Üniversitenin öğrenciler hakkında yapılan adli-idari işlemleri ailelerine bildirmesi

Üniversitenin öğrenciler hakkında yapılan adli-idari işlemleri ailelerine bildirmesi

Üniversitenin öğrenciler hakkında yapılan adli-idari işlemleri ailelerine bildirmesi

Üniversitenin öğrenciler hakkında yapılan adli-idari işlemleri ailelerine bildirmesi

Üniversitenin öğrenciler hakkında yapılan adli-idari işlemleri ailelerine bildirmesi

Üniversitenin öğrenciler hakkında yapılan adli-idari işlemleri ailelerine bildirmesi

Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olarak ailelerinden bağımsız birer birey olan öğrencilerin, özel hayatlarına ilişkin kişisel veri niteliği taşıdığına kuşku bulunmayan; haklarında adli ve idari işlem yapıldığına ilişkin bilgilerin ailelerine bildirilmesine ilişkin herhangi bir yasal dayanağı bulunmayan düzenlemenin hukuka uyarlık göstermediği hakkında.

Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2020/3052 E. , 2020/5090 K.


"İçtihat Metni"

T.C.
DANIŞTAY
ALTINCI DAİRE
Esas No:2020/3052
Karar No:2020/5090


DAVACI : .. Sendikası
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :
Dava, tüm üniversite rektörlüklerine gönderilen ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin güvenli yürütülmesini amaçlayan önlemlere ilişkin düzenlemeleri içeren Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın … tarih ve … sayılı işleminin, "Üniversite-aile işbirliğinin etkin hale getirilmesi, adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesi" ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.

DAVACININ İDDİALARI :
Adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesinin yasal bir dayanağının bulunmadığı, bu durumun Anayasa'nın 20. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI :
Güvenli öğretim ortamının devam ettirilmesi ve müessif olayların önlenmesi, sorunların yerinde tespiti ve çözüm önerilerinin saptanması amacıyla yapılan çeşitli toplantılar sonucunda alınan kararda hukuka ayrılık bulunmadığı, haksız açılan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay Dava Daireleri kararlarına karşı Danıştay'da temyiz yoluna başvurulabileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 38. maddesinde, İdari Dava Dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların İdari Dava Daireleri Kurulunca temyizen inceleneceği; 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinin 4. fıkrasında da idare mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği ancak Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu kurala bağlanmış; böylece Danıştay dava dairelerine, ilk derece mahkemesi olarak verdikleri kararların temyizen bozulması halinde ısrar olanağı tanınmamıştır.

Bu nedenle; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun bozma kararına uyularak, bozulan kısım yönünden dava konusu düzenlemenin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Tüm üniversite rektörlüklerine gönderilen ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin güvenli yürütülmesini amaçlayan önlemlere ilişkin düzenlemeleri içeren Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın … günlü, … sayılı işleminin;


"1- ......., ayrıca üniversitelerimizin imkanları ölçüsünde ve uygun gördükleri alanlarda kampüste görev yapacak sivil kolluk güçleri ile ilgili yer tahsis etmeleri,
2- Yerleşke güvenliğine yönelik olarak giriş-çıkış noktalarının kontrolü, aydınlatma sistemlerinin geliştirilmesi, kamera sisteminin yaygınlaştırılması, fiziki ve parmak izi gibi elektronik tedbirlerin alınması,


3- Üniversite-aile işbirliğinin etkin hale getirilmesi, adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesi"
kısımlarının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu düzenlemenin “ayrıca üniversitelerimizin imkanları ölçüsünde ve uygun gördükleri alanlarda kampüste görev yapacak sivil kolluk güçleri ile ilgili yer tahsis etmelerine” ibaresi ile “üniversite-aile işbirliğinin etkin hale getirilmesi adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesi “kısımlarına yönelik olarak davanın reddi, “parmak izi” ibaresinin iptali yolunda Danıştay Sekizinci Dairesince verilen 06/05/2015 tarih ve E:2010/9401, K:2015/4272 sayılı kararın, “Üniversite-aile işbirliğinin etkin hale getirilmesi, adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesi” şeklindeki düzenlemeye yönelik davanın reddine ilişkin kısmı temyiz incelemesi sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 22/11/2017 tarih ve E:2015/4656, K:2017/3781 sayılı kararıyla “Dava konusu düzenlemenin üniversite öğrencilerini kapsadığı, düzenleme kapsamına giren bu kişilerin ise Türk Medeni Kanununun yukarıda yer verilen hükümleri çerçevesinde istisnai durumlar dışında genel itibariyle reşit, yani velayet altında bulunmayan kişiler olduğu göz önüne alındığında, gerek Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanacağına dair 13. maddesi hükmü, özel hayatın ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin hükümleri gerekse Uluslararası düzenlemelerde bu konuda yer verilen koruyucu nitelikteki hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olarak ailelerinden bağımsız birer birey olan öğrencilerin, özel hayatlarına ilişkin kişisel veri niteliği taşıdığına kuşku bulunmayan; haklarında adli ve idari işlem yapıldığına ilişkin bilgilerin ailelerine bildirilmesine ilişkin herhangi bir yasal dayanağı bulunmayan dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” gerekçesiyle bozulmuştur.


