Soruşturmada alınan savunmada yer alan fiil ile cezanın uyumlu olması gerektiği

Disiplin soruşturmasında savunma istenen suç ile verilen ceza uyumlu olmalı savunmadan iddia edilen fiil harici disiplin cezası verilmemeli

Soruşturmada alınan savunmada yer alan fiil ile cezanın uyumlu olması gerektiği

Disiplin soruşturmasında savunma istenen suç ile verilen ceza uyumlu olmalı savunmadan iddia edilen fiil harici disiplin cezası verilmemeli

Soruşturmada alınan savunmada yer alan fiil ile cezanın uyumlu olması gerektiği

Soruşturmada alınan savunmada yer alan fiil ile cezanın uyumlu olması gerektiği

Disiplin soruşturmasında savunma istenen suç ile verilen ceza uyumlu olmalı savunmadan iddia edilen fiil harici disiplin cezası verilmemeli

T.C. D A N I Ş T A Y İdari Dava Daireleri Kurulu Esas No : 2018/1744 Karar No : 2020/828 Anahtar Kelimeler: -Savunma Hakkı, -Disiplin Soruşturması, -Anayasal Güvence

Özeti: Savunma istem yazılarında yer alan disiplin soruşturmasına konu fiillerin hukuki nitelendirmeleri ile soruşturma sonucunda davacıya verilen cezanın farklı olması ve nihayetinde davacının daha ağır bir cezayla cezalandırılması halinde, anayasal güvence altında bulunan savunma hakkının usulüne uygun şekilde kullandırıldığından söz etmeye olanak bulunmadığı hakkında.

Temyiz Eden (Davacı) : … Vekili : Av. … Karşı Taraf (Davalı) : Hâkimler ve Savcılar Kurulu Vekili : Av. … İstemin Konusu : Danıştay Onaltıncı Dairesinin 17/05/2016 tarih ve E:2015/4824, K:2016/3336 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Yargılama Süreci: Dava Konusu İstem: Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olarak görev yapmakta iken, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 02/03/2006 tarih ve 2006/45 sayılı kararıyla meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılan davacı tarafından, 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nun Geçici 3. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezasının kaldırılması talebiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 26/04/2011 tarih ve 2011/158 sayılı kararının yeniden incelenmesi talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun 19/10/2011 tarih ve 2011/295 sayılı kararının iptali istenilmiştir

