Danıştay'dan destek yoksun kalma tazminatı ile ilgili önemli karar

Danıştay'dan destek yoksun kalma tazminatı ile ilgili önemli karar

Danıştay'dan destek yoksun kalma tazminatı ile ilgili önemli karar

Danıştay'dan destek yoksun kalma tazminatı ile ilgili önemli karar

Danıştay'dan destek yoksun kalma tazminatı ile ilgili önemli karar

Danıştay'dan destek yoksun kalma tazminatı ile ilgili önemli karar

Danıştay 10. Dairesi;

1- Davacı eş ikinci evliliğini sonlandırsa dahi destekten yoksun kalma zararının, eşinin ölüm tarihinden ikinci evliliğini yaptığı tarihe kadar olan dönemle sınırlı olarak hesaplanacağı,

2-Destekten yararlanma süresinden önce desteğin kızı evlenmiş ise, destek zararının evlenme tarihine kadar olan dönemle sınırlı olarak hesaplanacağı,

3- Desteğin çocuğunun, yükseköğrenime devam ettiğinin tespiti halinde, 25 yaşını doldurduğu tarihe kadar destekten yararlanabileceği yönünde karar verdi.

T.C.

D A N I Ş T A Y

ONUNCU DAİRE

Esas No : 2019/6321

Karar No : 2020/3581

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- _, 2- _, 3- ...

VEKİLLERİ : Av. .

EDEN (DAVALI) : Sağlık Bakanlığı

: Av. ., Av. .

