Kurumun Sendikal Faaliyetlerle İlgili Duyuru Yayımlaması Sendikal Faaliyetlere Müdahale midir?

Demokratik sosyal hukuk devletinin vazgeçilmez öğelerinden birisi olan sendikaların görevlerini yerine getirebilmeleri ve s

Kurumun Sendikal Faaliyetlerle İlgili Duyuru Yayımlaması Sendikal Faaliyetlere Müdahale midir?

Demokratik sosyal hukuk devletinin vazgeçilmez öğelerinden birisi olan sendikaların görevlerini yerine getirebilmeleri ve s

Kurumun Sendikal Faaliyetlerle İlgili Duyuru Yayımlaması Sendikal Faaliyetlere Müdahale midir?

Demokratik sosyal hukuk devletinin vazgeçilmez öğelerinden birisi olan sendikaların görevlerini yerine getirebilmeleri ve sendikal haklarını kullanabilmelerinin sendikaların bağımsız olmalarını zorunlu kıldığı; bu bağlamda gerek ulusal mevzuatımızda gerekse tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerde, kamu otoritesinin sendikal faaliyetlere müdahale etmemesinin genel bir ilke olarak kabul edildiği; uyuşmazlık bu açıdan değerlendirildiğinde, dava konusu duyuru ile davalı idarenin, kurum bünyesinde gerçekleşecek sendikal faaliyetlerin nitelik ve içeriğini sınırlandırması sendikal faaliyetlere müdahale niteliği taşıdığından, örgütlenme özgürlüğünün ihlali sonucunu doğuran dava konusu duyurunun uluslararası sözleşmelere ve hukuka uygun olmadığı hakkında.


T.C.


DANIŞTAY


İdari Dava Daireleri Kurulu


Esas No : 2016/2002


Karar No : 2018/2772


TÜRK MİLLETİ ADINA


Hüküm veren Danıştay idari Dava Daireleri Kurulu'nca, dosya incelendi, gereği görüşüldü:


Davalı idarenin karar düzeltme istemine yönelik olarak;


2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 46. maddesinde, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihaî kararlarına karşı, özel yasalarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, kararın tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde temyiz isteminde bulunulabileceği; 54. maddesinde ise, Danıştay dava daireleri ve idari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar ile bölge idare mahkemelerinin itiraz üzerine verdikleri kararlar hakkında, bir defaya mahsus olmak üzere kararın tebliği tarihini izleyen onbeş gün içinde taraflarca kararın düzeltilmesinin istenebileceği kurala bağlanmıştır.


Buna göre karar düzeltme yoluna, Danıştay dava daireleri ile idari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlara karşı başvurulabilmektedir.


Diğer taraftan, 2577 sayılı Kanunda, bu Kanunun 54. maddesinde öngörülen onbeş günlük süre içinde karar düzeltme isteminde bulunmayan tarafın, karşı tarafın karar düzeltme dilekçesine karşı vereceği savunma dilekçesinde karar düzeltme isteminde bulunmasına olanak tanıyan bir hükme de yer verilmemiş olduğundan, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 21/10/2015 günlü, E:2015/3311, K2015/3640 sayılı kararına karşı, davacının karar düzeltme dilekçesinin tebliği üzerine verdiği dilekçede karar düzeltme isteminde bulunan davalı idarenin, bu isteminin incelenme olanağı bulunmamaktadır.


Davacının karar düzeltme istemine yönelik olarak;


2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 54. maddesi uyarınca davacının karar düzeltme istemi kabul edilerek, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 21/10/2015 günlü, E:2015/3311, K2015/3640 sayılı kararının onamaya ilişkin kısmı kaldırılarak dosya incelendi, gereği görüşüldü:


Dava; Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan ve tüm teşkilata gönderilen 02/07/2009 günlü, 36 sayılı duyurunun 2, 3, 4, 6, 7 ve 8 numaralı bentleri ile buna dayalı olarak tesis edilen 03/07/2009 günlü, 5547 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.