Daire Kararının Özeti: Danıştay Onaltıncı Dairesinin 17/05/2016 tarih ve E:2015/4824, K:2016/3336 sayılı kararıyla; Olayda, davacının disiplin soruşturmasına konu eylemlerine ilişkin tanık ifadeleri ile keşif inceleme tutanaklarının incelenmesi sonucu, tanık ifadelerinin birbirini doğruladığı ve keşif inceleme tutanaklarındaki usulsüzlüklerin de sabit olduğunun anlaşıldığı, Bu durumda, davacının, söz konusu eylemleri "mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte" olduğundan, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası hükmü uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin karara karşı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Temyiz Edenin İddiaları : Davacı tarafından, asılsız iddialara dayalı olarak usulüne uygun yürütülmeyen bir disiplin soruşturması sonucunda ceza verildiği, disiplin cezasına konu fiilleri nedeniyle hakkında açılan ceza davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği belirtilerek, davanın reddi yolundaki Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir. Karşı Tarafın Savunması : Davalı idare tarafından, Danıştay Onaltıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. Danıştay Tetkik Hâkimi Ömer Faruk Kemaloğlu'nun Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: İnceleme ve Gerekçe: Maddi Olay : Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olarak görev yapmakta iken meslekten çekilen davacı hakkında, Gökçeada Hâkimi olarak görev yaptığı dönemdeki birtakım fiilleri nedeniyle disiplin soruşturması başlatılmış ve düzenlenen 14/02/2001 tarihli soruşturma raporuna istinaden Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 02/03/2006 tarih ve 45 sayılı kararıyla davacının, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Davacının, söz konusu disiplin cezasına karşı yapmış olduğu yeniden inceleme talebi aynı Kurulun 16/05/2006 tarih ve 144 sayılı kararıyla; bu karara karşı yaptığı itiraz başvurusu ise İtirazları İnceleme Kurulunun 07/11/2006 tarih ve 54 sayılı kararıyla reddedilmiş, böylece, davacı hakkında verilen meslekten çıkarma kararı kesinleşmiştir. Daha sonra davacı tarafından, ilerleyen süreçte yürürlüğe giren 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nun Geçici 3. maddesi uyarınca söz konusu meslekten çıkarma cezasının kaldırılması talebiyle davalı idareye başvuruda bulunulmuş, bu başvurusu Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 26/04/2011 tarih ve 158 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Söz konusu karara yönelik yeniden inceleme talebinin de yine aynı Kurulun 19/10/2011 tarih ve 295 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır İlgili Mevzuat : 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun "Disiplin Cezaları" başlıklı 62. maddesinde, hâkim ve savcılara, sıfat ve görevleri gereklerine uymayan hal ve hareketlerinin tespit edilmesi üzerine durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre Hâkimler ve Savcılar Kurulunca, uyarma, aylıktan kesme, kınama, kademe ilerlemesini durdurma, derece yükselmesini durdurma, yer değiştirme ve meslekten çıkarma cezalarından birinin verileceği düzenlenmiştir. Anılan Kanun'un "Meslekten Çıkarma Cezası" başlıklı 69. maddesinin 1. fıkrasında; "Meslekten çıkarma: Bir daha mesleğe alınmamak üzere göreve son verilmesidir." şeklinde tanımlanmış, son fıkrasında da; "Disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil suç teşkil etmezse ve hükümlülüğü gerektirmese bile mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde de meslekten çıkarma cezası verilir." hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun'un "Yer Değiştirme Cezası" başlıklı 68. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde, "kusurlu ve uygunsuz hareket ve ilişkileri ile mesleğin şeref ve nüfuzu ile şahsi onur ve saygınlığını yitirmek" fiili, (b) bendinde ise, "yaptıkları işler veya davranışlarıyla görevini doğru ve tarafsız yapamayacağı kanısını uyandırmak" fiili yer değiştirme cezasını gerektiren haller arasında sayılmıştır. Bunun yanında, Anayasa'nın 129. maddesinin 2. fıkrasında; memurlar ve diğer kamu görevlilerine savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği hüküm altına alınmış, aynı doğrultudaki 2802 sayılı

