Yargıtay'dan ibra sözleşmeleri hakkında karar

Yargıtay'dan ibra sözleşmeleri hakkında karar

Yargıtay'dan ibra sözleşmeleri hakkında karar

Yargıtay'dan ibra sözleşmeleri hakkında karar

Yargıtay'dan ibra sözleşmeleri hakkında karar

Yargıtay'dan ibra sözleşmeleri hakkında karar

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2009/4140 E ve  2011/3924. numaralı kararında işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olmasının mümkün olmadığına hükmedildi.

9. Hukuk Dairesi                                                         2009/4140 E.,  2011/3924 K.



"İçtihat Metni"

DAVA : Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, izin ücreti, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili müvekkilinin davalı işyerinde 29.12.1999 tarihinde çalışmaya başladığını,12.8.2005 tarihine kadar hizmet akdine dayalı olarak kesintisiz olarak çalıştığını, müvekkilinin davalı şirkette nakış işleme işini yaptığını, işverenin müvekkiline hiçbir işçilik hakkını ödemeden ihbar öneline uymadan haksız olarak iş akdini feshettiğini, en son maaşının 488,70 YTL olduğunu, müvekkilinin 29.12.1999 tarihinden bu yana kesintisiz olarak haftanın 7 günü sabah saat 07:00 dan akşam 19:00 a kadar çalıştığını, asgari ücret bedelinin dışında hiçbir zaman fazla mesai ücretini almadığını beyanla; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, izin ücreti alacağı, fazla mesai ücret alacağı, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti alacağının davalıdan alınıp davacıya verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili davacı işyerinden kendi istemi ile ayrıldığını, kendi istemi ile ayrılması ve iş akdinin kendisinin sona erdirmesi nedeni ile kıdem ve ihbar tazminatı talep etmesinin yasal dayanağı bulunmadığını, davacının işyerinden kendi istemi ile ayrıldığını, ibraname ile de beyan ettiğini, davacının işyerinden fazla çalışma, hafta tatili, genel tatil alacaklarının bulunmadığını, yıllık izinlerini kullandığını beyan ettiğini, bu yönde hak ve alacağının bulunmadığını beyan ettiğini, işvereni ibra ettiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Yerel Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği olup olmadığı uyuşmazlık konusudur. İbra sözleşmesi, İsviçre B.K.nun 115. maddesinde düzenlendiği halde Türk B.K.nda bu yönde bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bununla birlikte ibraname, bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel sukut nedeni olarak kabul edilmelidir. Bu noktada ibra sözleşmesinin ödeme yönünde bir anlaşma olmadığı, borcun sona erme şekillerinden biri olduğu belirtilmelidir. İş Hukukunda ibra sözleşmesi ibraname adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmesinin tanımı, şekli ve hükümlerinin B.K.nda düzenlenmesi gerekliliğinin ötesinde, İş Hukukunun işçiyi koruyucu özelliği sebebiyle İş Kanunlarında normatif hüküm olarak ele alınması gerektiği açıktır. İşçi, emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş Hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmalı ve borcun asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmalıdır. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine İş Hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmelidir. Yeni B.K. tasarısında bu konuya değinilmiş ve 419. maddesinde, işçi ve işveren ilişkileri açısından ibra sözleşmesine dair bazı kurallara yer verilmiştir. Bahsi geçen düzenleme de, işçilik alacaklarını sona erdiren ibra sözleşmelerinin sınırlı biçimde ele alınması gerektiğini göstermektedir.

Bu itibarla B.K.n irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin İş Hukukunda ibra sözleşmeleri  bakımında çok daha titizlikle ele alınması gerekir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın ya da 3. şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde ibra iradesine değer verilemez. Öte yandan B.K.n 21. maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma ( gabin )ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İş ilişkisinin devamı sırasında düzenlenen ibra sözleşmeleri geçerli değildir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak ya da bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu sebeple işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ile ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur.

Buna karşın kısmi ödeme hallerinde Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise geçerlilik sorununu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır ( Yargıtay 9.HD. 27.6.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K. ).

Somut olayda dosya içerisinde bulunan ibranamenin geçerliliğinin tespiti açısından, tanıklar tekrar mahkemece dinlenerek davacının ibranameyi kendisinin imzalayıp imzalamadığı, imzalamış ise içeriğinin davacı tarafından okunup okunmadığı, ibranamenin davacıdan iş akdinin sona ermesinden önce alınıp alınmadığı hususları sorulup, açıklığa kavuşturulduktan sonra ibranamenin hukuki niteliği tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenerek karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebepten bozulmasına, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, 18.02.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

YORUM EKLE