İSTEMLERİN KONUSU : Aydın 2. İdare Mahkemesinin 12/03/2015 tarih ve E:2013/509, K:2015/148 sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava Konusu İstem : Davacılar tarafından, murisleri ...'ın hatalı tedavi edilmesi nedeniyle vefat ettiğinden bahisle, davacı . için 2.000,00 TL (miktar artırım ile 4.599,00 TL), . için 6.000,00 TL (miktar artırım ile 11.014,00 TL) ve . için 24.000,00 TL (miktar artırım ile 155.728,00 TL) destekten yoksun kalma tazminatı ile davacıların her biri için ayrı ayrı 2.000,00 TL olmak üzere toplam 6.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti : ......................................2. İdare Mahkemesinin 12/03/2015 tarih ve E:2013/509, K:2015/148 sayılı kararıyla; ilgili doktor hakkında açılan ceza davası kapsamında Adli Tıp 5. İhtisas Kurulunca düzenlenen 21/08/2000 tarih ve 984 sayılı raporda özetle, 1960 doğumlu .'ın 21/03/1995 tarihi saat:12.00'de yapılan muayenesinde akut kist dermoid saptandığı ve muayenehane şartlarında lokal anestezi altında ameliyatla tedavisine karar verildiği, Op. Dr. .'nün 29/01/1996 tarihli yazılı ifadesine nazaran, kişiye ameliyat bölgesi tarafına 2cc.jetokain'den sulandırarak 5 ayrı yerden enjekte edildiği, yeterli anestezi sağlanamadığından yeniden anestezik madde uygulanmak istenmişse de, şahısta mide bulantısı ve kusma nedeniyle yapılamadığı, ameliyatın .......................................... Devlet Hastanesinde genel anestezi altında yapılmasına karar verildiği, şahsın yürüyerek hastaneye gittiği 21/03/1995 tarih ve 227 protokolle yatırılıp premedikasyon için 1/2 Atropin yapıldığı, ameliyat ve anestezi öncesi gerekli laboratuar, radyolojik ve dahiliye uzmanınca yapılması gerekli incelemelerin Op. Dr. . tarafından, kişide herhangi bir patolojik durumu tespit etmediği gerekçesiyle yaptırılmadığı, saat 13:00'de ameliyathaneye alındığı, 21/03/1995 tarihli anestezi raporuna göre, T.A:130/80, N:96/dk olduğu, anestezi uzmanı bulunmadığı, monitörize edilmeden anestezi teknisyenleri ile anestezi uygulandığı, Halothan+N20+ otoksijen inhalasyonuna ilaveten 500 mgr. Pentothal ve 100 mgr.Lysthenon ile intübe edildiği, yan yatar pozisyonda ilio-sakral bölgedeki kistten fazla akıntı olduğu, kistin extirpe edildiği, bölgenin tampore edilerek kapatıldığı, 10-15 dakikalık bu müddet sırasında 40mgr.lık eklerle kişiye toplam 200 mgr. Lysthenon uygulandığı sırtüstü çevrilip extübe edilirken aniden siyanoz görüldüğü ve kardiak arreste girdiği, Adrenalin Lamp., Aminocardol Lamp., Sodyum Bicarbonat 20mgr., external kalb masajı ve 2 defa elektroşok lamp., Sodyum Bicarbonat20mgr., external kalp masajı ve 2 defa elektroşok uygulandığı, monitöre bağlandığı, ancak saat 13:50'de kişinin öldüğünün kabul edildiği, ölümden iki gün sonra 23/03/1995 tarih ve 1995/575 sayılı fethi kabir ve otopsi zaptı ile 24/03/1995 tarihli otopsi raporuna göre, şahsın asfiksi sonucu öldüğü, asfiksinin nedeninin Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas Kurulunca tespitinin uygun olacağı kaydedildiğinden kişiye ait preparatların ve tetkik için ayrılmış olan doku bloklarından, yeniden hazırlanan preparatların Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu Patoloji üyesi Prof. Dr. .. tarafından yapılan incelemesinde kalpte postmortem değişiklikler hiperemi, intestisyel kanama ve fibrozis, akciğerlerde hiperemi, alveoler kanama, diğer organ parçalarında hiperemi görüldüğüne nazaran Op. Dr. .. .'nün . .'a muayehanesindeki lokal anestezi uygulamasında kişide meydana gelen bulantı, kusma gibi reaksiyonları da dikkate almadığı ve kişinin monitorize edilmemiş olduğu göz önüne alındığında, .'ın bildirilen miktarlarında ölüm tevlit eder düzeyde olmamasına rağmen anestezik maddelere karşı duyarlılığına bağlı olarak oluşan anoksi (asfiksi) sonucu ölmüş olduğu, anoksinin anestezik maddelere karşı oluşan reaksiyonlardan ileri geldiği, .'nün kişiye gerekli incelemeleri yaptırmayıp şahsın duyarlılığını da dikkate almaması nedeniyle olayda 8'de 8 kusurlu olduğu, yönünde görüş bildirildiği, sonuç olarak davacılar murisi .'a Kuşadası Devlet Hastanesinde yapılan müdahale sırasında hatalı uygulamaların yapıldığı ve bu nedenle davalı idarenin hizmet kusuru işlediği, meydana gelen ölüm olayından dolayı davacıların maddi (destekten yoksun kalma) zararlarının tespiti hususunda İzmir 2. İdare Mahkemesi tarafından talimat yoluyla yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, davacı . için 4.599,36 TL, . için 11.014,92 TL ve . için 155.728,72 TL maddi destek tazminat tutarı hesap edildiği, bu durumda davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle vefat ettiği anlaşılan .'ın mirasçılarının destekten yoksun kalmalarının karşılığı olarak, davaların ıslah ettikleri talepleri dikkate alınarak . için 4.599,00 TL, . için 11.014,00 TL ve ... için 155.728,00 TL maddi tazminat tutarların davalı idarece karşılanması gerektiği, olayda, davacılardan . ve .'in babası ve .'in eşi olan .'ın ölüm olayı nedeniyle duyulan ağır elem ve üzüntüye karşılık olmak üzere, davacıların talebi dikkate alınarak kişi başı 2.000,00 TL manevi tazminatın, davalı idare tarafından davacılara ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, hükmedilen maddi tazminatın Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesinde ilk açılan dava tarihi olan 21/07/1997 tarihinden itibaren, manevi tazminatın ise İdare Mahkemesinde açılan dava tarihi olan 06/12/2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, maddi ve manevi tazminat istemlerinin olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

Davalı idare tarafından, usul yönünden, davanın süresinde açılmadığı, husumetin davalı idareye yöneltilemeyeceği, esas yönünden ise, hastaya bilgilendirme ve onam formu imzalatıldıktan sonra gerekli cerrahi müdahalenin yapıldığı, meydana gelen istenmeyen neticenin hastanede verilen hizmetin kusurlu işlemesinden kaynaklandığına dair kesin tıbbi bir rapor bulunmadığı, dava konusu olay bakımından tazmin şartlarının gerçekleşmediği, maddi tazminata hükmedilmesi halinde ancak idari başvuru tarihinden itibaren yasal faiz işletilebileceği, tazminat tutarının hakkaniyet gereği indirilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI: Davacılar tarafından, davalı idarenin usuli itirazlarının yerinde olmadığı, davalı idare çalışanı olan doktorun olayda 8/8 oranında kusurlu olduğunun Adli Tıp Raporuyla sabit olduğu, ölenin herhangi bir müterafik kusurunun bulunmadığı, bilirkişi raporunda zaten düşük hesaplanan tazminat tutarından tekrar bir indirim yapılamayacağı, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş olup, davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : Sevda Yılmaz Bozkurt

DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY:

Davacıların murisi ...'ın, 21/03/1995 tarihi saat:12.00'de Op. Dr. .. 'nün muayenehanesinde yapılan muayenesinde akut kist dermoid saptandığı ve muayenehane şartlarında lokal anestezi altında ameliyatla tedavisine karar verildiği, adı geçen doktor tarafından bazı ilaçların müteveffaya anestezik madde olarak enjekte edildiği, kişide mide bulantısı ve kusma şikayetlerinin başlaması sebebiyle yeniden anestezik madde uygulanamadığı, ameliyatın ...............................Devlet Hastanesinde genel anestezi altında yapılmasına karar verildiği, müteveffanın yürüyerek anılan Hastaneye gittiği, yatışının yapıldığı, adı geçen doktorun, kişide herhangi bir patolojik durumu tespit etmemesi sebebiyle ameliyat ve anestezi öncesinde laboratuar, radyolojik ve dahiliye uzmanınca yapılması gerekli incelemelerin yaptırılmadığı, müteveffanın saat 13:00'te ameliyathaneye alındığı, T.A.:130/80, N:96/dk olduğu, anestezi uzmanı bulunmadığı, monitörize edilmeden anestezi teknisyenleri ile anestezi uygulandığı, entübe edildiği, yan yatar pozisyonda ilio-sakral bölgedeki kistin çıkartıldığı, bölgenin tampore edilerek kapatılmasının ardından sırtüstü çevrilip extübe edilirken aniden siyanoz görüldüğü ve kardiak arrest geliştiği, uygulanan resüsitasyona cevap alınamayarak kişinin saat 13:50'de öldüğünün kabul edildiği, davacılar tarafından, doktor .. ve davalı idare aleyhine .......................... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde 21/07/1997 tarihinde tazminat davasının açıldığı, yapılan yargılama neticesinde maddi tazminatın kabulü, manevi tazminatın kısmen kabulü kısmen reddi yolundaki kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16/03/2011 tarih ve E:2010/9888, K:2011/2680 sayılı kararıyla Sağlık Bakanlığı yönünden görevsizlik nedeniyle bozulduğu, bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusu neticesinde de aynı Dairenin 12/10/2011 tarih ve E:2011/10641, K:2011/10369 sayılı kararıyla davanın .. aleyhine olan kısmının da husumet yönünden bozulduğu, Kuşadası 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/03/2012 tarih ve E:2011/505, K:2012/103 sayılı kararıyla, bozma kararına uyularak davanın Sağlık Bakanlığı yönünden görevsizlik nedeniyle reddine, ... yönünden ise husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği, bu kararın 25/11/2013 tarihinde kesinleşmesi üzerine de 06/12/2013 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:

Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.

İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME;

Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Davacıların Manevi Tazminat İstemlerinin Kabulüne İlişkin Kısmı Yönünden İncelenmesi:

İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen kararın davacıların manevi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Davacılardan . .'ın Maddi Tazminat İsteminin Kabulüne İlişkin Kısmı Yönünden İncelenmesi:

Eşin ölümü durumunda onun desteğinden yoksun kalan diğer eş yararına, kural olarak destekten yoksun kalınan süre ile sınırlı olarak hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir. Sağ kalan eşin yeniden evlenmesi durumunda da, ölen eşin desteğine olan ihtiyacı yeni evlilik ile sona ereceğinden, sağ kalan eş yararına sadece yeniden evlenme tarihine kadar olan süre ile sınırlı olarak hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.

Temyize konu Mahkeme kararına esas alınan 06/01/2015 tarihli hesap bilirkişi raporunda, TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosu esas alınarak, müteveffanın yeşilkartlı olması sebebiyle asgari ücret üzerinden yapılan destekten yoksun kalma zararı hesabından, eş yönünden %15 evlenme şansı indirimi uygulanmak suretiyle maddi zarar hesaplanmış ise de, dava dosyasında bulunan nüfus kayıt örneği incelendiğinde, davacılardan .. 'ın, 24/10/1996 tarihinde yeniden evlenip 17/07/2005 tarihinde boşandığı anlaşılmakta olup, ikinci evliliğini sonlandırsa dahi olay nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmasının mümkün olmadığı, yeniden evlenme tarihinden itibaren ölen eşin desteğine olan ihtiyacının sona erdiği açıktır.

