Anayasa Mahkemesi, Sendika Adına Afiş Dağıtan Memura Verilen Ceza Hakkında Ne Karar Verdi?

Anayasa Mahkemesi, izinsiz tanıtım masası açan ve sendika adına afiş dağıtanın yazılı olarak ikaz edilmesi nedeniyle

Anayasa Mahkemesi, Sendika Adına Afiş Dağıtan Memura Verilen Ceza Hakkında Ne Karar Verdi?

Anayasa Mahkemesi, izinsiz tanıtım masası açan ve sendika adına afiş dağıtanın yazılı olarak ikaz edilmesi nedeniyle

Anayasa Mahkemesi, Sendika Adına Afiş Dağıtan Memura Verilen Ceza Hakkında Ne Karar Verdi?

Anayasa Mahkemesi, izinsiz tanıtım masası açan ve sendika adına afiş dağıtanın yazılı olarak ikaz edilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verdi.


Kararın gerekçesi aşağıda yer almaktadır.

II.İNCELEME VE GEREKÇE


1. Mahkemenin 6/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:


A. Başvurucunun İddiaları


2. Başvurucu; Sendika adına açılan tanıtım masasında dağıttığı el ilanları nedeniyle hakkında açılan disiplin soruşturması sonucunda cezai nitelikte olmamak üzere bir defaya mahsus olmak şartıyla yazılı olarak uyarılmasına karar verildiğini, temelinde sendikal çalışmalar bulunan söz konusu işlemin kendisine ve diğer Sendika üyelerine karşı gözdağı verme ve kendilerini yıldırma amaçlı olduğunu belirterek örgütlenme özgürlüğünün ve sendika hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.


3.Başvurucu ayrıca kendisine uygulanan yaptınm özlük dosyasında yer alacağından bu yaptırımın ileride atama, yükselme ve göreve son verme gibi işlemlerde dikkate alınacağını ve sendikal faaliyetlere katılım konusunda caydırıcı nitelikte olduğunu iddia etmiştir.


B. Değerlendirme


4. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder {Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).


5. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında sendika kararı üzerine yapılan eylemler üzerine uygulanan disiplin cezalarında kişilerin sendika hakkına müdahalede bulunulduğunu kabul etmiş ve kişilerin mesleki çıkarlarına ilişkin sendika kararlan çerçevesinde yapılan eylemlerde sendika hakkının devreye gireceğine karar vermiştir (Tayfun Cengiz, B.No: 2013/8463, 18/9/2014; Mehmet Çağdaş Serttaş, B. No: 2013/8516, 6/1/2015; Nihat Çan, B. No: 2013/8745, 6/1/2015; Ayşe Yılmaz, B. No: 2013/8805, 6/1/2015; Selma Baş, B. No: 2014/1946, 6/1/2015; Hayati Aktop ve diğerleri, B. No: 2014/4199, 10/6/2015; Selma Demir Taze, B. No: 2014/7668, 10/6/2015; Abidin Aydın Tüfekçi, B. No: 2013/1315, 15/4/2015).


6. Somut olayda başvurucunun üniversitede araştırma görevlisi olarak görev yapmakta iken akademik ve idari personelle birlikte üyesi olduğu Sendika adına tanıtım masası kurarak el ilanları dağıttığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, başvuru formu ekinde Sendika üyesi olduğuna dair belge sunmuş olmakla birlikte eyleminin sendikal faaliyetle bir şekilde ilgili olduğunun değerlendirilebilmesine imkân tanımak amacıyla ilgili Sendikanın bu konudaki eylem kararını ya da en azından kendisinin üyesi olduğu Sendikanın işyeri temsilcisi veya yöneticisi olduğuna dair bir belgeyi ibraz etmemiştir.


7. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddialarının sendika hakkı kapsamında değil bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.


8. Anayasa'nın 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:


"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...


Bu hürriyetlerin kullanılması,... kamu düzeni,... amaçlarıyla sınırlanabilir. "


9. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:


"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."


10. Başvurucu, tanıtım masası kurmak ve el ilanları dağıtmak eylemini idareden izin almaksızın gerçekleştirmiştir. Bunun üzerine idare ilgili Yönetmelik'in 5. maddesine göre (bkz. § 14) başvurucunun fiilinin uyarma cezası gerektirdiğini tespit etmiş ancak başvurucunun olumlu sicile sahip olması nedeniyle aynı Yönetmelik'in 16. maddesi uyarınca (bkz. § 15) işlem yapmaya karar vermiştir. Başvurucunun fiiline karşılık gelen disiplin cezası olan uyarma cezası en hafif ceza olduğundan ve 16. maddedeki düzenlemeye göre bir alt cezanın uygulanması gerektiğinden idarece cezai nitelikte olmamak üzere başvurucunun uyarılmasına ve tekrarı hâlinde işlem yapılmasına karar verilmiştir.