2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulunun, idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyizen inceleyeceği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay Dava Dairelerinin nihai kararlarının Danıştay’da temyiz edilebileceği, 49. maddesinin 4. fıkrasında ise Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50’nci madde hükümlerinin kıyasen uygulanacağı öngörülmüştür. 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinin 4. fıkrasında yer alan düzenleme ile Danıştay Dava Dairelerine, ilk derecede bakılan davalarla ilgili bozma kararlarına karşı eski kararlarında ısrar edebilme yetkisi tanınmamıştır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu düzenlemenin iptali gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA


Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince; Dairemizin 06/05/2015 tarih ve E:2010/9401, K:2015/4272 sayılı kısmen iptal, kısmen ret kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 22/11/2017 tarih ve E:2015/4656, K:2017/3781 sayılı kararı ile kısmen onanmasına, kısmen bozulmasına karar verilmesi üzerine, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. ve 49. maddeleri uyarınca bozulan kısım yönünden dosya yeniden incelenmek suretiyle gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
Tüm üniversite rektörlüklerine gönderilen ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin güvenli yürütülmesini amaçlayan önlemlere ilişkin düzenlemeleri içeren Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın … tarih ve … sayılı işleminin;


"1- ......., ayrıca üniversitelerimizin imkanları ölçüsünde ve uygun gördükleri alanlarda kampüste görev yapacak sivil kolluk güçleri ile ilgili yer tahsis etmeleri,
2- Yerleşke güvenliğine yönelik olarak giriş-çıkış noktalarının kontrolü, aydınlatma sistemlerinin geliştirilmesi, kamera sisteminin yaygınlaştırılması, fiziki ve parmak izi gibi elektronik tedbirlerin alınması,


3- Üniversite-aile işbirliğinin etkin hale getirilmesi, adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesi" kısımlarının iptali istemiyle açılan davada, "parmak izi" ibaresinin iptaline, diğer kısımlar yönünden davanın reddine yönelik olarak verilen Dairemizin 06/05/2015 tarih ve E:2010/9401, K:2015/4272 sayılı kararının, reddedilen kısımlar yönünden davacı sendika tarafından temyiz edilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 22/11/2017 tarih ve E:2015/4656, K:2017/3781 sayılı kararı ile, dava konusu "Üniversite-aile işbirliğinin etkin hale getirilmesi, adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesi" kısmı yönünden temyiz isteminin kabulü ile anılan kararın bu kısma ilişkin olarak bozulmasına, temyiz edilen diğer kısımlar yönünden ise Dairemizin kararının onanmasına karar verilmesi üzerine, bozulan kısım yönünden dosya yeniden incelendi.


Dava, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın … tarih ve … sayılı işleminin, ''Üniversite-aile işbirliğinin etkin hale getirilmesi, adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesi" ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulunun, idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyizen inceleyeceği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay Dava Dairelerinin nihai kararlarının Danıştay’da temyiz edilebileceği, 49. maddesinin 4. fıkrasında ise Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50’nci madde hükümlerinin kıyasen uygulanacağı öngörülmüştür. 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinin 4. fıkrasında yer alan düzenleme ile Danıştay Dava Dairelerine, ilk derecede bakılan davalarla ilgili bozma kararlarına karşı eski kararlarında ısrar edebilme yetkisi tanınmamıştır.


Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin niteliği" başlıklı 12. maddesinde; "Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilemez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." hükmüne, " Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesinde, " Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." hükmüne, "Kişinin hakları ve ödevleri" kısmında yer alan "Özel hayatın gizliliği ve korunması" başlıklı bölümündeki 20/1. maddesinde, "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının ahlak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasının isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesin veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir." hükmüne, 90. maddesinde ise; "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." hükmüne yer verilmiştir.


Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması" başlıklı 8. maddesinde, herkesin özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesinin, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabileceği kurala bağlanmış; Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin "Mahremiyet Hakkı" başlıklı 17. maddesinde de, hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemeyeceği; onuru veya itibarının hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamayacağı, herkesin bu tür saldırılara veya müdahalelere karşı hukuk tarafından korunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.


4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 10. maddesinde, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyetine sahip olduğu; 11. maddesinde erginliğin onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlayacağı, 335. maddesinde ise ergin olmayan çocuğun, ana ve babasının velâyeti altında olduğu, yasal sebep olmadıkça velâyetin ana ve babadan alınamayacağı, hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocukların da ana ve babanın velâyeti altında kalacakları düzenlenmiş olup, söz konusu düzenlemelerden yine Kanunda öngörülen bazı istisnalar dışında onsekiz yaşını dolduran kişilerin üzerindeki velayet hakkının kalkacağı anlaşılmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu düzenlemenin üniversite öğrencilerini kapsadığı, düzenleme kapsamına giren bu kişilerin ise Türk Medeni Kanununun yukarıda yer verilen hükümleri çerçevesinde istisnai durumlar dışında genel itibariyle reşit, yani velayet altında bulunmayan kişiler olduğu göz önüne alındığında, gerek Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanacağına dair 13. maddesi hükmü, özel hayatın ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin hükümleri gerekse Uluslararası düzenlemelerde bu konuda yer verilen koruyucu nitelikteki hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olarak ailelerinden bağımsız birer birey olan öğrencilerin, özel hayatlarına ilişkin kişisel veri niteliği taşıdığına kuşku bulunmayan; haklarında adli ve idari işlem yapıldığına ilişkin bilgilerin ailelerine bildirilmesine ilişkin herhangi bir yasal dayanağı bulunmayan dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın … tarih ve … sayılı işleminin, "Üniversite-aile işbirliğinin etkin hale getirilmesi, adli ve idari işlem yapılan öğrenciler ile yasadışı faaliyetlerde bulunan öğrencilerin durumlarının ailelerine bildirilmesi" ibaresinin İPTALİNE,
...

YORUM EKLE