Belediyenin yetkili organı kararına güvenerek taşınmazını yıkan kişiye tazminat ödenmeli

Belediyenin yetkili organı kararına güvenerek taşınmazını yıkan kişiye tazminat ödenmeli

Belediyenin yetkili organı kararına güvenerek taşınmazını yıkan kişiye tazminat ödenmeli

Belediyenin yetkili organı kararına güvenerek taşınmazını yıkan kişiye tazminat ödenmeli

Belediyenin yetkili organı kararına güvenerek taşınmazını yıkan kişiye tazminat ödenmeli

Belediyenin yetkili organı kararına güvenerek taşınmazını yıkan kişiye tazminat ödenmeli

Davacının, idarenin yetkili organı tarafından alınan bir karara güvenerek taşınmazında bulunan bir yapıyı yıkması sonucu mülkünden yoksun kaldığı, davacının meşru beklentisinin ihlal edilmesi nedeniyle yapının yıkılması nedeniyle uğramış olduğu bina bedeline ilişkin zararın tespit edilerek tazmini gerektiği hakkında.

T.C.

D A N I Ş T A Y

ALTINCI DAİRE

Esas No : 2017/7727

Karar No : 2021/1296

DÜZELTME İSTEMİNDE BULUNAN (DAVACILAR) : 1- .., 2- .., 3- .., 4- .., 5- ...

VEKİLİ : Av. ...

KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanlığı

VEKİLİ : Av. .

2- Ortahisar Belediye Başkanlığı

VEKİLİ : Av. .

İSTEMİN KONUSU : Trabzon İdare Mahkemesince verilen

30/04/2015 tarih ve E:2014/863, K:2015/639 sayılı kararının onanmasına dair Danıştay Altıncı Dairesinin 19/06/2017 tarih ve E:2015/8961, K:2017/4967 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava Konusu İstem: Trabzon İli, Merkez İlçesi, Erdoğdu Mahallesi, . ada, . parsel sayılı taşınmazda yer alan 2 katlı yapının imar planı uyarınca 4 katlı yapı yapmak amacıyla yıkılmasından kısa bir süre sonra

yapılan imar planı değişikliğiyle taşınmazın yolda kalması nedeniyle inşaat yapma imkanının ortadan kalktığından bahisle bina bedeline ilişkin 72.300,00 TL maddi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle istemiyle açılmıştır.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Trabzon İdare Mahkemesince; hizmet kusurundan söz edilebilmesi için ortada hukuka aykırı bir işlem ya da eylemin olması, bu işlem veya eylemden dolayı bir zararın meydana gelmesi, bu zararın idarenin kusurundan kaynaklanması ve zarar ile işlem veya eylem arasında illiyet bağının bulunması gerektiği, uyuşmazlık konusu olayda, davacılar tarafından, kentin gelişme seyri, nüfus artışı, nüfus hareketleri gibi etkenler dikkate alınarak oluşan ihtiyacı gidermek için yürürlükte bulunan imar planlarında ilgili idare tarafından değişikliğe gidilebileceği hususu dikkate alınmayarak yürürlükteki imar planında konut alanında kalan taşınmazda yapılacak inşaat için yapı ruhsatı almadan davalı idareden alınan izin uyarınca yapılan mevcut iki katlı yapının yıkımının gerçekleştirildiği, yapı ruhsatının talep edildiği aşamada ise yapılan imar planı değişikliği sonucu taşınmazda inşaat yapma imkanının ortadan kalktığı, yıkım izni verilmesinin davacılar bakımından yapı ruhsatı verileceği yönünde bir beklenti oluştursa da kazanılmış hak oluşturmadığı, kaldı ki yıkım izni verilip yıkım işleminin devam ettiği aşamada mülga Trabzon Belediye Başkanlığı bünyesinde bir imar planı değişikliği çalışmasının bulunmadığı, imar planı değişikliği talebinin Karayolları Genel Müdürlüğü 10. Bölge Müdürlüğünün 18.08.2010 tarihli yazısıyla mülga Trabzon Belediye Başkanlığına iletildiği, bu aşamada da yıkım işleminin tamamlandığı, öte yandan yıkım işlemine verilen izinlerde de hukuka aykırılık bulunmadığı dikkate alındığında idareye atfı kabil bir hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Daire Kararının Özeti: Davacıların temyiz başvurusu üzerine Danıştay Altıncı Dairesince, temyize konu karar hukuk ve usule uygun bulunmuş ve kararın onanmasına karar verilmiştir.