Kanun'un "Savunma hakkı" başlıklı 71. maddesinde de; hâkim ve savcılar hakkında, savunmaları alınmadan disiplin cezası verilemeyeceği, soruşturmayı yapanın veya Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun üç günden az olmamak üzere, verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapmayan ilgilinin savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı hükmü düzenlenmiştir. Hukuki Değerlendirme: Savunma hakkı, suç işlediği iddia edilen kişinin, yetkili organ önünde, üzerine atılı suçu işlemediğini, fiilin hukuka aykırı olmadığını, bazı kanuni nedenlerle cezalandırılmaması gerektiğini veya hakkında önerilen cezadan daha az cezayı hak ettiğini ileri sürmesidir ki, bu hak, adil yargılama ilkesinin temelini oluşturur. Savunma alınmadan disiplin cezası verilmemesi hem Anayasamızda hem de 2802 sayılı Kanun'da hüküm altına alınmıştır. Bunun yanında, yukarıda yer verilen ilgili Anayasa hükmünün gerekçesinde de, "yapılacak disiplin kovuşturmalarında ve disiplin cezası uygulamasında ilgiliye isnadolunan hususun bildirilmesi, dinlenilmesi, savunmasını yapma imkanı tanınması bu madde ile güvence altına alınmaktadır" ifadelerine yer verilerek, disiplin cezaları ile ilgili olarak anayasal güvenceye bağlanan savunma hakkının içeriği belirtilmiştir. Doktrinde de; suç işlediği iddia edilen kişi tarafından, olayın oluş biçimi ve gerçekliği hususunda soruşturmacıya görüş bildirilmesi "teknik savunma"; karar mercii önünde, maddi olguların hukuki nitelendirmesinin yapılması ise "hukuki savunma" olarak nitelendirilerek birbirinden ayırt edilmiş ve savunma hakkının amacına hizmet edebilmesinin, bu hakkın mutlak surette karar veren makam önünde kullanılmasına bağlı olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Bu kapsamda, ilgili anayasal ve yasal mevzuat bir arada değerlendirildiğinde, disiplin cezaları ile ilgili olarak, savunma hakkı kullandırılmadan disiplin cezası verilmesinin hukuken mümkün olmadığı; kamu görevlisinin savunmasının istenilmesine ilişkin yazının, ilgilinin koruma altına alınan savunma hakkını kullanmasını ve sağlıklı bir hukuksal inceleme yapılabilmesini mümkün kılacak nitelikte olması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Olayda, temyize konu karara ilişkin dosyanın incelenmesinden; Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olarak görev yapmakta iken meslekten çekilen davacının, Gökçeada Hâkimi olarak görev yaptığı dönemdeki birtakım fiilleri nedeniyle hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucunda düzenlenen 14/02/2001 tarihli soruşturma raporuna istinaden Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 02/03/2006 tarih ve 45 sayılı kararıyla 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; davacıya tebliğ edilen, 31/01/2001 tarih ve 1/27 sayılı savunma istem yazısının (A) maddesinde 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun "Yer Değiştirme Cezası" başlıklı 68. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde yer alan, "Gökçeada'da vazife ifa ettiğiniz sırada, usul ve yasaya aykırı işlemler yapmak suretiyle görevinizi doğru ve tarafsız yapamayacağınız kanısını uyandırdığınız" isnadı ile "Örneğin" ibaresinin ardından sûbuta erdiği iddia edilen fiillerin sıralandığı, (B) maddesinde de anılan Kanun'un 65. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan "Hizmet içinde ve dışında, resmi sıfatınızın gerektirdiği saygınlık ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğunuz" isnadı ile sûbuta erdiği iddia edilen fiile yer verildiği, davacı hakkında düzenlenen disiplin soruşturma raporunda da davacının eylemlerinin 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 68/2-(a) ve 68/2-(b) maddeleri kapsamında değerlendirildiği ve bu kapsamda anılan Kanun maddelerinde öngörülen yer değiştirme cezasının önerildiği, yine 2802 sayılı Kanun'un 71. maddesi uyarınca yazılı savunmasının istenilmesine ilişkin Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 27/03/2001 tarih ve 2000 sayılı yazısı ekinde yer alan 22/03/2001 tarihli Bakanlık düşünce örneğinin davacıya ilişkin kısmında, davacının soruşturma konusu fiillerinin 2802 sayılı Kanun'un 68/2-(a) ve 68/2-(b) maddeleri kapsamında değerlendirilerek savunma istenildiği, buna rağmen, netice olarak davacının, anılan fiillerin karşılığı olarak "yer değiştirme disiplin cezasıyla" değil, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun "Meslekten Çıkarma Cezası" başlıklı 69. maddesinin son fıkrası hükmünün uygulanması suretiyle "meslekten çıkarma cezası" ile cezalandırıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile yapılan değerlendirme ve açıklamalar ışığında, savunma istem yazılarının içeriğinin Anayasa ve Kanunlar ile koruma altına alınan savunma hakkının kullanılmasını mümkün kılabilecek nitelikte olmadığı, savunma istem yazılarında yer alan disiplin soruşturmasına konu fiillerin hukuki nitelendirmeleri ile soruşturma sonucunda davacıya verilen cezanın farklı olduğu ve nihayetinde davacının daha ağır bir cezayla cezalandırıldığı anlaşıldığından, uyuşmazlıkta, anayasal güvence altında bulunan savunma hakkının usulüne uygun şekilde kullandırıldığından söz etmeye olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla, davacının, 2802 sayılı Kanun'un 69/son maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemin kaldırılması

talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararına karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine yönelik aynı Kurulun dava konusu 19/10/2011 tarih ve 295 sayılı kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu itibarla, davanın reddi yolundaki Daire kararında hukuki isabet görülmemiştir. Karar Sonucu: Açıklanan nedenlerle; 1. Davacının temyiz isteminin kabulüne; 2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onaltıncı Dairesinin temyize konu 17/05/2016 tarih ve E:2015/4824, K:2016/3336 sayılı kararının bozulmasına, 3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın kapatılan Danıştay Onaltıncı Dairesi yerine 07/03/2019 tarih ve 2019/25 sayılı Başkanlık Kurulu kararıyla yeniden belirlenen iş bölümü kararı uyarınca Danıştay Beşinci Dairesine gönderilmesine, 4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/06/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi

YORUM EKLE