esas alınarak hesaplanması ve ödenmesi önünde herhangi bir yasal engel bulunmadığı, buna göre herhangi bir kamu zararına yol açılmadığı belirtilmiş ise de;

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 10’uncu maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan; "Ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekâleten atananlara vekâlet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılmaz.” ibaresi 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvelde yer alan kadrolara vekâleten atananlara, vekâlet görevi nedeniyle yararlanabilecekleri mali haklar bakımından yeni bir sınırlama getirmediği gibi, bu ibarenin tamamen kaldırılmış olması da herhangi bir mali hak doğurmamaktadır. Dolayısıyla, bu kadrolara vekâleten atananların söz konusu kadrolar için öngörülen ücret ve tazminatlardan yararlanabileceğine dair açık bir düzenleme yapılmadıkça, Anayasa Mahkemesinin Kararı sonucunda anılan ibarenin iptal edilmesi gerekçe gösterilerek, bu kadrolara vekâleten atananlara ücret ve tazminat ödenmesine imkân bulunmamaktadır. Bunun yanında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Anayasa Mahkemesinin Kararları” başlıklı 153 üncü maddesinde, “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez. ... İptal kararları geriye yürümez. Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” hükümleri yer almaktadır.

Yukarıdaki mevzuat hükmüne göre; 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 10’uncu maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden sonra, bu konudaki mevzuat boşluğunun kanun koyucu tarafından yeniden yapılacak düzenleme ile doldurulacağı açıktır. Anayasa Mahkemesinin anılan Kararından sonra da konuya ilişkin herhangi bir kanuni düzenleme yapılmamış ve “Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşmede” de konuyla ilişkili herhangi bir hükme yer verilmemiştir.

Sonuç olarak, Anayasanın 128’inci maddesinin, memurların ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının kanunla ya da toplu sözleşmeyle düzenlenebileceğine dair emredici hükmü ışığında, “İl ... ve ... ... İl Müdürlüğü” kadrosuna vekâleten atananlara söz konusu vekâlet görevi nedeniyle, “İl ... ve ... ... İl Müdürü” için 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvelde öngörülen ücret ve tazminatların ödenebileceğine dair kanuni düzenleme yapılmadıkça veya memurlar ve diğer kamu görevlileri için yapılan toplu sözleşmelerde herhangi bir hükme yer verilmedikçe, “İl ... ve ... ... İl Müdürü ” kadrosuna vekâleten atananların söz konusu “İl Müdürü" için öngörülen ücret ve tazminatlardan yararlandırılmasına imkân bulunmamaktadır.

Bu itibarla, 33 sayılı İlamın 1. Maddesi ile verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, (... Daire Başkanı …, Üyeler …, …, …, …, … ile …’ın aşağıda yazılı karşı oy gerekçelerine karşı) oyçokluğu ile,

Karar verildiği 03.11.2021 tarih ve 50366 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.



Karşı oy gerekçesi

... Daire Başkanı … ile Üyeler … ile …’ın karşı oy gerekçesi

Uyuşmazlık konusu edilen işleme ilişkin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1. Maddesiyle eklenen Ek 10. Maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesi tarafından ilgili kurumlar yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesi ve söz konusu ödeme ile ilgili işlemlerinin idari yargı yoluna taşınması sonucunda da idari yargı mercilerinin bu iptal kararından hareketle bahsi geçen vekalet nedeniyle yapılan tazminat ödemelerini hukuka uygun bulması karşısında sorumluların dava konusu ödemede kusurlarının dolaysıyla da tazmin yükümlülüklerinin bulunmayacağı değerlendirilerek kamu zararı oluşmadığı görüldüğünden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.

Üyeler …, … ile …’un karşı oy gerekçesi

Anayasanın 128’inci maddesinin ikinci fıkrasında;

"Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. (Ek cümle: 7/5/2010-5982/12 md.) Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.”

Denilmek suretiyle, memurların ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının ancak kanunla düzenlenebileceği, bunun tek istisnasının da mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Memur kadrolarına vekâleten atananların yararlanacakları mali haklar mevzuatta açıkça düzenlenmektedir. Nitekim vekâleten atananlara ilgili mevzuatında belirtilen şartların tümünü taşımak kaydıyla, atandığı kadroya bağlı olarak vekâlet aylığı, zam ve tazminat farkı ile ek ödeme farkı ödenebilmektedir.

Anayasanın bahsi geçen 128’inci maddesi hükmüne uygun olarak, Devlet memurlarının sınıfları, nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işleri 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede düzenlenmiştir.

02/11/2011 tarihli ve 28103 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1’inci maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek 10’uncu maddesinde;

"Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan başkanlıklar ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı, Başbakanlık ve bakanlıklar ile bunların bağlı ve ilgili kuruluşları (Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile 2659 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2 nci maddesi kapsamında bulunanlar hariç), sosyal güvenlik kurumları, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Yüksek Seçim Kurulu, Yükseköğretim Kurulu, Üniversitelerarası Kurul ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının;

a) Merkez teşkilatlarında Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfına ait kadrolarda yer alanlar ile 28/2/1985 tarihli ve 3160 sayılı Kanuna göre tazminat alanlar hariç olmak üzere bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvelde yer alan unvanlı kadrolarda bulunanlardan,

b) Taşra teşkilatlarına ait kadrolarda bulunup, kadro unvanları ekli (II) sayılı Cetvelde yer alanlardan,