11.Bir kamu görevlisinin herhangi bir fiil veya davranışından dolayı disiplin cezası niteliği taşımayan bir şekilde yazılı olarak ikaz edilmesine ilişkin işlemlerin icrailik niteliğini haiz olduğu değerlendirilerek idari davaya konu edilebileceği kabul edilmektedir {Ali Diren, B.No: 2015/13108, 18/4/2018, §§ 43, 44). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun yazılı olarak ikaz edilmesiyle ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale bulunulduğu sonucuna ulaşılmıştır.


12.Söz konusu müdahaleye ilişkin olarak somut olayda başvurucunun iddialannın kabul edilebilirlik kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden incelenmesi gerekir.


13. Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin genel ilkeler Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca tespit edilmiştir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68).


14. Kanun’da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür: Anayasal önem olarak adlandırılabilecek olan birinci koşul başvurunun Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması, kişisel önem olarak adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise başvurucunun önemli bir zarara uğramamasıdır (K. V., §57).


15. Birinci koşul olan anayasal önem kriteri iki ölçütten oluşmaktadır. Birincisi, başvuru anayasa hukuku açısından ve temel hakların sınırlarının belirlenmesi bakımından önem arz eden meselelere dair ise anayasal bakımdan önemlidir. Başvuru konusunun Anayasa yargısı aracılığıyla toplumun geneline, kamu gücünün eylem ve işlemlerine ve ülkedeki hukuk birikimine yapacağı katkı anayasal önemdir. Başvuru konusunun hangi haklarla ilgili olduğu, başvurunun Anayasa’nın yorumlanmasına yapacağı katkı, genel yapısal sorunlara işaret edip etmediği dikkate alınmalıdır (K. V., § 61).


16. Anayasal önem kriterinin ikinci alt ölçütü ise anayasanın uygulanması ölçütüdür. Bu ölçüt anayasaya saygı gösterilmesiyle doğrudan bağlantılıdır {K. V., § 64). Bu koşul sağlanmaz ise zararın miktarının veya uyuşmazlığın anayasal ve temel haklar bağlamındaki ilkesel boyutunun bir önemi olmayacaktır. Düşük zararlı bir müdahale veya ilkesel olarak önem arz etmeyen bir mesele bile anayasaya saygı öyle gerektiriyorsa esastan bir hükümle sona erdirilecektir. Başka bir deyişle Anayasa tarafından tanınan temel hakların ve özgürlüklerin korunmasındaki yarar, başvurucunun bireysel yararının ötesine geçtiği takdirde kabul edilemezlik kararı verilemeyecektir.


17.  İkinci koşul ise kişisel önem kriteridir. Kişisel önem, başvuru konusunun başvurucu tarafından ne kadar önemsendiğinden bağımsızdır ve başvurucunun kişisel koşulları ile sıkı bir ilişkisi vardır. Diğer bir ifadeyle kişisel önem koşulu, başvurucunun önemli bir zarara uğramamış olmasını ifade eder. Bu koşul, somut olayın başvurucunun kişisel durumu üzerindeki olumsuz etkisinin derecesiyle ilgilidir (K.V,§§ 66, 67).


18 Somut olayda ortaya çıkan kişisel zararın önemli olup olmadığını başvurucunun sübjektif algısı belirlemez. Bu husus başvurucunun içinde bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere her olayın kendine özgü koşullan dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilir (K. V., § 67). Her hâlde iddia edilen zararın başvurucunun kişisel yaşamı üzerinde kayda değer bir etkisi olmalıdır. Söz konusu zarar ekonomik olarak belirlenebilir parasal bir meblağ olabileceği gibi maddi olmayan bir zarar da olabilir (K. V, § 68). Fakat her hâlde olası bir kabul edilemezlik kararının başvurucu açısından özellikle ağır sonuçlar meydana getirmesi gerekir. Bununla birlikte başvurucu için sorunun yalnızca sübjektif öneminin ağır bastığı başvurular kabul edilemez bulunacaktır.


19. Mevcut başvuruda başvurucu, izinsiz tanıtım masası açması ve el ilanları dağıtması üzerine disiplin cezası niteliğinde olmayan ancak benzer durumlarda ileride idarenin yaklaşımını etkileyebilecek yazılı ikazla uyarılmıştır. Olayın koşullan objektif şekilde incelendiğinde söz konusu yazılı ikazın başvurucunun kişisel yaşamında ve kariyerinde disiplin cezalarıyla aynı derecede bir etki doğurduğu söylenemez. Başvurucu böyle bir etkinin doğduğunu ve dolayısıyla kendisi açısından kişisel önemini gösterebilmiş de değildir.


20Sonuç olarak başvurucu tarafından ileri sürülen hususların genel bir soruna işaret etmediği, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşımadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca başvurucunun öne sürdüğü hususlar ile başvurunun koşulları da Anayasa Mahkemesinin başvurucunun önemli bir zarar uğradığına karar vermesi açısından yeterli görülmemiştir.


21.Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.


III.     HÜKÜM


Açıklanan gerekçelerle;


A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,


Kararın tamamını okumak için tıklayınız

Güncelleme Tarihi: 27 Mart 2019, 09:50
YORUM EKLE