KARAR DÜZELTME TALEP EDENİN İDDİALARI: Taşınmaz üzerinde dört katlı yapı yapılabilmesi için iki katlı yapının yıkılmasına mülga Trabzon Belediye Başkanlığınca izin verildiği, bu izne dayanılarak gerçekleştirilen yıkım işleminden sonra taşınmaza ilişkin imar planı değişikliği yapılarak mağduriyete sebep olunduğu ileri sürülerek Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ÇAĞRI ŞENGÖZ'ÜN DÜŞÜNCESİ: Haklı beklenti ilkesinin korunmasına ilişkin argümanlar kazanılmış hakka göre daha zayıf kalmakta olup kazanılmış hak kavramından bahsedebilmek için gerekli olan kişi lehine tesis edilmiş ve hukuka uygun tamamlanmış işlem şartları haklı beklentide aranmamaktadır. Bu anlamda haklı beklentinin oluşması için beklentinin makul ve objektif olması, idareye zarar doğurucu bir güvenin bulunması, kişinin hukukunu ilgilendiren düzenlemede değişiklik olması, bu değişikliğin öngörülmemesi gerektiği söylenebilir. Başka bir anlatımla haklı beklenti, idarenin düzenleyici işlemine, bir taahhüdüne, veya uzun süren bir uygulamasına güvenerek bireylerin çıkarlarına ya da lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ümit etmeleridir.

Bu itibarla, davacının Trabzon Belediye Meclisinin 03.07.2008 tarihli, 229 sayılı kararıyla taşınmazdaki yapının yıkılıp yeniden yapılması durumunda mevcut ruhsatlı bina tabanı korunacak şekilde dört kat inşaat izni verilmesinin uygun bulunması üzerine taşınmazda bulunan yapıyı yıkması durumunda kazanılmış bir hakkın varlığından söz edilemese de, idareye duyulan güven nedeniyle yıkım işleminin gerçekleştirildiği, davacı tarafından duyulan bu beklentinin makul ve objektif olduğu, ayrıca bu beklenti kapsamında gerçekleştirilen yıkım işleminden hemen sonra taşınmazı kapsayan alanda imar planı değişikliğinin yapılabileceğinin idareye duyulan güven nedeniyle öngörülemez olduğu açıktır.

Bu durumda, kararın düzeltilmesi isteminin kabul edilerek davacının idarenin işlemine güvenerek uyuşmazlığa konu taşınmazda bulunan yapısını yıkması nedeniyle uğramış olduğu bina bedeline ilişkin zararın tespit edilmesi ve zararın tazminine karar verilmesi gerekir iken davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay Altıncı Dairesinin 19/06/2017 tarih ve E:2015/8961, K:2017/4967 sayılı kararı kaldırılarak uyuşmazlık yeniden incelendi:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY : Davacının taşınmazı üzerinde iki katlı yapısı mevcut iken, mülga Trabzon Belediye Meclisinin 03.07.2008 tarihli, 229 sayılı kararıyla taşınmazdaki yapının yıkılıp yeniden yapılması durumunda mevcut ruhsatlı bina tabanı korunacak şekilde dört kat inşaat izni verilmesi uygun görülmüştür. Bunun üzerine davacılar tarafından, taşınmazda bulunan yapının yıktırılması istemiyle mülga Trabzon Belediye Başkanlığına başvuru yapılmış, Trabzon Belediye Başkanlığı tarafından 04.06.2010 tarihli, 4647 sayılı yapı yıkma belgesi düzenlenmiştir. Taşınmazda bulunan yapının yıkılmasından sonra Karayolları Genel Müdürlüğü 10. Bölge Müdürlüğünce hazırlanan Trabzon-Kireçhane İl Yolu, Tanjant-Erdoğdu Bağlantı Kavşağı ile Göğüs Hastanesi arası etüt ve proje alım işine ait hazırlanan imar planı değişikliği teklifinin mülga Trabzon Belediye Meclisinin 10.12.2010 tarihli, 400 sayılı kararı ile kabul edilmesi üzerine taşınmaz yol alanında kalmıştır. Anılan imar planı değişikliğine davacılar tarafından askı süresi içinde itiraz edilmiş, söz konusu itiraz 01.02.2011 tarihli, 33 sayılı mülga Trabzon Belediye Meclisi kararıyla reddedilmiştir. Daha sonra, mülga Trabzon Belediye Meclisinin 08.04.2011 tarihli, 36 sayılı kararında; "...Karayolları ağındaki yolların veya yol projelerinin imar planına işlenip onaylanmasından sonra, yol güzergahı kenarında olup belediyeye inşaat ruhsatı başvurusunda bulunmuş, belediyece verilen yıkım izni ile binaları yıkılmış ve henüz inşaata başlanmamış parsellerde; Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yolun genişletilmesi ya da güzergahının değiştirilmesi nedeniyle parsel imar planına göre yapı izni verilmeyecek bir hale gelmiş ise, yıkılmış binaların değerleri ve inşaat ruhsatı için yapılmış harcamalar belediye tarafından tespit edilir. Belediyece tespit edilen para miktarı Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırma sürecine dahil edilerek, parsel malikine ödenmesi gerektiği yönünde uygulama yapılması...................... " şeklinde ifadeye yer verilmiştir.