Danıştay Onuncu Dairesinin 27/02/2015 günlü, E:2010/7168; K2015/807 sayılı kararıyla; idarenin, üst hukuk normlarına aykırı olmamak şartıyla, kendi iç işleyişi ve düzeninin sağlanması amacıyla düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu, yapılan bu düzenlemelerin üst hukuk kurallarının amacını, kapsamını, konusunu ve sınırlarını aşmaması gerektiği; dava konusu 2/7/2009 günlü, 36 sayılı düzenleyici işlem ile, kurumun merkez ve taşra teşkilatında sendika, vakıf ve firmaların ürün tanıtımı, el ilanı, broşür, bildiri, afiş gibi materyal dağıtımı ve asılması ile faaliyetlerinde uyacakları kural ve esasların sekiz bent halinde tüm teşkilata duyurulduğu; bu bentlerde yer verilen düzenlemeler incelendiğinde; kurumun düzen, işleyiş, huzur ve güvenliğinin sağlanmasına ilişkin kurallara yer verildiği ve bu kuralların Anayasaya ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı olmadığı sonucuna varıldığı; bu durumda, 02/07/2009 günlü, 36 sayılı düzenleyici işlemde ve bu işleme dayanılarak tesis edilen 03/07/2009 günlü, 5547 sayılı uygulama işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.


Davacı, anılan kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.


Dava konusu 02/07/2009 günlü işlemde, Kurumun merkez ve taşra teşkilatında sendika, vakıf ve firmaların ürün tanıtımı, el ilanı, broşür, bildiri, afiş gibi materyal dağıtımı ve asılması ile faaliyetlerinde uyacakları kural ve esaslar sekiz bent halinde tüm teşkilata duyurulmuş, 03/07/2009 günlü işlemde ise, davacı Sendika tarafından dağıtılmak istenen ve çeşitli konularda Kurum yönetimine eleştiriler içeren el ilanı ile ilgili olarak 02/07/2009 günlü duyuru işlemi ve hukuk müşavirliğinin görüşleri çerçevesinde değerlendirmelerde bulunularak anılan duyuru ve mevzuat hükümlerine uygun olmayan iş ve eylemlere izin verilmesinin mümkün olmadığı belirtilmek suretiyle söz konusu el ilanının dağıtımına izin verilmeyeceği açıklanmıştır.


Anayasanın 53. maddesine 23/7/1995 günlü, 4121 sayılı Yasanın 4. maddesiyle eklenen fıkra ile kamu görevlilerine kendi aralarında sendikalar ve üst kuruluşlarını kurma ve toplu görüşme yapma hakkı tanınmış ve Anayasada belirtilen sınırlar çerçevesinde kamu görevlilerinin sendikal haklarının düzenlenmesi amacıyla 2001 yılında 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu çıkarılmıştır.


Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) "Örgütlenme ve Toplantı Özgürlüğü" başlıklı 11. maddesinde, herkesin asayişi bozmayan toplantılar yapma, dernek kurma, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara katılma haklarına sahip olduğu; bu hakların kullanılmasının, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenlik, kamu emniyeti, nizamın muhafazası ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için ancak yasayla sınırlanabileceği, bu maddenin, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel oluşturmadığı kuralına yer verilmiştir.


Dolayısıyla, çalışanların sendika kurma ve sendikal faaliyette bulunma haklarının temel hak ve özgürlükler kapsamı içinde olduğu hem Anayasanın 53. maddesinde hem de tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde kabul edilmiş ve güvence altına alınmıştır.


Bu nedenle, demokratik sosyal hukuk devletinin vazgeçilmez öğelerinden birini oluşturan sendikaların görevlerini yerine getirebilmeleri ve sendikal haklarını kullanılabilmeleri, sendikaların bağımsız olmalarını zorunlu kılmaktadır. Nitekim, Uluslararası Çalışma Örgütünün 98 ve 151 sayılı Sözleşmelerinde sendikalara müdahale yasaklanmıştır.


