18 yaş altı otelde tek başına kalabilir mi

18 yaş altınfa olanlar otelde tek başına konaklama yapabilir mi

18 yaş altı otelde tek başına kalabilir mi

18 yaş altınfa olanlar otelde tek başına konaklama yapabilir mi

18 yaş altı otelde tek başına kalabilir mi

Otellerde 18 Yaşından Küçüklerin Yalnız Konaklaması

GÖRÜŞ İSTENİLEN KONU :

Geçici konaklama yerlerinde (otel, motel, pansiyon ve kamp vb.) 18 yaşından küçük şahısların yanlarında vasisi olmadan yalnız olarak konaklayıp konaklayamayacakları hususundadır.

İLGİLİ BİRİMİN GÖRÜŞÜ :

İlgili birim görüşü bulunmamaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT :

1- 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu

2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

3- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu

4- 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu

AÇIKLAMALAR :

1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu 9 uncu maddesi; “Bu Kanun hükümlerine göre kimlik bildirme belgesini yetkili idareye vermekle yükümlü tutulanlar, kimliğini nüfus hüviyet cüzdanı ve diğer resmi geçerli belgelerle ispat edemeyen kimseleri tesislerinde barındıramaz, konut ve işyerlerinde çalıştıramaz.” şeklindedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 9 uncu maddesinde; “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir.” hükmü,

4721 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde; “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” ifadesi,

4721 sayılı Kanunun “Erginlik” başlıklı 11 inci maddesinde; “Erginlik onsekiz yaşını doldurulmasıyla başlar.” hükmü,

4721 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde; “Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.” hükmü,

4721 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde ise; “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle

borç altına giremezler. …” hükmü yer almaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali” 233 üncü maddesinde;

“(1) Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikayet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Hamile olduğunu bildiği eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış bulunduğunu bildiği evli olmayan bir kadını çaresiz durumda terk eden kimseye, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Velayet hakları kaldırılmış olsa da, itiyadi sarhoşluk, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılması ya da onur kırıcı tavır ve hareketlerin sonucu maddi ve manevi özen noksanlığı nedeniyle çocuklarının ahlak, güvenlik ve sağlığını ağır şekilde tehlikeye sokan ana veya baba, üç aydan bir yıla kadar

hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü,

5237 sayılı Kanunun “Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması” 234 üncü maddesinde;

“(1) Velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dahil kan hısmının, onaltı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoyması halinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Fiil cebir veya tehdit kullanılarak işlenmiş ya da çocuk henüz oniki yaşını bitirmemiş ise ceza bir katı oranında artırılır.

(3) (Ek: 6/12/2006 – 5560/10 md.) Kanunî temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu, rızasıyla da olsa, ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutan kişi, şikâyet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükümleri amirdir. 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 1 inci maddesinde yer

alan;

“Polis, asayişi amme, şahıs, tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatini temin eder. Yardım isteyenlerle yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eder. Kanun ve nizamnamelerinin kendisine verdiği vazifeleri yapar.” düzenlemesi ile polisin genel ve önleyici görevleri belirtilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.6.2015 tarihli ve E.2014/14-678 K.2015/267 sayılı kararında 5237 sayılı Kanunun 234 üncü maddesinin

üçüncü fıkrası; “5237 sayılı TCK'nun ‘Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması’ suçunu düzenleyen 234. maddesine 06.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun ile eklenen 3. fıkra ile ‘Kanunî temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu, rızasıyla da olsa, ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutan kişi, şikâyet üzerine… cezalandırılır.’ hükmü getirilmiş, fıkranın gerekçesinde, ‘5237 sayılı Kanunun 234 üncü maddesine üçüncü fıkra olarak yeni bir fıkra eklenmiştir. 22.11.2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 339 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre, 'Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terk edemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz.' Bu hükümle, yaşı ne olursa olsun, çocuğa ana ve babasının bilgisi veya rızası dışında evi terk etmeme hususunda bir yükümlülük yüklenmiştir. Bu hükmü, ana ve babasının bilgisi ve rızası dışında evi terk eden çocuğu yanında bulunduran kişiye çocuğun ana ve babasını veya yetkili makamları durumdan haberdar etmek yönünde bir yükümlülük yüklemek suretiyle tamamlamak gerekir. Çocuğun evi terk etmesinin ana ve babada büyük bir tedirginlik oluşturduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Belirtilen gerekçelerle, Türk Ceza Kanununun, ‘Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması’ başlıklı 234 üncü maddesine, kanuni temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu rızasıyla da olsa yanında tutan kişiye çocuğun ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmek yönünde bir yükümlülük yükleyen ve bu yükümlülüğe aykırı davranışı suç olarak tanımlayan bir fıkra eklendiği’ ifade edilmiştir.

Bu suçla korunan hukuki yarar karma bir nitelik taşımakla birlikte, madde gerekçesinden, veli ya da vasinin çocuk üzerinde sahip olduğu velayet veya vesayet hakkının en başta korunan hukuki yararlardan olduğu anlaşılmaktadır. Kanuni temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evini terk eden çocuğu ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeden, rızasıyla da olsa yanında tutan kişi şikâyet üzerine cezalandırılacaktır. Çocuğun, kanuni temsilcisinin bilgisi ve rızası olmadan fakat kendi istek ve arzusuyla evi terk edip rızasıyla failin yanına gitmesi veya onun yanında rızasıyla kalması bu suçun oluşması bakımından önşart niteliğindedir. Kanuni temsilcinin rızasının bulunması suçun oluşmasına engel olacaktır. Fail, çocuğun ailesine veya yetkililere bildirme yükümlülüğünü somut olaya göre belirlenebilecek makul bir süre içerisinde yerine getirdiği takdirde çocuğu yanında tutsa bile eylemi suç teşkil etmeyecektir.” şeklinde yorumlanmıştır.

HUKUK MÜŞAVİRLİĞİNİN GÖRÜŞÜ :

Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanununda konaklamak için gelenlere ilişkin herhangi bir yaş sınırı öngörülmemiş olması nedeniyle 18 yaşından küçükleri kabul eden geçici konaklama tesislerine herhangi bir idari yaptırım uygulanamayacağı,

Ancak kanuni temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu rızasıyla da olsa yanında tutan kişiye çocuğun ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmek yönünde bir yükümlülük getirildiğinden, bu yükümlülüğe aykırı davrananların fiilleri daha ağır bir suç oluşturmadığı takdirde Türk Ceza Kanununun 234 üncü maddesinin üçüncü maddesi kapsamında işlem

yapılması gerektiği,

Yine yaşı ne olursa olsun ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin hayatlarını yalnız olarak idame ettirme imkânı bulunmadığından, bunların kanuni temsilcilerinin rızası olsa dahi yalnız başlarına konaklama tesislerinden yararlandırılmalarının uygun olmayacağı, bu durumda kanuni temsilciler hakkında da Türk Ceza Kanununun 233 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında işlem tesis edilebileceği mütalaa edilmiştir.

YORUM EKLE