Davalı idareye bağlı kişilerin bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceği

Davalı idareye bağlı kişilerin bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceği

Davalı idareye bağlı kişilerin bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceği

Davalı idareye bağlı kişilerin bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceği

Davalı idareye bağlı kişilerin bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceği

Davalı idareye bağlı kişilerin bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceği

Danıştay 5. Daire Başkanlığı, daha önce uyuşmazlık hakkında görüş beyan etmiş ve uyuşmazlığın tarafı olan davalı idareye bağlı olarak görev yapan kişilerin bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceği, bu kişilerin verdiği bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm verilemeyeceği yönünde karar verdi.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı 2019/1893 E. , 2019/5547 K.
"İçtihat Metni"

T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/1893
Karar No : 2019/5547


TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
KARŞI TARAF (DAVALI): Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı/ANKARA
VEKİLİ : …
İSTEMİN KONUSU: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 29/12/2018 tarihinde yapılan 2018 yılı Adalet Bakanlığı Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı ile İdari Yargı Hakim Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavına katılan davacı tarafından, sınavın adli yargı bölümünde yer alan 35. sorunun iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince verilen ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararda; uyuşmazlığın teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle, dava konusu edilen soruda bilimsel, mantıksal veya maddi yönden bir hata bulunup bulunmadığı, soru sorma tekniği yönünden bir eksiklik bulunup bulunmadığı ve cevap seçeneğinin hatalı olup olmadığı hususlarının belirlenebilmesi amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda özetle, "İptali istenen soruda, genel iflas yoluyla takipte iflas davası açılması için İcra ve İflas Kanunu'nun 156. maddesinde düzenlenen bir yıllık dava açma süresinin hangi işlem ile başlayacağının sorulduğu; takipli iflas yolunda borçlunun ödeme emrine itiraz etmiş olmasının, iflas davasının açılma anının tespiti bakımından değil, iflas takibinin kesinleşmesi ve iflas davası açılması halinde mahkemenin yapacağı incelemenin kapsamının sınırlarının tespiti bakımından önemli olduğu, ödeme emrine itiraz edilsin veya edilmesin genel iflas yoluyla takipte iflas davası açmaya ilişkin olan bir yıllık sürenin ödeme emrinin tebliğinden itibaren başlayacağı, bu hususun İcra ve İflas Kanunu'nun 156. maddesinin son fıkrasında açıkça düzenlendiği ve bu nedenlerle dava konusu soruda herhangi bir hata bulunmadığı" hususlarına yer verildiği, davacının anılan bilirkişi raporuna, dava konusu sorunun hatalı olduğu iddiasıyla itiraz ettiği görülmüş ise de, somut gerekçe ve bilimsel verilere dayanmayan bu itiraza itibar edilmediği ve bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek yeterlik ve nitelikte bulunduğu belirtilmiş ve dava konusu edilen sorunun hatalı olmadığının bilirkişi raporuyla tespit edildiği anlaşıldığından, anılan soruda hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; dava konusu edilen soruya verdiği cevabın doğru olduğu, sorunun davalı idare tarafından yayımlanan cevap anahtarındaki cevabının hatalı olduğu ve sorunun iptal edilmesi neticesinde yeniden başarı sırasının yapılması ve kendisinin yapılacak mülakata çağrılması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından; dava konusu sorunun doğru olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile İdare Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı, 29/12/2018 tarihinde düzenlenen 2018 yılı Adalet Bakanlığı Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı ile İdari Yargı Hakim Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavına katılmıştır.
Anılan sınavın adli yargı bölümünün İcra ve İflas Hukuku kısmında yer alan 35. soru, "Alacaklı A, 14.12.2018 tarihinde muaccel olan alacağı için, iflasa tabi borçlu B'ye karşı 19.12.2018 tarihinde genel iflas yoluyla takip başlatır. İcra dairesinin 20.12.2018 tarihinde düzenlediği ödeme emri B'ye 26.12.2018 tarihinde tebliğ edilir. B, ödeme emrine 28.12.2018 tarihinde itiraz eder. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'na göre, A'nın iflas davası açma hakkı hangi tarihten itibaren başlar?
A)14.12.2018 B)19.12.2018 C)20.12.2018 D)26.12.2018 E)28.12.2018" şeklinde sorulmuş ve doğru cevabı (D) seçeneği olarak belirtilmiştir.
Davacı tarafından ise sorunun doğru cevabının (E) şıkkı olması gerektiğinden bahisle temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Merkezî ve ortak sınavlara ilişkin yargılama usulü" başlıklı 20/B maddesinde; Millî Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar, bu sınavlara ilişkin iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılan davalara ilişkin yargılama usulü belirlenmiş olup; ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemlerin ivedilikle sonuçlandırılacağı, Danıştayca evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda, maddi vakalar hakkında edinilen bilgi yeterli görülürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise, işin esası hakkında karar verileceği, aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatın yine Danıştay tarafından yapılarak esas hakkında yeniden karar verileceği ve temyiz üzerine verilen kararların kesin olduğu hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 31. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun uygulanacağı belirtilmiş ve bu bağlamda bilirkişi konusunda da sözü edilen Kanuna yollamada bulunulmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 447. maddesinde ise; mevzuatta yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Kanuna yapılan yollamaların 6100 sayılı Kanunun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı Kanun'un 266. maddesinde; mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlemesine yer verilmiş; 272. maddesinde ise, hâkimler hakkındaki yasaklılık sebeplerinden biri, bilirkişinin şahsında gerçekleşmişse, mahkemenin hüküm verilinceye kadar, her zaman bilirkişiyi resen görevden alabileceği gibi, bilirkişinin de mahkemeden, görevden alınma talebinde bulunabileceği hüküm altına alınmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin incelenmesinden; daha önce uyuşmazlık hakkında görüş beyan etmiş ve uyuşmazlığın tarafı olan davalı idareye bağlı olarak görev yapan kişilerin bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceği, bu kişilerin verdiği bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm verilemeyeceği anlaşılmaktadır.
İdare Mahkemesince bilirkişi incelemesi yapmak üzere görevlendirilen üç kişilik bilirkişi heyetinde bulunan Öğretim Üyesi ...'nun aynı zamanda bünyesinde sınav sorularının hazırlanmasında görevli bulunduğu, bu sebeple dava konusu uyuşmazlıkta bilirkişi olarak belirlenemeyeceği açıktır.