"Teşkilatlanma ve Kollektif Müzakere Hakkı Prensiplerinin Uygulanmasına İlişkin 98 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi"nin 2. maddesinde, işçi ve işveren teşekküllerinin, gerek doğrudan doğruya, gerek mümesilleri veya üyeleri vasıtasıyla, birbirlerinin kuruluşları, işleyişleri ve idarelerine müdahalede bulunmalarına karşı gerekli surette himaye edilecekleri, bilhassa işçi teşekküllerinin bir işverenin veya bir işveren teşekkülünün kontrolüne tabi kılmaya, bir işverenin veya bir işveren teşekkülünün kendi nüfuzu altına alınmış işçi teşekkülleri ihdasını tahrik etmeye veya işçi teşekküllerini mali yollarla veya başka bir şekilde desteklemeye matuf tedbirlerin, bu maddedeki manasıyle müdahale hareketlerinden sayılacağı belirtilmiş; "Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 sayılı Sözleşme"nin 5. maddesinde de; kamu görevlileri örgütlerinin kamu makamlarından tamamen bağımsız olacakları, kamu görevlileri örgütlerinin kuruluş, işleyiş veya yönetimlerinde kamu makamlarının her türlü müdahalesine karşı yeterli korumadan yararlanacakları, bir kamu makamının tahakkümü altında kamu görevlileri örgütlerinin kuruluşunu geliştirmeye veya kamu görevlileri örgütlerini bir kamu makamının kontrolü altında tutmak amacıyla mali veya diğer biçimlerde desteklemeye yönelik önlemlerin bu madde bakımından müdahaleci faaliyetler olarak kabul edileceği ifade edilmiştir.


Ayrıca, 4688 sayılı Yasa'da kamu görevlileri sendikalarının kurulu olduğu hizmet kolunda bulunan kamu kurumu ve kuruluşlarına, sendikaların faaliyetlerinin niteliğini, bu faaliyetlerin yürütülmesinde uygulanacak ilke ve esasları belirleme, bunlara göre sendikaların iş ve işlemlerini denetleme ve bu faaliyetlere izin verme ya da vermeme gibi bir hak ve yetki tanınmamıştır.


Görüldüğü üzere, gerek ulusal mevzuatımızda gerekse tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerde, kamu otoritesinin sendikal faaliyetlere müdahale etmemesi genel bir ilke olarak kabul edilmiştir.


Bu kapsamda konu değerlendirildiğinde, dava konusu duyuru ile davalı idarenin, kurum bünyesinde gerçekleşecek sendikal faaliyetlerin nitelik ve içeriğini sınırlandırması sendikal faaliyetlere karışma, (müdahale) niteliğinde olup, bu karışmanın hukuksal dayanağı bulunmamaktadır.


Diğer yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, AİHS'nin 11. maddesi ile ilgili olarak vermiş olduğu kararlar incelendiğinde; Mahkemenin sendika hakkının kullanılmasını engelleyen bir karışmayı "yasayla öngörülme", "demokratik bir toplum için zorunlu olma" ve "ölçülü-orantılı olma" koşullarının her biri yönünden ayrı ayrı inceleyerek sonuca ulaştığı görülmektedir.


Dava konusu uyuşmazlık bu açıdan değerlendirildiğinde, tüm teşkilata gönderilen 02/07/2009 günlü, 36 sayılı duyurunun, bahsedilen koşulları taşımaması nedeniyle sendika hakkının kullanılmasına karışma (müdahale) niteliğinde olduğu ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal eden bu yönüyle uluslararası sözleşmelere ve hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.


Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ...

Güncelleme Tarihi: 08 Mayıs 2019, 08:40
YORUM EKLE