Taşınmaz hissedarlarından ve davacılardan ... tarafından 11.07.2011 tarihinde mülga Trabzon Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğüne yapılan başvuru ile yıkılan yapının değeri tespit edilerek hissedarlara ödenmesi talep edilmiştir. Yine aynı istemi içeren 08.06.2012 tarihli dilekçeyle de Karayolları Genel Müdürlüğü 10. Bölge Müdürlüğüne başvuruda bulunulmuştur. Karayolları Genel Müdürlüğü 10. Bölge Müdürlüğünün 08.06.2012 tarih ve 28087 sayılı cevabi yazısında; kamulaştırma aşamasında söz konusu taşınmaz üzerinde herhangi bir yapı ve müştemilat bulunmadığından ödeme yapılamayacağı belirtilmiştir. Bunun üzerine, davacılar tarafından davalı Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanlığına yıkım enkaz bedel tutarı olan 72.300,00 TL'nin ödenmesi istemiyle yapılan 05.05.2014 tarihli başvurunun 07.05.2015 tarihli, 75 sayılı işlem ile reddi üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı, hükme bağlanmıştır.

Anayasanın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü yer almaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No’.lu Protokolünün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde; Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında "Hukuk Devleti İlkesi" de sayılmış, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay içtihatlarında da bu kapsamda "Kazanılmış Haklara Saygı İlkesi" hukuka uygunluk denetimi ölçütleri arasında yerini almıştır.

Yargı kararlarında vurgulandığı üzere, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin yerine getirilmesi için zorunlu koşullardandır. Yapılan düzenlemelerde istikrar, belirlilik ve öngörülebilirlik göz önünde bulundurularak hukuki güvenlik sağlanır. Devlet açık ve belirgin hukuk kurallarını yürürlüğe koyarak bunları uyguladığı zaman hukuk güvenliğini temin eder.

İlgili kanunlarda yetkilendirilen idareler, kanunlarda belirlenen yetki ve görev çerçevesinde düzenleme yapabilmekte ve bu düzenlemeleri uygulamak üzere işlemler tesis edebilmektedir. İdareler, değişen koşullar dikkate alınarak, daha önceki düzenlemeler ile doğmuş olan objektif hukuki durumları, ileriye yönelik olarak yürürlükten kaldırma yetkisine sahip bulunmaktadır. Ancak idareler, bu konudaki yetkilerini kullanırken önceki düzenlemeler kapsamında kişilerin kazanılmış haklarını ve meşru beklentilerini korumak zorundadır. Bu durum hukuk güvenliğinin ve hukuki istikrarın sağlanması açısından vazgeçilmez niteliktedir.

Kazanılmış haktan söz edilebilmesi için hakkın yeni düzenlemeden önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla birlikte elde edilmiş olması gerekmektedir.

İmar Hukukunda kazanılmış haktan bahsedildiğinde, yürürlükteki imar planlarına duyulan güven ile daha sonra iptal edilen veya değiştirilen plan dolayısıyla korunması gereken kamu yararı, sağlıklı kentleşme, yargı kararlarının gereğini yerine getirme zorunluluğu birlikte değerlendirilmelidir.