c) (Değişik : 20/8/2016-6745/77 md.) Merkez teşkilatlarında; Dışişleri Meslek Memuru ve Konsolosluk ve İhtisas Memurları, özel yarışma sınavı sonucunda mesleğe yardımcı veya stajyer olarak alınıp belirli süreli yetiştirme döneminden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda müfettiş, uzman, denetçi, kontrolör, aktüer ve stenograf unvanlı kadrolara (mevzuatı uyarınca söz konusu kadrolara atananlar dâhil) atananlar ve bunların yardımcı ve stajyerleri ile iç denetçilerden ekli (III) sayılı Cetvelde yer alan unvanlı kadrolarda bulunanlardan,

aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre almakta olanlara anılan Cetvellerde kadro unvanlarına karşılık gelen gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarlarda ücret ve tazminat verilir. Bu ödemelere hak kazanılmasında ve bunların ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır. Ekli (II) ve (III) sayılı Cetvellerde atandıkları kadro dereceleri esas alınarak belirlenen ücret ve tazminatlar, 657 sayılı Kanunun 45 inci maddesine göre atananlar ile haklarında aynı Kanunun 67 nci maddesi uygulananlar için kazanılmış hak aylık dereceleri dikkate alınarak ödenir. Tazminat damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. Bu madde kapsamına giren personele; bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (D) bendi, 2 nci, 28 inci, ek 1 inci, ek 4 üncü ve ek 13 üncü maddeleri hariç olmak üzere diğer maddelerinde öngörülen her türlü ödemeler ile ek 9 uncu maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen mevzuat hükümlerine göre yapılan ödemeler, 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Kanunun ek 21 inci maddesinde öngörülen ödeme, 657 sayılı Kanunda ödenmesi öngörülen aylık, ek gösterge, zam ve tazminatlar ve makam tazminatı ile avukatlık vekalet ücreti ve temsil tazminatı ödenmez.

Ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekaleten atananlara vekalet görevi nedeniyle birinci fıkrada belirtilen ödemeler yapılmaz. Ekli (II) ve (III) sayılı Cetvellerde yer alan kadrolarda bulunan ve ekli (II) sayılı Cetvel kapsamındaki başka kadrolara veya diğer kadrolara vekaleten atanan personele, birinci fıkrada belirtilen ödemeler dikkate alınmaksızın, 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi hükümleri çerçevesinde ve 175 inci maddesine göre vekaleten atanılan kadrolar için belirlenmiş olan aylık göstergeleri ve ek göstergeler esas alınarak vekalet aylığı ve anılan Kanunun 152 nci maddesi uyarınca yürürlüğe konulan Cumhurbaşkanı kararının vekalete ilişkin hükümleri uyarınca işgal ettikleri kadrolar ve vekaleten atandıkları kadrolar için belirlenmiş olan zam ve tazminatlarının toplam tutarı esas alınarak zam ve tazminat farkı ödenir.

Diğer kanunların bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. ”

Şeklinde bir düzenlemeye yer verilmek suretiyle, anılan Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer alan kadrolara vekâleten atananlara, ilgili mevzuatta öngörülmüş bulunan tüm şartların bir arada sağlanması halinde vekâlet aylığı ile zam ve tazminat farkının ödenebileceği hüküm altına alınmıştır.

Rapor dosyası ve eki belgelerin incelenmesi neticesinde; …, … ... ve … İl ... ve ... ... Müdürlüklerine vekâlet eden valilik personeline, yürüttüğü vekâlet görevi nedeniyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yer alan ... ve ... ... Başkanlığı “İl Müdürü” kadrosu için belirlenen ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak vekâlet ücreti ödendiği görülmüştür. ... ve ... ... Yönetimi Başkanlığı ... ve ... ... İl Müdürü kadrosunun 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvel kapsamında yer aldığı, ancak İl ... ve ... ... Müdürlüklerine vekalet eden personelin asli görevlerinin söz konusu cetvellerde yer almadığı da dikkate alındığında, bu kadrolara vekâleten atananların mevzuatta öngörülen tüm şartları taşıması halinde 657 sayılı Kanunun 175’inci maddesinde öngörülen vekâlet aylığı ile Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararın 9’uncu maddesi uyarınca öngörülen zam ve tazminat farkından yararlandırılması gerekmektedir. Ancak, İlamda yer alan kamu zararı tablosu incelendiğinde; ahizlere 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde yer alan ... ve ... ... Başkanlığı “İl Müdürü” kadrosu için belirlenen ücret ve tazminat göstergesi esas alınarak ödenen vekâlet ücretinin tamamının kamu zararı olarak hesaplandığı, ilgili personelin “İl Müdürlüğü” kadrosuna vekaleti nedeniyle hak kazandığı 657 sayılı Kanunun 175’inci maddesinde öngörülen vekâlet aylığı ile Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararın 9’uncu maddesi uyarınca öngörülen zam ve tazminat farkının kamu zararı tutarından düşülmediği görülmüştür. Bu itibarla, vekalet eden personelin 657 sayılı Kanun kapsamında hak kazandığı vekalet aylığının hesaplanarak kamu zararından düşülmesini teminen, 33 sayılı İlamın 1. Maddesi ile verilen tazmin hükmünün bozularak, Dairesine tevdiine karar verilmesi gerekir.

Üye …’ün karşı oy gerekçesi

Konu hakkında yorum farkı bulunduğu görülmektedir. İdari yargıda da farklı yorumla hüküm kurulmuştur. Yorum farkı nedeniyle oluştuğu ileri sürülen kamu zararı ile sorumluların kasıt, kusur ve ihmalleri nedeniyle sorumluluklarına gidilemeyeceğinden yapılan fazla ödemenin genel hükümlere göre tahsili yönünde ilam düzenlenmesi gerekçesiyle kararın bozulması gerekir.
 

YORUM EKLE