Anayasa Mahkemesi, trafik kazasında oluşan manevi zararın karşılanmamasını hak ihlali saydı

Anayasa Mahkemesi, trafik kazasında oluşan manevi zararın karşılanmamasını hak ihlali saydı

Anayasa Mahkemesi, trafik kazasında oluşan manevi zararın karşılanmamasını hak ihlali saydı

Anayasa Mahkemesi, trafik kazasında oluşan manevi zararın karşılanmamasını hak ihlali saydı

Anayasa Mahkemesi, trafik kazasında oluşan manevi zararın karşılanmamasını hak ihlali saydı

Anayasa Mahkemesi, trafik kazasında oluşan manevi zararın karşılanmamasını hak ihlali saydı

Trafik Kazasında Oluşan Manevi Zararın Karşılanmaması Nedeniyle Kişinin Maddi ve Manevi Varlığını Koruma Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 21/4/2021 tarihinde, Fatma Kılıç ve İbrahim Haldız (B. No: 2017/37387) başvurusunda, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucular, trafik kazası sonucu yaralanmıştır. Kaza Tespit Tutanağı'nda, kazanın oluşumunda yolun bakım, onarım ve temizliğinden sorumlu Karayolları Genel Müdürlüğünün (İdare) yüzde 75, aracı kullanan ikinci başvurucunun yüzde 25 kusurlu olduğu yönündeki tespite yer verilmiştir.

Başvurucular, İdare aleyhine maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açmıştır. Yargılama sürecinde hazırlanan Adli Tıp Kurumu raporuyla birinci başvurucun anılan kazada yüzde 23,2 ikinci başvurucunun ise yüzde 32,2 oranında beden gücü kaybına uğradığı tespit edilmiştir. Yine aynı raporda kazanın oluşumunda İdare yüzde 25, ikinci başvurucu ise yüzde 75 kusurlu bulunmuştur. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 16.824,38 TL maddi tazminatın İdareden alınarak birinci başvurucuya verilmesine karar vermiştir. Mahkeme İdarenin hizmet kusurunun olduğunu kabul etmesine rağmen, kusurun ağır nitelikte olmadığı gerekçesiyle manevi tazminata hükmetmemiştir. Başvurucuların temyiz ve karar düzeltme talebi Danıştay tarafından reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucular, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan manevi zararların tazmin edilmemesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Bu kapsamda anılan Anayasa hükmü ile kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü gerek kamusal yetkilerle donatılmış kişilerin gerekse özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına alınmıştır.

Ayrıca kişilerin vücut bütünlüğüne yapılan bir eylemden doğan zararlara yönelik etkili bir tazminin sağlanamadığı, bu çerçevede devletin Anayasa’dan doğan koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği durumlarda kişinin vücut bütünlüğünün korunduğundan söz edilemez.

Somut olayda mahkeme tarafından idarenin kusurunun ve başvurucuların maddi zararlarının tespiti ve hesaplanması konusunda araştırma yapıldığı ancak manevi zararlarla ilgili olaya uygun değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Öte yandan ilgili mevzuatta bedensel bütünlüğün zedelenmesi durumunda olayın özelliklerine göre maddi ve manevi tazminata hükmedilebileceği açıkça düzenlenmiştir.

İdarenin kusurunun da etkili olduğu anlaşılan kazada başvurucuların yaralandıkları, uzun süre tedavi gördükleri ve vücut bütünlüklerinin bozulduğu gözetildiğinde başvurucular yaşadıklarının etkisiyle manevi olarak yıpranmıştır.

Olayda İdarenin hizmet kusurunun olduğunun kabulüne rağmen bu kusurdan kaynaklanan manevi zararın gideriminin sağlanmadığı, dolayısıyla Mahkemenin yeterince özenli bir yargılama yapmadığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı bakımından devletin pozitif yükümlülüğü yerine getirilmemiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

YORUM EKLE