Bu nedenle, Öğretim Üyesi ...'nun katılımıyla oluşturulan bilirkişi heyetinin raporuna dayanılarak karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuş ve Dairemizce belirlenen üç kişilik bilirkişi heyetine yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Dairemizce yaptırılan söz konusu bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen raporda, "İptali istenen soruda iflas davası açılması için İcra ve İflas Kanunu'nun 156. maddesinde düzenlenen bir yıllık dava açma süresinin hangi işlem ile başlayacağının sorulduğu; söz konusu düzenlemeye göre iflas davası açma hakkının ödeme emrinin borçluya tebliği tarihinden itibaren bir yıl sonra düşeceği, bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, hak düşürücü sürenin işlemeye başlayacağı anın ise iflas ödeme emrinin borçluya tebliği tarihinden itibaren başlayacağı, borçlunun kendisine gönderilen ödeme emrine ister itiraz etsin, ister etmesin sürenin başlayacağı anın değişmeyeceği, alacaklıdan borçlunun itiraz edip etmediği hususunu bilmesinin beklenemeyeceği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmiş olmasının, iflas davasının açılma anının tespiti bakımından değil, iflas takibinin kesinleşmesi ve iflas davası açılması halinde mahkemenin yapacağı incelemenin kapsamının sınırlarının tespiti bakımından önemli olduğu ve bu nedenlerle dava konusu soruda herhangi bir hata bulunmadığı" belirtilmiştir.
Söz konusu bilirkişi raporunun taraflara tebliği üzerine davalı idarece rapora herhangi bir itirazlarının bulunmadığı belirtilmiş ve Dairemizce de bilirkişi raporu hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte görülmüştür.
Bu itibarla, iptali istenilen soruda hata bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı temyize konu kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3.Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4.Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5.Dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
6.2577 sayılı Kanun'un 20/B maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 21/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

YORUM EKLE