Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde tanıklığa ilişkin hükümler uygulanmalı

Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde tanıklığa ilişkin hükümler uygulanmalı

Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde tanıklığa ilişkin hükümler uygulanmalı

Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde tanıklığa ilişkin hükümler uygulanmalı

Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde tanıklığa ilişkin hükümler uygulanmalı

Mağdurun Tanık Olarak Dinlenmesi Hâlinde Tanıklığa İlişkin Hükümlerin Uygulanacağını Öngören Kuralın Anayasa’ya Aykırı Olmadığı

Anayasa Mahkemesi 26/10/2022 tarihinde E.2022/75 numaralı dosyada, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 236. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar vermiştir.

İtiraz Konusu Kural

İtiraz konusu kuralla, mağdurun tanık olarak dinlenmesi hâlinde yemin hariç tanıklığa ilişkin hükümlerin uygulanacağı öngörülmektedir. Bu kapsamda tanık olarak dinlenecek mağdurun sanık ile Kanun’da öngörülen şekilde yakınlığının bulunması ya da Kanun’da düzenlenmiş olan diğer tanıklıktan çekinme hâllerinin bulunması durumunda tanıklıktan çekinme hakkı bulunmaktadır.

Başvuru Gerekçesi

Başvuru kararında özetle, tarafların aile bireyleri olduğu yargılamalarda kuralın mağdurun tanık olarak dinlenmesini düzenlemek suretiyle mağdura tanıklıktan çekinme hakkı verdiği, bu nedenle maddi gerçeğe ulaşma imkânının ortadan kalktığı belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. 

Değerlendirme

Anayasa’nın 38. maddesinde “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz” şeklinde ayrıca düzenlenmek suretiyle susma ve kendini suçlamama hakkı güvence altına alınmıştır. Aynı zamanda Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının güvencelerinden de biri olan susma ve kendini suçlamama hakkı, kişinin sadece kendisini değil yakınlarını da kapsayan geniş bir içeriğe sahiptir. Bu hak uyarınca kanun koyucu tarafından kişiyi, kendisini veya kanunda gösterilecek belirli derecedeki yakınlarını suçlayıcı bir beyanda bulunmaya zorlayan bir düzenleme yapılamaz.

İtiraz konusu kural bir suçun işlendiği iddiasıyla başlayan ceza muhakemesinde kovuşturma aşamasında mağdurun tanık sıfatıyla dinlenmesini düzenlemektedir. İşlendiği iddia olunan fiilin kovuşturulması sırasında mağdurun cezai uyuşmazlığa ilişkin olarak beş duyusuyla elde ettiği bilgilerin mahkemece tespit edilmesinde kural gereği tanıklığa ilişkin hükümler uygulanacaktır.

Kural olarak ceza muhakemesinde tanıklık zorunludur. Zira tanığın işlendiği iddia olunan fiille ilgili olarak beş duyu organıyla edindiği bilgileri soruşturma ve kovuşturma makamlarına ileten kişi olması nedeniyle maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasında yerine getirdiği görev son derece önemlidir. Bununla birlikte bazı durumlarda tanıkların beyan vermeye zorlanması tanıklıktan elde edilecek faydanın sağlanamamasına sebep olur. Nitekim Anayasa’nın 38. maddesinde bu durum açıkça ortaya konulmuştur. Bu kapsamda Anayasa’nın anılan hükmünün gereği olarak tanıklıktan çekinme 5271 sayılı Kanun’un 45. ve 48. maddelerinde düzenlenmiştir.

Ceza muhakemesinde mağdurun tanık olarak dinlenmesi hâlinde kendisini ya da kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaması Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinin gereğidir. Diğer bir ifadeyle maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasında kamunun menfaati ile mağdurun menfaati karşı karşıya geldiğinde yasa koyucunun Anayasa’nın 38. maddesindeki güvencenin bir gereği olarak mağdur tanığın aile ilişkilerine üstünlük tanıdığı anlaşılmaktadır. Ayrıca tanıklıktan çekinme Kanun’da bir zorunluluk olarak da düzenlenmemiştir.

Tanıklıktan çekinme feragat edilebilir bir hak olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda tanıklıktan çekinme hakkına sahip olanların bu haklarından feragat ederek tanıklık edebilmelerinin önünde bir engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla tanık olarak dinlenen mağdurun tanıklık yapmaktan çekinmesi hakkıyla birlikte itiraz konusu kural dikkate alındığında, kuralın Anayasa’ya aykırı bir yönünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar vermiştir.

YORUM EKLE