Danıştay disiplin cezasının iptali kararında "adalet hizmetinin sunumunda üstlenilen görev" kavramını da kullandı

Danıştay disiplin cezasının iptali kararında 'adalet hizmetinin sunumunda üstlenilen görev' kavramını da kullandı

Danıştay disiplin cezasının iptali kararında "adalet hizmetinin sunumunda üstlenilen görev" kavramını da kullandı

Danıştay disiplin cezasının iptali kararında "adalet hizmetinin sunumunda üstlenilen görev" kavramını da kullandı

Danıştay disiplin cezasının iptali kararında "adalet hizmetinin sunumunda üstlenilen görev" kavramını da kullandı

Danıştay disiplin cezasının iptali kararında "adalet hizmetinin sunumunda üstlenilen görev" kavramını da kullandı 

.Zabit katibi olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/1/(E-g) maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, davacıya uygulanan disiplin cezası ve ceza yargılamasına konu fiillerin aynı olduğu, adalet hizmetinin sunumunda üstlenilen görev de göz önünde bulundurulduğunda, ceza yargılamasında verilen kararın kesinleşmesi beklenerek bir karar verilmesi gerektiği hakkında.

T.C.

D A N I Ş T A Y

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2022/503

Karar No : 2022/1323

EDEN (DAVACI) : …

VEKİLİ : Av. …

TARAF (DAVALI) : Adalet Bakanlığı

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 28/10/2021 tarih ve E:2021/1966, K:2021/1508 sayılı ısrar kararının temyizen

incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava Konusu İstem: İstanbul Özel Yetkili 14. Ağır Ceza Mahkemesi kaleminde zabit katibi olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/1/(E-g) maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 17/05/2011 tarih ve 165 sayılı kararının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 07/11/2012 tarih ve E:2011/1478, K:2012/2053 sayılı kararıyla;

Davacının 2009 yılı haziran ayının ilk yarısında İstanbul Özel Yetkili 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin istediğini belirterek, İstanbul Özel

Yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/56 sayılı dosyasını perşembe günü zimmetsiz bir şekilde aldığı ve haftasonunu izleyen pazartesi gününe kadar getirmediği, davacı tarafından söz konusu dosyanın sanığı …'nın avukatını tanımadığı belirtilse de telefon kayıtlarının incelenmesinden …'nın avukatı ile sık sık görüştüğünün tespit edildiği hususları bir arada değerlendirildiğinde, davacıya isnat edilen fiilin sübuta erdiği sonucuna varılarak, eyleminin karşılığı olarak Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Daire Kararının Özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 23/11/2016 tarih ve E:2016/16657, K:2016/6722 sayılı kararıyla;

Soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan İstanbul Özel Yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesi yazı işleri müdürü … dışında diğer personelin olayla ilgili olarak bilgilerinin olmadığı, soruşturma dosyasındaki diğer bilgi ve belgelerin incelenmesinden de davacının fiilinin subuta erdiğinin her türlü şüpheden uzak bir şekilde somut bilgi ve belgelerle ortaya konulamadığının anlaşıldığı,

Aynı zamanda, davacı hakkında, soruşturma konusu fiilli nedeniyle ceza davasının açıldığı, söz konusu davada İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin E:2011/115, K:2013/272 sayılı kararıyla "her türlü şüpheden uzak delil elde edilemediği" gerekçesiyle davacının beraat ettiği, dosyanın temyiz aşamasında olduğunun görüldüğü,

Diğer yandan, davacının disiplin cezası almasına konu fiili kesin olarak kanıtlanamamış olsa da, dosya kapsamında yer alan HTS kayıtlarından davacı ile İstanbul Özel Yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/56 esas sayılı dava dosyasının şüphelilerinden … adlı sanığın avukatı … ile defalarca telefon görüşmesi yaptığının sabit olduğu, davacının Cumhuriyet Savcılığına verdiği ifadede, avukatla herhangi bir irtibatının olmadığını belirtmesine rağmen HTS kayıtları kendisine gösterilince çelişkili ifadeler verdiğinin görüldüğü, bu durumda davacının bir adliye personeli olarak yaptığı görevin hassasiyeti göz önünde bulundurulduğunda, bu eyleminden dolayı 657 sayılı Kanunda sayılmış olan diğer disiplin cezalarından uygun nitelik ve ağırlıkta olan başka bir ceza ile cezalandırılması gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle, İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 07/11/2012 tarih ve E:2011/1478, K:2012/2053 sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Israr Kararının Özeti: İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 28/10/2021 tarih ve E:2021/1966, K:2021/1508 sayılı kararıyla; davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, tarafına isnat olunan fiilin sübuta erdiğinin her türlü şüpheden uzak bir şekilde somut bilgi ve belgelerle ortaya konulmadan eksik araştırmaya dayanılarak disiplin cezası verildiği; ceza davasında her türlü şüpheden uzak delil elde edilemediğinden hakkında beraat kararı verildiği; takdir yetkisinin idarece kötüye kullanıldığı, ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği, bir derece hafif ceza uygulanmama gerekçesinin kararda belirtilmediği; soruşturma usullerine aykırı hareket edildiği, savunma hakkının kısıtlandığı; suçun oluşmadığının, fiilin sübut bulmadığının ortaya konulduğu beraat kararlarının idari yargı yerleri için de bağlayıcı olduğu, yalnızca delil yetersizliği nedeniyle verilen beraat kararlarının idari yargıyı bağlamayacağı; …'nin ceza davasına sunduğu dilekçede, suçu kimin işlediğini ya da dava dosyasının kimin tarafından alındığını net olarak hatırlamadığı, önceki ifadesinin baskılar sonucu verildiği yolunda beyanları olduğu belirtilerek, ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde belirtilen nedenler bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ERCÜMEND ERGÜN'ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :

İstanbul Özel Yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/56 esas sayılı dava dosyasının şüphelilerinden … adlı sanığın aleyhine delil oluşturan teknik takip tutanakları ile ifade tutanaklarından oluşan 28 adet belgenin dosyadaki asıllarını çıkartarak yerine sahte olarak oluşturulan belgelerin koyulduğunun tespit edilmesi üzerine, dosyanın sanığı olan …'nın vekili avukat …'nin ofisinde yapılan aramada, 2009/56 sayılı dosyadaki asılları ile değiştirilen sahte belgelerin bazılarının fotokopilerinin bulunması üzerine, aralarında İstanbul Özel Yetkili 14. Ağır Ceza Mahkemesinde zabıt katibi olarak görev yapmakta olan davacının da olduğu bir kısım personel hakkında soruşturma başlatılmıştır.

Yürütülen soruşturma neticesinde; davacının, İstanbul Özel Yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/56 esas sayılı dava dosyasını, bu Mahkemenin Yazı İşleri Müdürü olan …'den zimmetsiz olarak alıp, 3-4 gün elinde tuttuğu ve bu süre içerisinde, dosyanın şüphelilerinden … adlı sanığın aleyhine delil oluşturan teknik takip tutanakları ile ifade tutanaklarından oluşan 28 adet belgenin dosyadaki asıllarını çıkartarak yerine sahte olarak oluşturulan belgeleri koyduğunun tespit edildiğinden bahisle, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici davranışlarda bulunmak şeklindeki eyleminin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/1/(E-g) maddesinde düzenlenen "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" fiiline karşılık geldiğinden bahisle davacının, Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 17/05/2011 tarih ve 165 sayılı kararı ile Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

Diğer yandan, davacı hakkında, soruşturma konusu fiilli nedeniyle açılan ceza davasında, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin E:2021/189, K:2022/8 sayılı kararıyla; davacının, üzerine atılı resmi belgede sahtecilik, rüşvet almak ve resmi belgeyi bozmak suçlarını işlediğine dair mahkumiyetine yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatine, görevi kötüye kullanma suçu bakımından ise kamu davasının düşürülmesine karar verildiği, ancak verilen bu kararın henüz kesinleşmediği görülmüştür.

İLGİLİ MEVZUAT :

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin 1. fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendinde; "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" fiili, Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve hâller arasında sayılmıştır.

Aynı Kanun'un 131. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında ise; "Aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez.

Memurun ceza kanununa göre mahkum olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz." hükümleri yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Ceza muhakemesi hukuku ve disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Disiplin hukuku, kurumun iç düzenini korumayı

amaçlayan ve bunun için kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine yönelik olarak uygulanacak yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasındaki usul ve esasları düzenleyen bir hukuk alanıdır. Bazı hâllerde kamu görevlisinin fiili, ceza hukuku kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin hukuku yönünden de sorumluluk gerektiren bir mahiyet taşıyabilir.

Disiplin suçuna ve ceza yargılamasına konu eylemlerin aynı olduğu hâllerde disiplin soruşturmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda, fiilin sübutuyla ilgili olarak ceza mahkemesinin ulaştığı kanaate saygı gösterilmesi ve bunu sorgulayacak ifadelerin kararlarda kullanılmaması gerekmektedir (AYM, 02/07/2020 tarih ve Başvuru No:2016/13566 sayılı karar).

Olayda, davacının ceza yargılaması sonucunda İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin E:2021/189, K:2022/8 sayılı kararıyla, üzerine atılı resmi belgede sahtecilik, rüşvet almak suçlarını işlediğine dair mahkumiyetine yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatine karar verilmişse de, bu kararın henüz kesinleşmediği görülmektedir.

Bu durumda, davacıya uygulanan disiplin cezasına ve ceza yargılamasına konu fiilerin aynı olmasından dolayı, davacının adalet hizmetinin sunumunda üstlendiği görev de göz önünde bulundurulduğunda, bu davada ceza yargılamasında verilen kararın kesinleşmesi beklenerek bir karar verilmesi gerektiğinden, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

Davacının temyiz isteminin kabulüne;

Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 28/10/2021 tarih ve E:2021/1966, K:2021/1508 sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

Kullanılmayan 97,70-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,

Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,

Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/04/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 28/10/2021 tarih ve E:2021/1966, K:2021/1508 sayılı ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu ısrar kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

YORUM EKLE