Bu durumda; davacı .. ,'ın destekten yoksun kalma zararının, eşinin ölüm tarihinden yeniden evlendiği tarihe kadar olan dönemle sınırlı olarak hesaplanması gerektiğinden, Mahkeme kararının, adı geçen davacı yararına hükmolunan maddi tazminata ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Davacılardan . .'ın Maddi Tazminat İsteminin Kabulüne İlişkin Kısmı Yönünden İncelenmesi:

Anne veya babanın ölümü durumunda onun desteğinden yoksun kalan çocuklar yararına, kural olarak destekten yoksun kalınan süre ile sınırlı olarak hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir. Çocuğun evlenmesi durumunda da, ölen ebeveynin desteğine olan ihtiyacı evlilik ile sona ereceğinden, çocuk yararına sadece evlenme tarihine kadar olan süre ile sınırlı olarak hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.

Mahkeme kararına esas alınan hesap bilirkişi raporunda, müteveffanın kızı için 22 yaşında babasının desteğinden çıkacağı varsayılarak destekten yoksun kalma zararı hesaplanmış ise de, dava dosyasında bulunan nüfus kayıt örneği incelendiğinde, davacılardan ..'ın, 27/11/2002 tarihinde henüz 17 yaşında iken evlendiği anlaşılmakta olup, evlenme tarihinden itibaren ölen babasının desteğine olan ihtiyacının sona erdiği açıktır.

Bu durumda; davacı .'ın destekten yoksun kalma zararının, babasının ölüm tarihinden evlendiği tarihe kadar olan dönemle sınırlı olarak hesaplanması gerektiğinden, Mahkeme kararının, adı geçen davacı yararına hükmolunan maddi tazminata ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Davacılardan .'ın Maddi Tazminat İsteminin Kabulüne İlişkin Kısmı Yönünden İncelenmesi:

Söz konusu bilirkişi raporunda, müteveffanın oğlu . için, ailenin sosyo-ekonomik durumu esas alınarak yükseköğrenim göreceği ve 25 yaşını doldurduğu tarihe kadar destekten yararlanacağı gözetilmeksizin, 22 yaşında babasının desteğinden çıkacağı varsayılarak destekten yoksun kalma zararı hesaplanmış ise de, adı geçen davacının üniversite öğrenimi görüp görmediği hususunun araştırılmadığı, UYAP üzerinden yapılan sorgulamada SSK ve Bağ-Kur çalışanı olduğu görülmektedir.

Bu durumda, davacı .'ın destekten yoksun kalma zararının, babasının ölüm tarihinden, yükseköğrenim görmüş ise 25 yaşına, lise ve dengi öğrenim görmüş ise 20 yaşına, diğer hallerde 18 yaşına kadar olan dönemle sınırlı olarak hesaplanması gerektiğinden, Mahkeme kararının, adı geçen davacı yararına hükmolunan maddi tazminata ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Ayrıca, Dairemizin yerleşik içtihatları gereği, 2577 sayılı Kanunda, tam yargı davalarında, dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca, davanın kabul edilmesi halinde artırılan tazminat miktarı yönünden yasal faizin, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren uygulanması gerektiği, işbu bozma kararı üzerine yeniden yapılacak yargılama neticesinde verilecek kararda bu hususun da dikkate alınacağı açıktır.

Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Hükmedilen Manevi Tazminata İşletilecek Faize İlişkin Kısmı Yönünden İncelenmesi:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği, görevli olmayan adli yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, idareye başvurma şartı aranmayacağı, kuralı yer almaktadır.

2577 sayılı Kanun'un 13. maddesinde, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması, Danıştay'ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacılar tarafından, toplam 6.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmakta olup, davacılar tarafından ilk olarak 21/07/1997 tarihinde ........................ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan tazminat davasında da manevi tazminat isteminde bulunulduğu, Mahkemece hükmedilen manevi tazminata idari yargı yerinde açılan dava tarihi olan 06/12/2013 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verildiği görülmektedir.

Tam yargı davalarında, hükmedilecek tazminata yürütülecek yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin yukarıda yer verilen açıklamalar uyarınca, Mahkemece, hükmedilen manevi tazminata adli yargı yerinde açılan ilk dava tarihi olan 21/07/1997 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken, idari yargı yerinde açılan dava tarihi olan 06/12/2013 tarihinden itibaren faiz işletilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

Davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine, davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,

Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kabulü yolundaki temyize konu ......................İdare Mahkemesinin 12/03/2015 tarih ve E:2013/509, K:2015/148 sayılı kararının, davacıların manevi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin kısmının ONANMASINA, maddi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin kısmı ile hükmedilen manevi tazminata yürütülen yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmının BOZULMASINA,

Bozulan kısımlar yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,

2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 5 maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

YORUM EKLE