Avrupa İnsan Hakları kararlarında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen meşru beklenti (haklı beklenti) ilkesinin korunmasına ilişkin argümanlar ise kazanılmış hakka göre daha zayıf kalmakta olup kazanılmış hak kavramından bahsedebilmek için gerekli olan kişi lehine tesis edilmiş ve hukuka uygun tamamlanmış işlem şartları meşru beklentide aranmamaktadır. Bu anlamda meşru beklentinin oluşması için beklentinin makul ve objektif olması, idareye zarar doğurucu bir güvenin bulunması, kişinin hukukunu ilgilendiren düzenlemede değişiklik olması, bu değişikliğin öngörülmemesi gerektiği söylenebilir. Başka bir anlatımla meşru beklenti, idarenin düzenleyici işlemine, bir taahhüdüne veya uzun süren bir uygulamasına güvenerek bireylerin çıkarlarına ya da lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ümit etmeleridir. Meşru beklenti durumunda, hakkın ileride mevcut olacağına dair geçerli bir beklenti bulunmaktadır.

Meşru beklenti kavramı ile hukuki güvenlik ve hukuk devleti ilkesi arasında sıkı bir bağ vardır. Bu ilkelerin uzantısı olan "öngörülebilirlik" ve "belirlilik", kişide güven duygusuna ve kişinin hakka sahip olacağı yönünde objektif olarak makul sebeplere dayanmasına yol açmaktadır.

Bir beklentinin meşru olabilmesi için beklentiyi doğuran durumun hukuk temelinde haklı olması ve bir bütün olarak hukuka uygun olması gereklidir. Söz konusu hukuki temel bir sözleşme ve haksız fiil olabileceği gibi dava konusu uyuşmazlıkta söz konusu olduğu üzere idari bir karar da olabilir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Öneryıldız vs Türkiye davasında sözleşme çerçevesinde mülkiyet kavramı ve pozitif sorumluluk ilkesi hususlarına işaret etmektedir:

Mahkeme, 1 No.'lu Protokol'ün 1. maddesindeki "mülkiyet" kavramının, maddi mülkiyet ile sınırlı olmayan ve iç hukuktaki resmi sınıflandırmadan bağımsız, kendine has bir anlamı olduğunu, maddi mülkiyetin yanı sıra, kıymet teşkil eden bazı hak ve çıkarların da bu hüküm uyarınca "mülkiyet hakkına" girebileceği, "Mülk" kavramının "mevcut mülkler" ile sınırlı olmadığını; bu kavramın başvuranın üzerinde mülkiyet hakkını fiilen kullanabilmeye yönelik makul ve "yasal bir beklentiye" sahip olduğu gayrimenkulleri de kapsadığını kabul etmiştir.

Anayasa Mahkemesinin 10/06/2015 tarihli, B.No: 2013/6670 sayılı kararında, meşru beklenti, makul şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma şansının yüksek olduğunu gösteren yerleşik ve istikrarlı bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki beklenti olarak tanımlamıştır.

Olayda, davacının Trabzon Belediye Meclisinin 03.07.2008 tarihli, 229 sayılı kararıyla taşınmazdaki yapının yıkılıp yeniden yapılması durumunda mevcut ruhsatlı bina tabanı korunacak şekilde dört kat inşaat izni verilmesinin uygun bulunması üzerine idareye duyulan güven nedeniyle mevcut yapının yıkımına yönelik işlemin gerçekleştirildiği, davacı tarafından duyulan bu beklentinin makul ve objektif olduğu, ayrıca bu beklenti kapsamında gerçekleştirilen yıkım işleminden hemen sonra taşınmazı kapsayan alanda imar planı değişikliğinin yapılarak taşınmazın yol alanı olarak ayrılmasının idareye duyulan güven nedeniyle öngörülemez olduğu, davacının meşru beklentiye dayalı olarak gerçekleştirdiği yıkım işlemi neticesinde mülkünden yoksun bırakıldığı açıktır.

Uyuşmazlıkta, davacının meşru beklentisinin ihlali, uyuşmazlığa konu taşınmazı da kapsayan alanda davacının menfaatlerine aykırı olarak imar planı değişikliği yapılmış olmasından değil, davacının, idarenin yetkili organı tarafından alınan bir karara güvenerek taşınmazında bulunan bir yapıyı yıkmasından, bir başka ifadeyle mülkünden yoksun kalmasından kaynaklanmaktadır.

Davacının idarenin işlemine güvenerek uyuşmazlığa konu taşınmazda bulunan yapısını yıkması nedeniyle uğramış olduğu bina bedeline ilişkin zararın tespit edilerek tazmini gerekmektedir.

Bu itibarla, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kabulüne,

Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin, Trabzon İdare Mahkemesince verilen 30/04/2015 tarih ve E:2014/863, K:2015/639 sayılı kararının 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 04/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YORUM EKLE